Süleymaniye Camii 1-İstanbul

Mimar Sinan ve Süleymaniye

Mimar Sinan, Dünyanın yetiştirdiği en büyük yapı sanatçılarından biridir. Kesin olmamakla birlikte, 1489 yılında, Kayseri’nin Ağırnas Köyünde doğdu. 1512 yılında devşirme yoluyla İstanbul’a getirildi. Orduya asker yetiştiren Acemi Oğlanlar Ocağı’na verildi.Yavuz Sultan Selim ile Çaldıran Savaşı ve Mısır seferlerine katıldı.Bu savaşlar sonrasında Yeniçeri Ocağı’na alındı.Yeniçeri Ocağı’nda ‘’Dülgerlik’’ kolunu seçti. Ahşap inşaat konusunda uzmanlaşmayı sağlayan dülgerlik döneminde, İstanbul ve diğer kentlerdeki bütün eski yapıları özenle inceledi. Yapılarında uygulamaya çalıştı, yenilikler kattı. Kanuni Sultan Süleyman döneminde Belgrat ve Rodos seferlerine katıldı, subaylığa yükseldi. 1526 da Mohaç seferinden sonra başteknisyen oldu. Bağdat ve Tebriz seferleri sırasında Van Gölü üzerinden geçecek üç geminin yapımını başarıyla tamamladı. Padişah teknisyeni adını aldı. 1538 de katıldığı Moldovya seferi sırasında Prut Irmağı üzerine kısa sürede kurduğu köprü ile dikkatleri topladı. Bir yıl sonra da saray mimarı Acem Ali’nin ölümü üzerine Saray Baş Mimarı oldu.

Süleymaniye Camii İstanbul

Süleymaniye Camii İstanbul

Günümüzdeki Bayındırlık Bakanlığı yetkileriyle donatıldı. Böylelikle, Osmanlı Toprakları üzerinde bulunan her yerde saray, köşk, cami, külliye, medrese, suyolu, kemer köprü, imarethane,  okul ve hamam gibi 350 inin üzerindeki yapıyı hayata geçirmiştir.Bunların arasında onarımlar da vardır. Bu tür sayılar Sinan’a gösterilen saygıyı ortaya koyar.Onun asıl önemi, yapılarında gerçekleştirdiği deneyler ve getirdiği yeniliklerle Osmanlı-Türk mimarlığını doruklara ulaştırmasında  yatar.  Mimar Sinan mimarbaşı olmadan önce de askeri amaçlı olmayan yapılar tasarlamış ve uygulamış olmalıdır. Ama ilk önemli yapıtı İstanbul’da ki Şehzade  Camii’dir. Kanuni Sultan tarafında Süleyman tarafından, Saruhan valisi iken 1543’de 22 yaşında ölen oğlu Şehzade Mehmet adına yaptırılmıştır. Kendisinin çıraklık dönemi yapıtı olarak nitelendirdiği bu cami, dört ayağın taşıdığı ve dört yarım kubbenin desteklediği bir kubbe ile örtülüdür. Dış görünüşlerin kitlesel etkisi azaltılmış, içerde ise daha aydınlık bir mekân oluşturma yoluna gidilmiştir. 

Onu izleyen Üsküdar’daki Mihrimah Sultan Camii’nde ise yarım kubbelerin sayısı üçe indirilerek daha rahat bir iç mekân araştırılmıştır. Osmanlı-Türk mimarlığının en önemli yapılarından biri Süleymaniye Camii ve Külliyesi’dir. Sinan kalfalık dönemi yapıtı olarak adlandırdığı bu yapıda İstanbul’daki Beyazıt Camii’nde kullanılan taşıyıcı sistemi yinelenmiş, dört ayaküstüne oturan kubbeyi giriş-mihrap yönündeki yarım kubbelerle desteklenmiştir. Bu yarım kubbe uygulaması Ayasofya ile ortaya atılan strüktür sorununun, Sinan tarafından bir kez daha ele alınışıdır. Böylelikle strüktür sorunu çözülür ve Edirne’deki Selimiye Camii ile doruk noktasına ulaşır.

Süleymaniye, darülkurrası, darüşşifası, hamamı, imareti, altı medresesi, dükkânları ve Kanunî Süleyman ile Hürrem Sultan’ın türbeleriyle büyük bir alana yayılmış kentsel bir düzenlemedir ve Türklerin dinsel yapılara toplumsal hizmet yapısı içeriği katmalarının en önemli örneğidir. Kubbe ve yarım kubbeler, yüklerini, uyumlu geçişlerle bir sonrakine iletirler. Yapı bu düzenden gelen bir dinginlikle, İstanbul’un Haliç’e bakan tepelerinden birinde yer alır. Dönemin önde gelen tüm sanatçılarının katkıda bulunduğu Süleymaniye, her ayrıntısıyla bir bütün olarak ele alınmıştır. Yedi yıl gibi kısa bir sürede bitirilmiş olması Sinan’ın mimarlıkta olduğu kadar örgütleme alanındaki dehasını da ortaya koyar.

Yapının yapıldığı döneme ışık tutan muhasebe defterleri de günümüze kalmıştır. Sinan yapı ile çatı örtüsü için en yetkin taşıyıcı sistemi, en yetkin biçimi bulmak yolunda deneyler yapmış, hatta zaman zaman geçmişte kullanıp sonra terk edilen yöntemleri yineleyerek bunların nasıl ileri götürülebileceğini araştırmıştır. Kimi zaman bu tür deneyleri birbirine koşut olarak sürdüğü de görülür. İstanbul’daki Sinan Paşa Camii gibi kimi yapıları, kubbeyi altıgen bir plana oturtmayı denemesiyle Edirne’deki Üç Şerefeli Camii anımsatır. Edirnekapı’daki Mihrimah Sultan Camii’nde olduğu gibi ana mekânı tek bir kubbeyle örten camileri, erken Osmanlı dönemi camilerini düşündürür. Denemelerinin en ilginçlerinden biri gene İstanbul’daki Piyale Paşa Camii’dir. Piyale Paşa Camii’nde, kökenleri erken Osmanlı döneminden de önceye gidenve yapıyı çok sayıda küçük kubbe ile örten çok ayaklı cami şemasını ele almıştır. Bütün bu deneyler onu başyapıtlarından birine, Edirne’deki Selimiye Camii’ne götürmüştür.

Süleymaniye Camii İstanbul

Süleymaniye Camii İstanbul

Mimar Sinan ustalık dönemi yapıtı olarak nitelendirdiği bu camide daha önce İstanbul’daki Rüstem Paşa Camii’nde çözmeye çalıştığı bir sorunu, yani kubbeyi sekizgen bir plan üstüne oturtma düşüncesini uygulamıştır.  Böylece, taşıyıcı ayaklar incelmekte, yükleri ileten öğelerin küçülmesiyle de kubbe, yapıdaki en önemli mekân belirleyici öğe durumuna gelmektedir. Sinan burada 31 metreyi geçen çapıyla en büyük kubbesini gerçekleştirmiştir. Külliyenin öteki yapıları camiye göre arka planda tutulmuştur. Selimiye, strüktüründen mekân oluşumuna, oranlarından süslemelerine kadar Klasik dönem Osmanlı-Türk mimarlık birleşiminin dilini ortaya koyan, kurallarını belirleyen çok önemli bir başyapıttır. 

Süleymaniye Camii

Süleymaniye Camii İstanbul

Süleymaniye Camii İstanbul

Osmanlı’nın eski yapılarında, iki önemli konuya özen gösterilirdi. Bunlardan biri yapının yapılacağı yer, ikincisi de yapının bölümlerinin birbirine uyum sağlamasıdır. Yapının yeri bakımından yüksek bir alan seçilirdi. Bu yüksek alan sayesinde çok geniş bir alanı görme olanağı sağlanır. Günümüzde bile Haliç, Galata, Galata Köprüsü, İstanbul Boğazı ve Marmara Denizi görülmektedir. Ne kadar uzağa bakılsa da gökyüzü görülür. Yapının genel görünümü gösterişli ve oldukça geniştir.

Her ayrıntısı ve çeşitli süslemeleriyle devamlı şekilde sade ve uyumlu bir etki sağlayabilir. Mimar Sinan ile öğrencilerinin üstün zekâları sayesinde meydana gelen güzel sanat eserleri içinde Osmanlı Mimari usullerinin en gerçekçi olarak görüldüğü yapı, Süleymaniye Camisi’dir.  Süleymaniye Camisi, onu yaptıran hükümdar kadar muhteşem bir yapıdır. İstanbul’un yedi tepesinden birinin yamacında yapılmış olup, o tepeyi asan bir dağ gibi heybetlidir. 

Süleymaniye Camii İstanbul

Süleymaniye Camii İstanbul

Yalnız çevresine değil, bütün İstanbul’a hükmetmekte ve bütün İstanbul’u kucaklamaktadır. Döneminde, Dünyanın en kudretli hükümdarının emriyle, dünyanın en güzel şehrine yaptırılacak anıt cami,elbette böylesine muhteşem olmalıydı.Kanuni Sultan Süleyman böyle olmasını istemişti.Mimarbaşı Koca Sinan bu emri alınca Ayasofya’ya denk olabilecek güzel bir cami yapma fırsatı bulduğu ve bu imkâna kavuştuğu için, kıvançla, sevk ve heyecanla ise koyuldu. Önce, bu bugünkü İstanbul üniversitesinin bulunduğu yerdeki eski sarayın kuzeyinde, İstanbul’un üçüncü tepesinin yamacını cami yeri olarak seçti.

Sonra, hayal ettiği caminin resmini çizip padişaha gösterdi. Boyutları hakkında yaklaşık bilgiler verdi. Kanuni tasarıyı beğendi ve hayal, uygulanmasını istedi İstanbul’daki en usta mimar ve sanatkârların emrine verildiği Mimar Sinan Süleymaniye Camii’nin yapımına başladığı yıllarda 60 yaşındadır.1549 yılında caminin temel kazısına başlandı. Kaya zemine ulaşma ve temelleri tutturma işi üç yıl sürdü. Temelin iyice oturması için de inşaata bir yıl ara verildi. Üç yıl da temel üzerindeki inşaat için çalışıldı. 

Süleymaniye Camii İstanbul

Süleymaniye Camii İstanbul

1557 yılında bitirildi. Süleymaniye’nin yapımında ilk defa Beyazıt Camii’ndeki iki yarım kubbeli planı denemiş ve geliştirmiştir. Bütün devirlerde hayranlık duyulan Ayasofya’yı incelemiştir. İç mekân ve dış görünüşte dönemin beğenisine hitap eden mimari oranları yakalamaya çalışmıştır. Süleymaniye Camisi için, iç mekânla dış görünüşü bir bütün olarak düşünmüştür. Bu nedenle, caminin dış görünüşü iç mekânın bütün inceliklerini aksettirmektedir. Süleymaniye Camisi mimarisi ile Klasik Osmanlı tarzı ve sanat tekniklerinin en iyi uygulandığı önemli bir eserdir.

Büyük kubbeli mekân tasarımı ile Osmanlı camilerinin gelişim çizgisinde önemli bir aşamadır. Süleymaniye Camii kubbesi Osmanlı camilerinin en yükseği olup 48,23 metredir. Aynı zamanda İstanbul’da, Ayasofya’dan sonra çapı en büyük kubbe olup 26,30 metredir. Ana kubbeyi taşıyan kemerleri ise dört büyük fil ayağı tarafından taşınmaktadır.Küçük bir caminin yerleşim alanını kaplayacak büyüklükte olan bu fil ayakları ustalıkla inşa edilmiş ve zarif bir görünüm kazanmışlardır. Ayakların ön ve arka cephelerine mihrap şekilleri yapılmıştır. Mimar Sinan bunları Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali’ye ithaf etmiştir.

Kaynaklar:

1) tr.wikipedia.org/wiki/Süleymaniye_Camii

2) http://www.vgm.gov.tr/bannersayfa.aspx?Id=4

Share Button
540 cevaplar

Yorumlar kapalı.