12 Haziran 1954 Cumartesi, Misli…
Bir tarafımdan diğer tarafıma döndükten sonra yorganı biraz daha üzerime çektim. Karne heyecanıyla gece uyuyamamıştım. Biraz daha uyumak istiyordum…
Tam dalmak üzereydim ki anamın ‘’Mehmeeet… Mustafaaa… Hadi, kalkın artık, okula geç kalacaksınız.’ Sesiyle kalktım…
Bu gün karnelerimizi alacaktık. İlkokul birinci sınıfı bitirmiştik…
Kardeşimle birbirimize ibrikten döktüğümüz sular ile elimizi yüzümüzü yıkayıp, kurulandıktan sonra, yer bezinin üzerine konulmuş sininin çevresinde yerlerimizi aldık.
Anam tarhana çorbası yapmış, yanına da karabuğday ekmeği koymuştu. Ekmekten büyükçe bir parça kopardıktan sonra tarhana çorbasını kaşıklamaya başladım. Yan gözle baktığım kardeşim Mustafa da hızla kahvaltısını bitirmeye çalışıyordu. Bir an önce okula gidip, karnelerimizi almak istiyorduk.
Kahvaltıdan sonra, anamın ellerini öpüp hayır dualarını aldıktan sonra büyük bir okulun yolunu tuttuk kardeşimle…
Birinci, ikinci ve üçüncü sınıfları aynı derslikte yetiştiren öğretmenimizin olağanüstü çabaları ve sevecen baba tavrı bizler için itici güç olmuştu. Gerçekten çok çalışmış, okuma ve yazmayı zamanından önce başarmış, öğretmenimizden tam not almıştık.
Okulun önünde, bayrak direğinin dibinde, öğretmenimizle birlikte diğer sınıfları okutan Başöğretmen öğrencilerini bekliyordu. İkisi de her zamanki gibi kravatlı takım elbiseliydiler…
Bütün öğrencileri gelip, sıraya dizildikten sonra Başöğretmen ‘’Günaydın çocuklarım. Önce andımız ardından da İstiklal Marşı okunarak bayrak merasimini tamamlanacak.’’ Dedi ve töreni başlattı.
Andımız her sabah okunmasına karşın Bayrak Merasimleri Cumartesi son dersten sonra, Pazartesi günleri de ilk dersten önce yapılan uygulamalardı. Bugün ise 1953-54 Eğitim ve Öğretim yılının sonuydu.
Bayrak merasiminden sonra son kez sınıflarımıza girdik. Birinci sınıflardan başlayarak, karnelerin dağıtımı yapıldı. Hem kardeşim Mustafa’nın hem de benim bütün notlarımız 0n üzerinden on idi.
Köydeki diğer öğrenci arkadaşlarımızın da büyük bir bölümü bizim gibi sonuç almışlardı. Bir süre karne sevincimizi izleyen öğretmenimiz ‘’Çocuklarım’’ diye başlayarak yaz tatili önerilerine geçti.
Öğretmenimizin yaz tatili önerilerinde, öncelikli olarak okul kütüphanesine kazandırdığı kitapları okumamız vardı.
1954-55 Eğitim ve Öğretim Yılının başlayacağı Eylül ayına kadar her öğrenci tarafından en az 5 kitap okunmasını ve özetlenmesini istemiş, ardından da ailelerinizin işlerinde yardımcı olun. Hayvanlarınız varsa bakımlarını öğrenin.
Bütün bu uyarılarından sonra bir kez daha ülkemizin gözbebeği dediği eğitim ve öğretim kurumları olan Köy Enstitüleri’ni uzun uzun anlattı. Hedefimizin Köy Enstitülerinin ardılları olan İlköğretmen Okulları olmasını sağlamak istiyordu adeta.
Öyle de olacaktı önümüzdeki yıllarda…