İstanbul Arkeoloji Müzesi-Anadolu Antik Çağ Mimarisi 3

istanbul-areoloji-muzeleri-001

İstanbul Arkeoloji Müzesi 13 Haziran 1891’deki açılışından itibaren hızlı bir şekilde koleksiyonunu genişletmiştir. Şu anda Arkeoloji Müzesi giriş kat salonlarında; sağ tarafta Arkaik Dönem’den Roma Dönemi’ne Antik Çağ heykellerini, sol tarafta ise Sidon Kral Nekropolü’nden gelen İskender Lahdi, Ağlayan Kadınlar Lahdi, Tabnit Lahdi gibi dünyaca ünlü eşsiz eserleri görmek mümkündür. İki katlı binanın üst katında ise Hazine Bölümü, Gayri İslami ve İslami Sikke Kabineleri ile Kütüphane bulunur. Biz müze giriş kat salonlarından, sağ taraftaki Anadolu Antik Çağ heykellerinin bulunduğu salonu geziyoruz. Arkeologlar tarafından önemsenen ve müze konuklarına da özenle tanıtılmasının yararlı olacağı düşünülen bazı yapıtları tanı(t)maya çalışacağım.

Lirik Şair Sappho Başı

Kadın Ozan Sapho'nun başıBir Afrodit  kültü rahibesi olan Sappho, bağlı bulunduğu kültün de kendisine vermiş olduğu rahatlığa dayanarak özgürce içinden geçeni söylemiş, açık ve yürekli bir tutum sergilemiştir. Dilindeki bu içtenlik ve açıklık sayesinde eserleri, tüm ardıllarını ve benzerlerini geride bırakarak yüzyılların ötesine geçmiş, çağlar boyu öykünülmüş, eleştirilmiştir. Ünlü bir hatibin dediği gibi, Roma İmparatorluğu özgür kentlerden oluşmaktadır. Rahibe Sappho da bu özgürlükten alabildiğine yararlanmıştır.Roma Dönemi portre örneklerinden olan Sappho Başı, Lesbos (Midilli) adasında doğmuş olan lirik şair Sappho’ya aittir. İ.Ö. 7. yüzyıl ve 5. yüzyıl arasında birçok lirik şair yaşamıştır. Bu dönemin en tanınmış şairi olan Sappho’nun bir bütün halinde günümüze kadar ulaşan yalnızca bir şiiri bulunmaktadır  Bu şiir de Aphrodite’ye yazılmış bir ilahidir.Gençlik yıllarını doğduğu yer olan Lesbos’dan uzakta, Sicilya’da geçirmiştir. Şair Sappho, geri döndüğünde Aphrodite’e tapınan bir grup kadının öğretmeni haline gelmiş, bir efsaneye göre, sevdiği adam tarafından reddedilince kendisini uçurumdan atarak intihar etmiştir.

 

Marsyas Heykeli

 

Marsyas Heykeli

Frigya Krallığı’nın Kelanai/Dinar-Afyon kentinde doğan Marsyas, çocukluğundan itibaren müziğe ve müzikle ilgili aletlere özel bir ilgi duymuştur. Frig havaları bestelemiş, Doğa Tanrısı Pan’a ilahiler yazmıştır. Beste ve ilahilerini daha içten anlatmasını sağlayacak bir araç düşünürken, rüzgarlı havalarda sazlıkların çıkardığı büyüleyici seslerden esinlenmiş. Bir kamışa yedi delik açarak oluşturduğu müzik aleti günümüzün kavalı olup, tasavvuf müziğinin eşsiz enstrümanı ”Ney” den başkası değildir. Doğduğu yer olan Dinar ve Afyonkarahisar’da, 2009 yılından beri ”Marsyas Uluslararası Kültür Sanat ve Müzik Festivali” düzenlenmektedir. Helenistik döneme tarihlenen Marsyas heykeli Tarsus ilçesinde bulunmuştur. Bir ağaca asılmış olarak tasvir edilen Marsyas’ın, gördüğü işkence yüzünden gerilen kasları göze çarpar. Adeta fiziksel açıdan sessiz fakat öfkeli bir ifadesi vardır.

Anadolu Antik Çağ mimarisi 3 (1280x905) (2)

Bu özel heykel orijinalinde, solunda oturan Apollon ve sağında derisini yüzmek için bıçak bileyen bir kölenin olduğu heykel grubunun, merkezine yerleştirilmiş olmalıdır.Anadolu’ya özgü bir hikayenin baş karakteri olan Marsyas, Tanrı Apollon ile giriştiği rekabetin sonuçlarına katlanır bir halde tasvir edilmiştir. Hikayeye göre, Marsyas flütünü Tanrı Apollon’un lirinden daha güzel çaldığını iddia eder. Apollon ile müzik yarışmasında berabere kalınca Apollon Marsyas’a enstrümanını ters çevirip aynı anda hem çalıp hem şarkı söylemesini söyler. Fakat Marsyas bu meydan okumayı yerine getiremez ve Apollon yarışmayı kazanır. Bir ölümlünün kendisine meydan okumasına öfkelenen Tanrı Apollon Marsyas’ın canlı canlı derisini yüzüp derisini bir çam ağacına asar. Fakat sonradan kapıldığı öfkeden pişmanlık duyarak lirini kırar ve Marsyas’ı bir ırmağa çevirir.

Büyük İskender Başı

Büyük İskender başı

M.Ö 356 ve İ.Ö 323 yılları arasında yaşamış olan Makedonya kralı Büyük İskender tahta geçtiği zaman henüz yirmi yaşında bile değildi. 33 yaşında ölen efsanevi komutan, kısa krallık hayatında gerçekleştirdiği parlak ve büyük fetihler sayesinde yirmi üç yüzyıl boyunca unutulmamıştır. Pers İmparatorluğunu yıkarak Makedonya’dan Hindistan’a kadar uzanan büyük bir imparatorluk kurmuştur. Hayatının büyük bir bölümünü Asya’da geçiren İskender’in başlangıçta askeri üsler olarak kurduğu kentler zamanla kültür ve ticaret merkezlerine dönüşerek Eski Yunan kültürünün Hindistan’a kadar yayılmasında önemli rol oynamışlardır.Sanatsal açıdan da etkileri takip edilebilen Büyük İskender zamanı, Klasik Sanat ile Helenistik Dönem arasında bir geçiş dönemi olmuştur.MÖ 2. yüzyıla tarihlenen Büyük İskender Başı, Bergama’nın aşağı agorasındaki kazılarda bulunmuştur. Başının omzuna doğru eğik duruşu ve çok hafif arkaya doğru atışıyla alnının ortasından çıkan saç tutamı aynı bir aslanın yelesi gibidir ve her iki yandan düzensiz kıvrımlarla inmektedir. Bu Büyük İskender’e özgü bir saç tipidir.

İstanbul Arkeoloji Müzeleri

İstanbul Arkeoloji Müzeleri

Ağır göz kapakları ile yuvarlak gözleri, kalın kirpikleri ve dişlerini pek ortaya çıkarmayan hafif açık ağzı gibi özelliklerin tümü, Büyük İskender heykellerinin genel karakteristiğidir. Bu tarz, M.Ö. 4.yüzyılda yaşamış ve sanatta Klasik’ten Helenistik’e geçişi sağlamış olan heykeltraş Lysippos’un portelerinde görülmektedir. Sanatçı, İskender için çalışmış ve İskender de portrelerini yalnızca Lysippos’a yaptırmıştır. Portrenin alnında görülen derin çizgiler, kralın çok genç olmasına rağmen karşılaşmış olduğu büyük problemleri akla getirmektedir. Eser, kral II. Eumenes yönetimi zamanındaki Bergama heykel sanatının tipik özelliklerini yansıtmaktadır.

Denizler Tanrısı Poseidon

Denizlerin tanrısı Posedion Heykeli (Lübnan Erken Roma)

Poseidon, Yunan mitolojisi’nde denizler, depremler ve atlar tanrısı. Kronus ile Rheia’nın oğlu. Zeus ve Hades’in kardeşidir. Babaları Kronos, doğan çocuklarının tahtını ele geçirmesiyle ilgili bir kehanet yüzünden, doğan çocuklarını öldürür. Eşi Rhea buna dayanamaz ve en sonunda çocuklarını saklar. Zeus büyüyünce kardeşleriyle birlikte babası Kronos’u tahtından eder ve kardeşlerini özgür bırakır. Poseidon ve Hades’le yaptıkları anlaşmada ona gökyüzü düşer. Olimpos’un baştanrısı ve tanrıların kralı olur. Hades yeraltı dünyasının, Poseidon da denizlerin tanrısı olur. Roma mitolojisi`nde Neptün (Neptunus) olarak bilinir. En önemli silahı üç dişli bir yabadır ve bu yabayı yere vurduğunda depremler meydana gelir. Poseidon hırs ve gücü temsil eder. Poseidon’un hırsı Atlantis’in yok olmasına sebep olmuştur. Bunun nedeni ise dünyanın en mükemmel şehrini inşa etme arzusudur.

 

Miletos Faustina Hamamları Heykel Grubu

Miletos Faustina Hamamları Heykel grubu

Tanrı Apollon ve Musalarını, yani ilham perilerini, tasvir eden bu heykel topluluğu Miletos antik kentindeki Faustina Hamamları’nda bulunmuştur ve M.S.2. yüzyıla tarihlenir. Faustina, Roma imparatoru Antoninus Pius’un kızı ve İmparator Marcus Aurelius’un karısıdır, Milet’in ünlü hamamlarına ölümünden sonra onun ismi verilmiştir.Bu heykel grubunda ışık, bilgelik, akıl tanrısı Apollon, adaleli bir genç erkek olarak tasvir edilmiştir. Bir kaide üzerine koyduğu lirini çalmaktadır. Yüzünde tanrısal ve sakin bir ifade vardır. Vücudu zarif ve iyi orantılıdır; vücut oranları bir kadın gibi oldukça muntazam işlenmiştir. Sanki melodiye başlamadan önce tellerle oynuyor gibi eliyle lirin mızrabını tutmaktadır. Tanrının bu şekilde tasviri “Apollon Kitharadoros” veya “Lir Çalan Apollon” olarak bilinmektedir.

 

Nehir Tanrısı Okeanos Heykeli

Nehir tanrısı Okeanos'un heykeli ( Efes, Roma devri)

Efes’ten getirilmiş olan ve İ.S. 2. yüzyıla tarihlenen eser Nehir Tanrısı Okeanos’u kayalık bir yerde uzanmış şekilde tasvir etmektedir. Tanrı, yaşlı bir erkek olarak gösterilmiş olup adaleleri yaşlılığına rağmen güçlü işlenmiştir. Sol kolunu büyük testiye benzeyen bir kabın üzerine koymuştur. Okeanos, Uranos ile Gaia’nın oğludur. Yeryüzünün çevresinde akan bir nehir olarak düşünülür. Bütün akarsuların babasıdır. Denizin doğurganlık gücünü temsil eden kız kardeşi Tethys ile evlenmiş, çok sayıda çocuğu olmuştur. Oğulları akarsular, ırmaklar; kızları ise dereler ve kaynak sularıdır.

 

Aphrodite (Afrodit) Heykeli

Anadolu Antik çağ mimarisi (Afrodit)Efsaneye göre dalgaların köpüğünden doğmuştur. Bir ilkbahar sabahı, Kıbrıs Adası kıyılarındaki durgun olan deniz birden bire köpüklü bir dalga ile hareketlenir. Bu dalga ile birlikte olağanüstü bir sedef kabuğu kıyıya vurur. Sedefin kapağı açılsığında ise içinden güzellik ve aşk tanrıçası Aphrodite çıkmıştı. Yanında aşk tanrısı olacak olan oğlu Eros da vardı. Zaman tanrıçaları olan Horalar, önce onları karşıladılar ve konuk ettiler. Sonra da Afrodit’i yıkayıp pakladılar, uzun saçlarını örüp başını altın bir taçla süslediler. Üzerine tülden süslü elbiseler giydirip, O’nu ve oğlunu Olympos’a çıkardılar. Olympos tanrıları bu güzellik karşısında hayranlıklarını gizleyemediler. Homeros’un İlyada destanına göre de İ.Ö 2. bin yılda, dünyada ilk kez yapılan güzellik yarışmasını kazanmış Afrodit. Bu yarışmadan sonra da ”Güzellik ve Aşk Tanrıçası” olarak anılır olmuş.

Kaynaklar:
1) Müze panolarındaki bilgilendirme yazıları
2) Vikipedi
3) http://www.istanbularkeoloji.gov.tr/

Share Button