23 Nisan 1951 Pazartesi, Karagözler Köyü…

Anamın seslenmesine fırsat vermeden erkenden kalkmış, iç avludaki tuvalete gitmiş ve elimi yüzümü yıkamıştım.

Dışarıda şiddetli bir ayaz vardı. Kardeşlerim de tuvaletlerini yapıp sıkıca giyindikten sonra, Karagözler’ deki son kahvaltımızı yaptık.

Göç başlıyordu…

Bugün Karagözler’ den, atalarımın 600 yıldan fazla kaldığı bu bölgeden ayrılıyorduk. 

Babam akşamdan yaptığı denkleri dışarı çıkarmaya başlayınca ben de yardımına koştum.

Denklerde yatak, yorgan, kilim, bazı ev eşyaları ve kap kacak  vardı.

Büyük kasalı üstü açık bir kamyon, göç kararı almış ailelerin önünde sırasıyla durarak denklerin yüklenmesini bekliyordu. Kamyon kasasına denkler yerleştirildikten sonra, ayazdan korunmak için, kilimlerden çadırkonut gibi bir düzenleme yapıldı.

Sıra köyde kalanlarla vedalaşmaya gelmişti…

Karagözler ’de kalanlarla göç edenler gözyaşları içinde sarıldılar birbirlerine. Aileler parçalanıyordu.

Öyleydi çünkü aynı ataerkil aileden bazıları kalıyor, bazıları gidiyordu. Son derece hüzünlü ve duygusal bir vedalaşma gerçekleşiyordu.

‘’Aman bizi unutmayın, yerleşince bize ulaşmanın bir yolunu bulun.’’ Diyenler. ‘’Belki bir daha görüşemeyiz, hakkınızı helal edin.’’ Diye helallik isteyenler kopamıyorlardı birbirinden.

Göç en çok da benimle yaşıt olan çocukları etkilemişti. Mahalle arkadaşlarımızdan ayrılıyorduk. Gideceğimiz yerde yeni arkadaşlar edinebilecek miydik?

Sarıldıklarımızdan bir türlü ayrılamadığımız gören Halil dedem ‘’Ayrılın artık birbirinizden, yolcu yolunda gerek. Üstelik ayaz var.’’ Dedikten sonra yaklaşık 10 aile Şumnu tren istasyonuna götürmek üzere bizi bekleyen kamyonun bindi.

Kamyon kasasının  en korunaklı yerine yaşlılar ve çocuklar yerleştirildi. Sonra kadınlarımız, en arkaya da ailelerin büyükleri yerleşti. Kamyonun hareket edince koyunlar sokulduk birbirimize, ısınmaya çalıştık yolculuk boyunca…

Oldukça korunaklı giyinmemize rağmen, köyümüzle Şumnu arasındaki 55 km’lik yol boyunca, yüzümüze vuran rüzgâr ve her tarafımıza işleyen ayazdaki rüzgârla donmamak için biraz daha sokuluyorduk birbirimize.

Yaklaşık iki saatlik bir yolculuktan sonra, saat 16’da Şumnu tren garına ulaştık. Gar ana baba günüydü. Karagözler dışında, diğer köylerden gelenlerle birlikte 700-750 kişilik bir göçmen grubu vardı.

Ayazın iliklerimize işlediği yolculuk boyunca, Şumnu’da trenlere bindiğimizde ısınırız diye avutmuştuk kendimizi. Ne var ki evdeki hesap çarşıya uymamıştı.

İlk göçmen kafilesini götüren tren kalkmıştı. Yeni bir kara tren tahsis edilinceye kadar bekleyecektik…

Göç yolculuğunun daha ilk aşamasında karamsar bir ruh haline girmiştim…

Share Button