11 Kasım 1969 Salı, Isparta…

Günaydın diyerek saat 08:30’da girdiğim Öğretmenler Odasında Türkçe, Sosyal bilgiler ve atölye öğretmenlerinden bazıları vardı. Atölyelerde görevli öğretmenlerin büyük bir bölümü yerlerini almışlardı bile.

Tanışma ve hal hatır sormalarla birlikte ilk çaylarımız içilmişti ki  öğrenci ders zili çaldı. Beş dakika sonra, saat 09:00’da öğretmen zili çalacaktı. Kalktık…

Bugün Isparta Sanat Enstitüsü ve Teknisyen Okulu’nda Matematik-Fizik Öğretmeni olarak göreve başlıyorum.

Okulun üçüncü katında, Teknisyen Okulu öğrencilerine 2 saat Fizik dersim var.

Yavaşça, sakin adımlarla merdivenleri çıkmaya başladım. Üçüncü kat merdivenlerine ulaştığımda öğrenci profili değişti.

Isparta Eğitim Enstitüsü’nün yerleşkesi hazır olmadığı için okulumuzun üçüncü katında, misafir okul olarak bulunuyordu. Eğitim Enstitüsü öğrencileri inip, çıkıyordu.

Lise mezunu olan Teknisyen Okulu öğrencileri de Sanat Enstitüsü lise bölümündeki öğrencilerimizden ayrılarak, Eğitim Enstitüsü öğrencileriyle aynı kata verilmişti. Lise bölümündeki öğrencilerimizin disiplin sorunları açısından doğru bir düzenleme olmuştu.

Üçüncü kat koridorunda sınıflarını bulma telaşı içindeki Eğitim Enstitüsü öğrencileri arasından geçerek sınıfıma girdim. Öğrencilerim aralarında sesli ve koyu bir sohbete dalmışlardı.

-Günaydın arkadaşlar…

Diyerek söze girmek istediysem de öğrenciler şöyle bir kafalarını çevirip baktıktan sonra aralarındaki sohbeti sürdürdüler…

Beni de Teknisyen Okulu öğrencilerinden biri sanmışlardı.

Boş bulduğum bir sıraya oturup, dikkatlice sınıfa göz geçirdiğim. Bazı öğrencilerin benden daha yaşlı, daha irice ve çaresizlik içinde olduklarının farkına vardım.

Öğrencilerimi anlamaya, empati kurmaya çalışırken zihnim bir gün önceye, okul müdürüyle yaptığım görüşmeye gitti…

Dün öğleden sonra okul müdürü beni çağırmıştı. Çay söyleyip hal hatır sorduktan sonra,

-Akıncı öğretmenim. Bugün atama kararnameniz İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nden okulumuza ulaştırıldı. Yarın göreve başlıyorsunuz. Size haftada 30 saat ders verdim. Bunun 15 saati maaş karşılığı olup diğer 15 saati ücret karşılığıdır.

-Teşekkür ederim Müdür Bey. Hangi sınıflara ve hangi derslerine gireceğim. Programım belli oldu mu?

-Evet…Programın belli olmuştu zaten. Kararnameni bekliyorduk…

Müdür Bey bazı evrakları karıştırdıktan sonra bulduğu programımı bana verip bir süre düşündükten sonra,

-Akıncı öğretmenim…Teknisyen okuluna sınavla aldığımız öğrenciler lise mezunu olup, bazıları yaşça senden büyük olacaktır. Hatta bazıları evli, çoluk çocuk sahibidir. İlk anda seni ciddiye almayabilirler. Lütfen dikkatli olalım ve ilişkilerimizi buna göre düzenleyelim.

-Teşekkür ederim Müdür Bey. İki yıl önce Ankara Aktaş Yetiştirme Yurdu öğrencilerini bütünleme sınavlarına hazırladığım gibi üniversite dönemi harçlıklarımı da özel ders vererek kazanmıştım.

-Başarılar Akıncı öğretmenim…

*****

Ben okul müdürüyle yaptığım görüşmeye dalmışken, nasılsa benim de orada olduğumun farkına varmışlar, birden konuşmalarını sonlandırmışlardı. Bugüne, sınıfa geri döndüm. Sen kim sin? Der gibi bana bakıyorlardı Ayağa kalkıp, sınıfı süzdükten sonra,

-Ben Fizik -Matematik Öğretmeniniz Mehmet Akıncı. Ankara Yüksek Öğretmen Okulu ve Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik-Fizik Lisans bölümü mezunuyum.

Diyerek öğrencilerimin tepkisini bekledim. Bir süre beni izleyen öğrencilerden biri,

-Akıncı Hocam…Pek de gençmişsiniz. Hatta bazı arkadaşlarımızdan yaşça da küçüksünüz. Bizimle nasıl başa çıkacaksınız? Verimli olabilecek misiniz?

Dedi. Bir süre düşündükten sonra,

-Öncelikle sizlerin arkadaşı, kardeşi ve ağabeyi olmak isterim. İlkokul üçüncü sınıfta simit satmaya başlamış olan bu arkadaşınız Lise 2’de özel ders vermeye başlamıştı. Tüm üniversite öğrenciliğim boyunca harçlığımı çıkarmak için özel ders vermiş birisiyim. Sizleri benden daha iyi tanıyacak birisini bulmakta zorlanabilirsiniz…

Yaklaşım tarzım ve anlattıklarım ilgilerini çekmiş, davranışlarında değişiklikler olmaya başlamıştı.

-Şimdi de sizler anlatın bakalım…

Dedim ve sözü onlara bıraktım.

Isparta’nın kazaları ve köylerinden gelmişlerdi. Liseyi bitirdiklerinde, koşulları gereği, yeterli hazırlığı yapamadıklarından üniversite sınavlarında başarılı olamamışlardı.

Bazı öğrencilerim de sınavı kazansalar bile Isparta dışındaki bir şehirde konaklama masraflarını karşılayacak güçlerinin olmadığını, bazı aile reislerinin ısrarıyla evlendiklerini ve çocuk sahibi olduklarını, çözümsüzlükten bıkan bazı öğrencilerimin sigaraya başladıklarını öğrendim.

Mühendislerle işçiler arasındaki boşluğu doldurmak için açılmıştı Teknisyen Okulları. Mezun olduklarında; hem işçiye göre hem de mühendislere göre daha avantajlı olacaklardı iş bulma konusunda. Bu durum cazip gelmişti Lise mezunu teknisyen öğrencilerime.

İlk iki saatimiz bir köy kahvesi sohbetiyle geçti. İyi öyle oldu. Beni kendilerinden biri saymalarını sağlama çabam başarıya ulaşmak üzereydi…

Share Button