Kleopatra Kapısı Tarsus

Tarsus Panoramik

Tarsus; Avrupa ve Asya’yı buluşturan ve Türkiye’nin Akdeniz bölgesinde yer alan Mersin’in en büyük ilçesidir. Tarihi süreçte, coğrafyası ile Antik Kilikia’nın stratejik bir bölgesi olan Orta Toroslardaki Kilikia’yı iç Anadolu’ya bağlayan Sertavul Geçidi ve Gülek Boğazından geçen İpek Yolu gibi tarihi yolların kavşak noktasında yer almaktadır. İnanç Turizmi açısından Tarsus’u önemli kılan Aziz Paul olurken, tarih turizmi açısından da Cleopatra Kapısı olmaktadır.  Kleopatra Kapısı, Tarihi kentin batı yönünde açılan ana kapısı olup, kentin antik surlarından kalan tek yapıdır.

Tarsus Kleopatra kapısı

Limana yakın olması nedeniyle ”Deniz Kapısı” ya da dönemin en önemli kentlerinden Seleukia /Silifke yolu üzerinde olduğundan ”Silifke Kapısı” olarak adlandırıldığını öğreniyoruz Tarsus ile ilgili kaynaklardan. Değişik uluslara ait gezgincilerin 19. yüzyıla ait gezi notlarında ise ”Aziz Paulus Kapısı” olarak anılmış. Diğer taraftan, Bizans döneminde Akdeniz kıyısında olan Tarsus, ”Gözlü Kule Limanı”na sahip olup, kent surlarının dışarıya açılan üç kapısından söz eder tarih kitapları. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Tarsus’u anlatırken; Dağ Kapısı, Adana Kapısı ve Deniz Kapısından söz eder.  Günümüzde, Tarsus’ta liman olmadığı gibi; denize ulaşabilmek için Karabucak Okaliptüs orman fidanlığı, Özel Bahşiş ve Kulak köylerini geçtikten sonra Turan Emeksiz ağaçlama sahasına girilir ve Berdan nehri geçilerek, yaklaşık 15 km yol alınır. Antik Tarsus Surlarının yapımı ile ilgili araştırmalar, yapımı sırasında kullanılan malzemenin tarihlenmesine göre, Bizans Dönemi sonu ya da Abbasi döneminde yapılmış olabileceğini göstermektedir.

Bu surlardan günümüze ulaşabilen, Cleopatra Kapısının bulunduğu sur kalıntısıdır.  Tek kemerli kapının yüksekliği 8.50 metre, kapının iç genişliği ise 5.60 metredir. Yarım çember şeklindeki tek kemeri başta olmak üzere, tamamı gözden geçirilmiş ve aslına uygun olarak yenilenmiştir. Kapıya adı verilen Cleopatra, güzellik, aşk ve güç denilince akla ilk gelen ölümlü kadındır. Cleopatra, Antik Mısır’ın son firavunu ve kraliçesi olarak karşımıza çıkar. M.Ö. 332’de Büyük İskender’in gelişine kadar süren Son Krallık dönemi başlıyor. Büyük İskender Mısır’da sadece bir sene kalmasına rağmen onun ve ordusunun etkisi M.Ö. 30 yılında Roma kralı Augustus Mısır’ı ele geçirene kadar sürüyor. Yönetiminde kaldığı İskender’in ölümünün ardından Mısır’ın yönetimini ele alan güzel kraliçe, entelektüel birikimi ve dokuz dil bilmesiyle aynı zamanda iyi bir devlet yöneticisi olarak kazınmış zihinlere. Ünlü kraliçe, deniz yolculuğuyla çıktığı seferlerde ve Roma’ya yaptığı yolculukta Türkiye’nin güneyindeki antikçağ yerleşimlerine uğramış, kumsallarında gezmiş, tuzlu sularında yüzmüş, ılıcalarında yıkanmıştı.

Gelenekler uyarınca evlendiği ve Mısır’ın yönetimini paylaştığı kardeşi tarafından sürgüne gönderilmişti. Kardeşini alt etmek için Roma’nın diktatörü Sezar ile resmi olmayan bir evlilik yaptı. Efsanelere göre Kleopatra kendini bir halı içinde Julius Caesar’a sundu ve onun desteğini kazandı. Kendisini sürgüne gönderen Kardeşi 13. Ptolemy, Sezar’la giriştiği bir savaşta öldü. Julius Caesar’ın askerleri ve desteği ile iktidarı yeniden ele geçirdi. Cleopatra’nın iktidarı sırasında Anadolu’nun güney kıyıları da dâhil olmak üzere Akdeniz’in doğu kıyısındaki coğrafyanın denetimi Mısır’ın elindeydi.

Bir suikast  ile Julius Ceasar’in ölümünden sonra, onun katillerine karşı Marcus Antonius, Oktaviyus Caesar ve Aemilius Lepidus iştirakiyle kurulan Üçlü grup/Triumvirler grubu değişik bölgelerden Roma’yı yönetmeye başladılar. Doğu Roma’nın yöneticisi olan Marcus Antonius olmuştu. Cleopatra, Sezar’ın ölümünün ardından Romalı General Marcus Antonius’la yönetim konularını görüşmek üzere Tarsus’a gelir. Cleopatra’nın dillere destan bir eşi daha olmayan muhteşem gemisiyle Tarsus limanına girişi hem Antonius’u hem de kent halkını büyülemişti.

Cleopatra’nın bu ziyaretiyle Tarsus, Dünyanın kalbinin attığı en önemli merkez durumuna gelmişti. Mısır’ın yönetimi ve Roma ile ilişkileri nedeniyle bir araya gelen çift arasında büyük bir aşk doğar. Cleopatra’nın yaşadığı büyük aşk nedeniyle bir yıldan uzun bir süre Tarsus’ta kaldığı sanılıyor. Cleopatra ve Marcus Antonius için Anadolu’nun güney kıyıları, aşklarının en ateşli yaşandığı yerler olmalı diyor aşk konusunda uzman geçinenler. Bunda yeşil bitki örtüsü ve akvaryum özelliğiyle masmavi denizin, altın renkli incecik kumlardan oluşan sığ kıyıların doğal güzelliğinin etkisi büyük olmalı. Roma’nın genç imparator adayı Marcus Antonius, Mısır Kraliçesi Kleopatra’nın onuruna, Tarsus’u  yeniden yaratmıştır. Kleopatra’yı taçlandırmak için de Kleopatra Kapısını yaptırır. Başka bir deyişle, Kleopatra Kapısı, Antonius ve Kleopatra’nın birbirine duydukları aşkın bir ürünüdür.

 

Kaynaklar:  

1) http://www.tarsus.bel.tr/turizm/turistik-yerler.aspx

2) http://tr.wikipedia.org/wiki/Tarsus

Share Button