30 Kasım 1970 Pazartesi, Isparta…

Bugün derslerin bitiminden sonra Okul Müdürü Sezai Yalınes ile bir aylık çalışma takviminin özeleştirisini yaptık.

-Akıncı Öğretmenim, Matematik ve Fizik derslerinde yeterli verimi alabiliyor musun? Özellikle, Teknisyen Okulu öğrencilerinin durumu nedir?

-Sanat Enstitüsü öğrencilerinden arzuladığım sonuçları alamıyorum. Geçen yıl da alamamıştım. Ancak, amaç öğrenciyi kazanmaktır. Düşüncesiyle bu kez yaşam koşullarını inceleme gereği duydum Müdür Bey.

-Nasıl yaptın bunu…Anket mi yaptın yoksa?

-Hayır Müdür Bey. Dün, pazar günü, öğleden sonra bazı öğrencilerimin evlerine konuk oldum.

-Hoppala…Konuk olmak da nereden çıktı Akıncı Öğretmenim?

-Öğrencilerimizin yaşam koşullarının inceleneceği en iyi yer evleridir. Sizin de bildiğiniz gibi, öğrencilerimiz bölgenin en fukara ailelerinin çocukları.

-Ne olmuş en fukara ailelerin çocukları olmuş ise…Bizim ailelerimiz de öyleydi.

-Sizi bilmem ama Müdür Bey. Benim ailem fukaradan da kötüydü. 1951 yılında gönüllü ve serbest göçmen olarak geldiğimiz bu ülkede hala yerleşik düzene geçemedik.

-Ne demek yerleşik düzene geçemedik?

-Şu demek oluyor ki, okuma yazması bile olmayan bir çiftçiydi babam. Çiftçilik yapamayınca da günübirlik işçi olarak çalıştığı gibi, Yaşar Kemal’in Çukurova’sı Pamuk tarlalarında mevsimlik işçi olarak da çalıştı. İş bulamadığı günler evimize ekmek getiremeyen babam eğitim için para ayıramazdı. Devletin parasız yatılı okullarında okuma olanağı bulamasaydım, karşınızda olamayacaktım…Neyse, konuyu dağıttık. Biz tekrar öğrencilerimize dönelim.

-Evlerine konuk oldum demiştiniz. Hangi sonuca ulaştınız?

-Bazılarının yakacak odunu var ama yiyecek içecekleri kalmamış. Ya da ailesi tarafından zamanında gönderilememiş. Birçoğu sabah kahvaltısı yapmadan okula geliyormuş. Bazı öğrencilerimizin de, yeterli olmasa da yiyecek içecekleri var ama, yakacak odun ve kömürleri yok. Soba yanmayınca, yorganın altında ders çalışıyorlarmış.

-Yapmayın Akıncı Öğretmenim! Şimdi ben de çok üzüldüm…

-Gerçek bu Müdür Bey. Ben de bu konuyu sizinle konuşmak istiyordum. Okulumuz döner sermayeli. Bu çocuklara öğle arasında birer tas çorba çıkarma olanağı yaratabilriz. Diye düşünüyorum.

-Bir bakalım Akıncı Öğretmenim. Sağlayabiliriz gibi geldi bana da. Döner Sermaye yönetimiyle görüşmem gerekiyor önce.

-Duyarlılığınız için teşekkür ederim Müdür Bey.

-Rica ederim…Soruna çözüm bulmak, sizden çok benim görevim. Bir bakalım dediğine göre, Sezai Bey bu konuyu kendisine iş edinir ve mutlaka bir çözüm üretirdi. Gönül rahatlığıyla yanından ayrıldım.

Share Button