İstanbul Ayvansaray Mahallesinde Restorasyon
2009 yılının Ağustos ayında Ayvansaray Türk Mahallesine uğramıştım. Mahalleyi saran surların dışında, insanın içini açan muhteşem bir çevre düzenlemesi vardı. Surların içinde kalan mahalleye girdiğimde ise Kültür Mirası olarak ilan edilen tescilli yapıların yıkılmak üzere olduğunu görmüş ve üzülmüştüm. 2011 yılında mahalleyi tekrar ziyaret ettiğimde değişen bir durumun olmadığını gördüm. Bölge Tüm Dünya Kültür Mirası listesinde olduğundan, mal sahipleri ve kiracılar tarafından bakım onarım da yapılamıyordu. Bazı antik evler yok olmak üzereydi. Yasalarda ya da uygulayıcılarda bir terslik olmalı diye düşündüm. Hiç olmazsa buradaki kültürel mirasımızın fotoğrafları arşivime girsin diyerek, onlarca fotoğraf çektim 2009 ve 2011 yıllarında. Sonra da konuyu araştırmaya karar verdim kendimce…
Türkiye’de ‘’Kentsel Dönüşüm’’ ve dönüşümle birlikte ortaya çıkan yenileme çalışmaları, 2000 yılından sonra hız kazandı. Temel amaç, kentlerin eski yerleşim alanlarını ve kültürel mirasını korumaktı. Gerçekten eski yerleşim alanlarındaki Kültürel Miras Korunmakta mıdır? Sorusunu sormamız gerekiyor. Bana göre bazı eski yerleşim alanlarındaki kültürel mirasımız ranta yenik düşmekte ve yok edilmektedir. Özellikle İstanbul’da, Tarihi yarımada’da gerçekleştirilmek istenen yenilenme (restorasyon) çalışmaları hangi ölçüde başarılı olmaktadır? Sorusuna da yanıt aramak amacıyla bu yazıyı kaleme aldım. Kanamakta olan bu yaraya biraz tuz basa-bilirsem ne mutlu bana.
Ayvansaray Mahallesi Fatih İlçe sınırları içinde yer almaktadır. Kara ve Haliç surlarının Haliç kıyılarında buluştuğu yerde konumlanmıştır. Bu semt Tekfur sarayı civarlarından başlayıp, Ivaz Efendi Camisi’ni, Herakleios Surları’nı, Anemas Zindanları’nı, Blekherna Kilisesi ‘ni, Cabir Camisi’ni ve Lonca, Karabaş gibi mahalleri içine alarak Balat’a kadar uzanmaktadır. Blakherna Kilisesi ve Ayazması ‘nın varlığı nedeniyle semt, Ortodoks Hristiyanlar için kutsal sayılmakta olup, her zaman önde gelen uğrak yerlerinden biri olmuştur.
Diğer yandan, Arap Kuşatmaları sırasında surlar önünde şehit düşen sahabelerin mezarlarının buralarda bulunması sebebiyle,Müslümanlarca da önemli bir semt halini alır. Sahabeler, Hz. Muhammed’e yakın olan, sofrasında bulunmuş olan ve O’nunla birlikte savaşa katılmış olan kimselerdir. Mahallenin adının kökenine ilişkin söylencelerden biri şöyledir. Osmanlı döneminde, saraya ait bazı egzotik hayvanların, özellikle de fillerin buradaki tekfur Sarayında barındırılmasından ötürü bu semte ‘’Hayvan Sarayı’’ dendiği, bunun da zamanla ‘’Ayvansaray’’a dönüştüğü yönündedir.
Fatih Belediyesinin resmi internet sitesinden edindiğim bilgilere göre, İstanbul Fatih`te, Sulukule`de devam eden tartışmalı kentsel dönüşüm çalışmalarına yeni projeler eklenmiş. Tamamı SİT alanı olan İlçenin yüzde 20`sini oluşturan 5 bölge, 5366 sayılı Yenileme Yasasına dayanarak kentsel bölge yenileme alanı ilan edilmiş. İstanbul Surlarının çevrelediği ve sahabe/İslam Peygamberini görmüş olanların mezarlarının bulunduğu 15 dekarlık alanda 64 parselden oluşan Avyansaray Türk Mahallesine de turizm ve kültür fonksiyonunun kazandırılması amaçlanıyor. Projeyle, günümüze kadar ayakta kalmayı başarabilen, ancak risk taşıyan tescilli ahşap binalar aslına uygun olarak yenilenip, kullanılabilir hale getirilecekmiş.
Ayvansaray’da görüşebilme fırsatını yakaladığım mahalleliler bu sözlere inanmıyor, kandırılacağını düşünüyor.Mülk sahiplerine haber verilmeden semtimiz hakkında yenileştirme ihaleleri yapıldı, projeler çizildi, kendilerini haklı çıkarmak için projeye özel yasalar çıkarıldı. Diyen semt sakinleri yasal yollara başvurduklarını söylemektedirler. Belediye ile semt sakinleri arasındaki bu anlaşmazlıktan ötürü, projeler uygulamalarında gecikmeler olmuştur. On yıllardır tarihi eser diyerek binalarımıza çivi çaktırmadılar, Bu nedenle onarılamayan veya aslına uygun yeniden yapılamayan binalar bakımsızlıktan harabeye döndü. Tapu ve Mülkiyet anayasal haklarla teminat altında olmasına rağmen, ayaklar altına alındı. Mahalleli ve kurulan karşı dernekler bunları söylerken Fatih Belediyesi olaylara bir başka gözlükle bakmaktadır.
Fatih Belediyesi İnternet sitesindeki verilere göre, Mahallenin bütün olarak yeniden canlandırılmasını amaçlayan projeyle, Tarihi Yarımada’nın kimliğine uygun açık ve yeşil alan düzenlemeleri de gerçekleştirilecek. Kurul onayının ardından uygulama ihalesi yapılacak olan yenileme alanının içinde 18 tescilli eser bulunuyor. Proje kapsamında Osmanlı-Türk mimarisinin özgün eserleri arasında yer alan bu tescilli eserler aslına uygun olarak yenilenirken, burada yeni yapılacak yapılar da tarihi binalara uyumlu bir şekilde inşa edilecek. Türk mimari ve kültürel kimliğinin korunarak buranın, uluslar arası çerçevede sanatsal ve kültürel etkinliklerin yapıldığı Sultan Ahmet Turizm aksına alternatif bir turizm aksı haline gelmesi amaçlanmış.
Fatih Belediyesi’nin 2006 yılında projelendirme çalışmalarını başlattığı, 2012 yılı itibariyle uygulama çalışmalarının sürdüğü Ayvansaray Mahallesi Kentsel Yenileme Projesi’nde sona yaklaşılıyor. Projenin en önemli özelliklerinden biri de tarih ve kültürle bütünleşmiş olan geleneksel Türk mimarisini yansıtan yapıların aslına uygun olarak restore edilmesiyle bir Türk Mahallesi oluşturulup, tarihin geleceğe yansıtılması. Fatih Belediyesi’nin yenileme kapsamında 2006 yılında başlattığı projelendirme çalışmaları yaklaşık 20 bin metrekarelik alanı kapsıyor. Alanda toplam 4 ada, 68 parsel, 15 Sivil Mimarlık Örneği yapı ve 4 Anıt Eser bulunuyor. Onaylı yenileme avan projesine göre alanda 37 adet Konut, 5 adet Ticaret, 1 adet Sosyal Kültür Tesisi, 1 adet Kat Otoparkı ve 1 adet Sosyal Tesis yapılması planlandı. Proje çerçevesinde, Ayvansaray Türk Mahallesi’nde en fazla 3 katlı olan tamamen Osmanlı-Türk mimarisi örneği yapılar aslına uygun restore edildi.
Arkeolojik Miras ve Restorasyon konusunda uzman olanlara göre; Ayvansaray Yenileme Alanı’nda yapılan müdahaleler incelendiğinde, uluslararası düzeyde kabul edilmiş olan tüzük ve bildirgelerdeki ilkelere uyulmadığı görülmektedir. Denmektedir. 1990 tarihli “Arkeolojik Mirasın Korunması ve Yönetimi Tüzüğü” nün 2. maddesi, “arkeolojik miras hassas ve yenilenemeyen bir kültürel varlıktır. Arkeolojik mirasın yok oluşunu en aza indirmek için arazi kullanımları denetlenmeli ve geliştirilmelidir” Demektedir. 3. maddesi ise, “arkeolojik mirasın korunması bütün insanlar için ahlaki bir görev olarak ele alınmalıdır. Bu aynı zamanda ortak bir toplumsal sorumluluktur” uyarısında bulunmaktadır.
Ancak yapılan uygulamalarda söz konusu ilkelerin dikkate alınmadığı, arkeolojik mirasın gerektirdiği ahlaki sorumluluğun yerine getirilmediği ve bu uygulamaların yenilenemeyecek bir kültürel varlık uygulaması olarak yapılmadıkları görülmektedir. Uzmanlara göre, Ayvansaray Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamında iki türlü uygulama yapıldığı gözlemlenmiştir. Kargir yapıların bulundukları parseller birleştirilerek tek blok kütleli yapılar inşa edilmiş. Mevcut on beş ahşap yapı ise tamamen yıkılarak yeniden kurgulanma yapılmış. Ancak ayakta olmayan ya da tamamen kaybedilmiş yapılar için, belli koşullarda kabul edilebilir olan, rekonstrüksiyon ya da yeniden kurgulama uygulaması gerçekleştirilmiş. Ayakta olan, kısmen ya da tamamen kurtarılabilecek, en azından kapı, pencere, silme ve benzeri özgün elemanları tekrar kullanılabilecek yapılara uygulanmış. Yapıların sahip oldukları özgün malzeme, yapım teknikleri, dönem özelliği gösteren mimari ögeler dikkate alınmadan yürütülen proje sonucu bazı yapılar tüm özelliklerini yitirerek kötü birer birebir kopyası yapılmış.
Panalyo Bihoherno Ayazması
Ayvansaray Türk Mahallesindeki yapıların fotoğraflarını çektikten sonra, mahallenin arka sokaklarına görmek istiyorum. Damlataşı Sokakta 450 – 457 yılları arasında İmparator Marcianos tarafından yaptırılan Ayvansaray Panalyo Vioherno Ayazması karşıma çıktı. Ayazma açık, bahçesine giriyorum.Yüksek duvarlarla çevrili bu ayazmaya girdiğimde, büyük sayılabilecek bakımlı bir bahçe ile karşılaştım. Geniş ve bakımlı bir bahçede yer alan ayazma yalnız Hristiyanların değil birçok Türk’ün de şifa bulmak için ziyaret ettiği bir yer olarak biliniyor. Bahçenin sonunda ayazmaya ulaşmıştım.
Kutsal Su pınarları olarak tanımlanan Ayazma’lar, aynı zamanda şifalı su kaynakları olup, Anadolu’nun birçok yöresinde bulunmaktadır. Rumcada kutsal yer anlamına gelen “hagiasma” kelimesinin Türkçede aldığı biçim olan ayazma Ortodokslarca bir aziz ya da azizeye adanmış su kaynakları için kullanılmıştır. Şifalı olduğuna inanılan bu su kaynaklarını içine alan kiliseler inşa edildiği gibi ayrı yapıları olan ayazmalar da vardır. Her ayazmanın adandığı aziz ve azize için yılda bir kez yapılan yortusu aynı zamanda çevre için de bir panayır günüydü.
Panalyo Ayazması, Bizans döneminde, Tekfur Sarayı’nın ayazmasıydı. Kudüs’ten gelen iki Bizanslının Meryem Ana’ya ait elbiseler olduğu iddiasıyla yanlarında getirdikleri giysileri kilisede sakladılar ve etrafa yaydılar. Şimdi, ayazmanın da içinde bulunduğu küçük bir kilise var. Kilisenin apsisini süsleyen, Meryem ve Çocuk İsa mozaiğini örten perdenin, her cuma kendiliğinden açılmasına ve cumartesi akşamına kadar açık kalmasına ‘Alışılmış Mucize’ denmekteydi.
Çoğu küçük, basit yapılardır.Yalnız Ortodokslarca değil, Müslümanlarca da saygı gösterilen, ziyaret edilen, şifa umulan ayazmaların İstanbul’un yaşamında özel bir yeri vardı. Blakhernia Ayazması kentteki üç önemli ayazmadan (Blakhernai, Hodegetria, Balıklı) biridir. Bugün kiliselerin içinde kalanlar dışında büyük bölümü yok olmuştur.
Kaynaklar:
1) İstanbul Fatih Belediyesi internet sitesi
2) Vikipedi
Yorumlar kapalı.