26 Ocak 1970 Pazartesi, Isparta…
24 Ocak Cumartesi günü öğrencilerimiz karneleri alarak yarıyıl tatiline girdiler.
İdari görevli olanlar için tatil yok. İkinci yarıyıl çalışma programları üzerinde çalışılacak. Özellikle yeni açılan Teknisyen Okulu programı üzerinde bir takım düzeltmeler yapılacak. Bu nedenle, İkinci Müdür Yardımcısı olarak okulda, daha doğrusu Isparta’da kaldım.
Okulumuz kaloriferli ve sıcak…
Gülcü Mahallesi’ndeki evimiz ise soğuk, sürekli sobanın yakılması gerekiyor. Soba ile uğraşmaktansa okuldaki odamda çalışmak daha konforlu. yatılı okullardaki erken kalkma alışkanlığım devam ediyor. Tanyerinde olmasa da saat 07:00’de kalkmış oluyorum. Bu sabah da öyle oldu.
Tıraş olup giyindikten sonra, kahvaltımı okuldaki odamda yaparım diyerek çıktım. Yolda aklıma, Mersin ilkokul üçüncü sınıfta başlayan simitçilik günlerimle birlikte ”Çay, Simit ve Peynir” muhteşem üçlüsü geldi. Yol üzerindeki bir simitçiden, simitle birlikte gravyer peyniri de aldım. Odamda çay demleme olanağım vardı. Hizmetlileri sürekli koşturmamak için kendim çay demleme yolunu seçmiştim.
Okuldaki odamda, Mersin anılarımı da tazeleyen muhteşem üçlü ile kahvaltımı yaptıktan sonra koltuğumda geriye yaslanarak Isparta’ya geldiğim ilk günlere gittim zihnimde. Yaklaşık üç ay geçmişti Isparta’ya geleli.
Sanat Enstitüsü ve teknisyen Okulu öğrencileri ülkemizin en fakir ailelerinin çocuklarıydı. Varlıklı sayılabilecek ailelerin çocukları Lise ve ardılları olan üniversiteleri tercih ediyorlar, Doktor, mühendis, mimar, iktisatçı ve diğer meslek sahibi oluyorlardı.
Sanat Enstitüsünü bitirenler lise mezunu sayılmadıklarından, üniversite sınavlarına katılamıyorlardı. Lise bitirme sınavlarına girmeleri gerekiyordu. Oysa mezun oldukları sanat enstitülerinde meslek dersleri ağırlıklı olup, kültür dersleri lise bitirme sınavları için yeterli değildi. Yine de paçasını kurtaranlar oluyordu. Yardımcı olmam, olmamız gerekiyordu.
Özellikle sanat enstitüsü öğrencilerimde istediğim başarı oranını tutturamadım. İkinci dönem kaldıkları yerleri, yaşam koşullarını görmek istiyorum belki yararım olur düşüncesiyle.
Öğrencilerimin başarı durumlarını bir kez daha gözden geçirdim. Başarı oranını arttırmak için neler yapabilirim? Sorusu üzerine bir hayli kafa yordum.
Amaç öğrenciyi kazanıp, geleceğini olumluya çevirmektir diye düşünüyorum. Yazılı sınav sonuçları çok kötü olsa da 10 üzerinden 3’ten aşağı not vermiyorum. Düşük not almış öğrencilerimi de sözlü yoklamalarda yüreklendirmeye çalışıyorum. Yapabilecekleri sorular sorarak, 5 ve daha yukarı notlar vererek çalışmalarını teşvik ediyorum.
*****
TÖS Büyük Öğretmen Boykotu üzerinden yaklaşık bir ay geçti. Milli Eğitim Müdürlüğü talimatıyla yazılı savunmamız alındı. Hakkımda henüz bir işlem yapılmadı.
Öğrencilerimin, düşüncelerimi paylaşmayanlar da dahil olmak üzere, büyük bir bölümünün kahramanı olduğumu hissediyorum. Yaklaşık 1500 öğretmenin bulunduğu Demirellerin Isparta’sında 3 kişinin boykota katılmış olması olağanüstü bir durum. Bu olağanüstü durumdur ki öğrencilerimin gözünde devleştik, saygınlık kazandık. sözlerime güveniyor ve değer veriyorlar.
Hem okuldaki hem de Ispartalı öğretmenlerin büyük bir bölümü üzerinde saygı uyandırmış durumdayız. TÖS Isparta Şubesi’ne kayıtlı öğretmen arkadaşlarımız boykota katılma cesaretini gösteremedikleri için, gizlemeye çalışsalar da, utanç içindeler.
Boykota katılan diğer arkadaşlarımla bana saygı duyduklarını hissediyorum. Hissediyorum hissetmesine de ortalık yatışıncaya kadar biraz uzak duruyorlar bizden.
Boykota katılarak kendime olan saygımı bir kez daha kanıtladığım için, huzur içindeyim…