Budin Kalesi Budapeşte

Doğu ve batı olarak Avrupa’yı ikiye ayıran Tuna Nehri, Budapeşte’yi de ikiye ayırmış. Doğu kıyısında Peşte, batı kıyısında ise Budin Kalesi’nin de bulunduğu Buda yer almakta. Tuna’nın doğu kıyısındaki Peşte düz bir alana kurulmuş olup, şehrin ticari merkezidir. Batı kıyısındaki Buda ise tepelik ve yeşil bir alanda tarihi ve turistik merkezdir. Bir bakıma Macaristan tarihi Buda bölgesindedir. Bu yazımızda Buda Hill bölgesini tanıtmaya çalışacağım.

Sahip olduğu tarihi dokusu ve manzarası nedeniyle, gezginlerin Budapeşte gezilecek yerler listelerinin ilk sırasında yer verdikleri Buda Kalesi, ilk olarak 1265 yılında inşa edilmiş.

Budin Kalesi ve çevresindeki alan 1265’den sonra, Macar Krallarının hem yaşadığı hem de ülkeyi yönettiği saray yerleşkesi durumuna girmiş.

Kral IV. Bela, 1247-1265 yılları arasında bu tepeye ilk krallık konutunu yaptırarak Buda Kalesi Tepesi’nin ilk asil sakini olmuş.

Ancak günümüzdeki Barok Mimarisinin öne çıktığı şeklini ağırlıklı olarak 1749-1769 arasındaki yeniden yapım çalışmaları sonucunda kazanmış.

Tepenin altın çağı ise 15. yüzyıl olup, Kral Matthias Corvinus ve Napolili Beatrix 1476’da evlendiğinde, birçok İtalyan sanatçı ve zanaatkar da yeni kraliçeyle birlikte Buda’ya gelmiş.

Buda bölgesi bu sayede Avrupai bir dönüşüm geçirmiş.

1541’de Buda, Osmanlı Devleti’nin Budin eyaleti merkezi olmuş.

1526’da fethedilen Budin ve Peşte, yani Budapeşte, 150 yıllık bir Türk hakimiyetinden sonra 1686’da elden çıkmıştı.

Budin Kalesi bölgesi, Gotik yapıları, 18.yüzyıl Barok evleri ve Arnavut kaldırımlı sokakları sayesinde 1987’den beri UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesinde.

Her ne kadar 13. yüzyıldaki orijinal halinden sonra birçok değişim geçirmiş olsa da bölgenin ana sokakları halen Orta Çağ’daki haliyle konuklarını ağırlamaktadır.

Budin (Buda) Kalesi

Sahip olduğu tarihi dokusu ve manzarası nedeniyle, gezginlerin Budapeşte gezilecek yerler listelerinin ilk sırasında yer verdikleri Buda Kalesi, ilk olarak 1265 yılında inşa edilmiş. Ancak günümüzdeki Barok Mimarisinin öne çıktığı şeklini ağırlıklı olarak 1749-1769 arasındaki yeniden yapım çalışmaları sonucunda kazanmış. 1541’de Buda, Osmanlı Devleti’nin Budin eyaleti merkezi olmuş

Budin Kalesi ve çevresindeki alan 1265’den sonra, Macar Krallarının hem yaşadığı, hem de ülkeyi yönettiği saray yerleşkesi durumuna girmiş. Kral IV. Bela, 1247-1265 yılları arasında bu tepeye ilk krallık konutunu yaptırarak Buda Kalesi Tepesi’nin ilk asil sakini olmuş. Tepenin altın çağı ise 15. yüzyıl olup,  Kral Matthias Corvinus ve Napolili Beatrix 1476’da evlendiğinde, birçok İtalyan sanatçı ve zanaatkar da yeni kraliçeyle birlikte Buda’ya gelmiş. Buda bölgesi bu sayede Avrupai bir dönüşüm geçirmiş.

Balıkçı Tabyası (Gözlem Kuleleri)

Budapeşte gezilecek yerler listesine alınmayı hak eden bir diğer tarihi yapıysa Kale Tepesi’nde yer alan Balıkçı Tabyasıdır. Her yıl 5 milyonu aşkın ziyaretçi kabul eden Balıkçı Tabyası, Tuna Nehrine paralel 140 metre uzunluk ve 65 metre yüksekliğe sahip ana cephesinde 895 yılında Macaristan’ı kuran ve Karpat Havzasına yerleşen 7 Macar Kavmini temsil etmek üzere, 7 kuleye sahiptir. Adını, geçmişte, yakınlarında kurulmuş olan Balık Pazarından almıştır.

Buda Kalesinde Neo-Gotik mimariden izler taşıyan yapıların en güzellerinden biri sayılan tabya, 1899-1905 yılları arasında Mimar Frigyes Schulek gözetiminde inşa edilmiş.

Buda Sanat Müzesi

Tabyalar her ne kadar bir bölgeyi savunmak için yapılan ve silahlarla güçlendirilen askeri yapılar olup, biçim bakımından bir kaleyi andırsa da yapımındaki asıl amaç kente estetik bir değer katmak içinmiş. 

Bu kulelerde bulunan ve toplam uzunlukları 140 metreyi bulan balkonlar, konuklarına kentin karşı yakası Peşte ile Tuna Nehri’nin büyüleyici manzarasını seyretme olanağı veriyor. Tabyanın en üst kısmına giriş ücreti ödenerek çıkılabiliyor. Ücret ödemeye değer çünkü gözlem kulelerinin en üst noktasından birbirinden güzel fotoğraflar, Budapeşte temalı selfiler çekilebiliyor.

Matthias Kilisesi

Buda Kalesi Tepesi  Trinity Meydanı üzerindeki Matthias Kilisesi, hareketli geçmişi ve göz alıcı mimarisi nedeniyle gezginlerin Budapeşte gezilecek yerler listelerinde kendisine yer buluyor. Adını, 15. yüzyılın ikinci yarısında hüküm süren ilerici ve sanat düşkünü kraldan alan dini yapı, ilk olarak 1255’te inşa edilmiş. Ancak günümüzdeki görünümüne 19. yüzyılın sonlarında kavuşmuş.

Castle Hill Matthias Kilisesi

Buda’nın en eski yapılarından birisi olan kilise, Osmanlı tarafından camiye çevrildiği dönem dışında kral ve kraliçelerin taç giyme törenlerine ev sahipliği yapmış. Duvarları ünlü Macar ressamlar tarafından yaratılan pek çok freskle süslü dini yapı, yılın belirli dönemlerinde müzikal organizasyonlara ev sahipliği yapıyor.

Gellert Tepesi-Gellert Hill

Adını 1046 yılında Paganlara karşı mücadele ederken ölen ve kuzeydoğu yamacına defnedilen azizden alan Gellert Hill, konuklarına panoramik kent manzarasının yanı sıra tarihi öneme sahip mekânları ziyaret etme fırsatı sunuyor.

Bu mekânların başında Elizabeth Köprüsü’ne bakan Aziz Gellert Anıtı geliyor. Tepede yer alan ve yakın zamanda ziyaretçilerin manzarayı rahatça izleyebileceği şekilde yenilenen kale ise 1850-1854 yılları arasında Habsburg Hanedanı tarafından kentin kontrolünü sıkılaştırmak için inşa edilmiş.

Macar Heykeltıraş Kisfaludi Strobl tarafından yaratılan Özgürlük Anıtı, Gellert Tepesi üzerindeki en görkemli eser konumunda. Sağ tarafı ilerlemeyi sol yanı ise şeytanı temsil eden heykel, Sovyetler ’in kenti Nazi işgalinden kurtarmasını simgelemesi için 1947 yılında dikilmiş.

Gellert Tepesinde bulunan Kale,1850 ile 1854 arasında Macar Kurtuluş Savaşından sonra şehri daha iyi kontrol edebilmek için Avusturyalı Habsburg tarafından yapılmış. 1947’de dikilen Özgürlük Anıtı aslında Sovyet güçlerinin şehri Nazi işgalinden kurtarmasının bir simgesi olarak biliniyor. 

Gellert Tepesi-Budapeşte

Gellert Tepesi, günümüzde halk arasında daha çok Âşıklar Tepesi olarak biliniyor ve anılıyor. Gellert Tepesi’nin bu isimle anılmasının ise iki nedeni var. İlk neden Macar erkeklerinin çıkma davetinde bulundukları kadınları muazzam bir manzarası olan bu tepeye getiriyor olmaları. En romantik anların, en romantik tekliflerin tanığı haline gelen tepe bu nedenle zamanla Âşıklar Tepesi halini almış.

İkinci hikâye ise yine aşkla ilgili ama bu kez başrolde Gellert Tepesi’nin kendisi ve onun asırlardır aşkla izlediği Tuna Nehri var. Şehrin en güzel manzarasına sahip nokta olması nedeniyle birçok yazar ve şairin güzellemesine konu olan Gellert Tepesi, çoğu edebi metinde asırlardır Tuna nehrine tutkulu bir âşık olarak bakan kadın olarak kişileştirilmiş.

Budapeşte’nin en ünlü tepesi olan Gellert Tepesi, adını ilginç bir tarihi söylenceden alıyor. Hikâyeye göre Hristiyanlık dinini kabul etmek istemeyen Pagan Macarlar, bir Piskopos olan Gellert’i bu tepede ölümle cezalandırır. Bir varilin içine koyulan Gellert bu tepeden yuvarlanarak öldürülür. Daha sonra Hristiyanlık dinini benimseyen Macar halkı bu tepeye Gellert Tepesi adını vererek Piskopos ’tan bir özür dilemiş olur.

Gellert Tepesi üzerinde askeri bir istihkâm merkezi olan Citadella, Budapeşte’nin en eski ve tarihi bölgelerinden biri. Gellert Tepesi’nin üzerine kurulan kale ve çevresi, şehrin en stratejik noktalarından birini oluşturuyor. 1851 yılında inşa edilen kale, şehrin savunma stratejisi için kullanılmış uzunca bir dönem. Günümüzde hoş manzarası ile çok sayıda ziyaretçi ağırlayan Citadella çevresinde hediyelik eşya satan stantlardan güzel hediyelikler alabilirsiniz.

Tüm Budapeşte’yi görüp efsane fotoğraflar çektireceğiniz Âşıklar tepesi olarak da bilinen Gellert Tepesine iki yolla ulaşabilirsiniz. Elizabeth köprüsünü geçerek Gellert termal otelinin ve mağara kilisenin oradan sıkı bir tırmanışla yürüyerek ulaşabilirsiniz. Ya da 41,47,49 nolu tramvaylarda çıkabilirsiniz. Elizabeth Köprüsü üzerinden tırmanışla çıkılması tavsiye ediliyor.  

Share Button