1 Kasım 1969 Cumartesi, Ankara…

Öğleden sonra, saat 14,00…

Kadim dostum Halil Biga ve birkaç arkadaşımla okuldan yaklaşık 500 metre uzaktaki Beşevler’de, köpek öldüren şaraplarıyla ünlü kafelerden birindeyiz.

Kederli ya da sevinçli günlerimizde soluğu bu kafede alır, köpek öldüren şaraplarından içerdik bir iki kadeh. Bazen de birkaç el tavla oynardık.

Sanki bir daha görüşemeyiz duygusuyla uzunca sarıldık birbirimize. Ardından, aldığımız köpek öldüren bir şişe şaraptan birer kadeh doldurup, ilk yudumları aldıktan sonra kadim dostum Halil Biga’ya dönerek;

-Vatanı ve milleti kurtaralım derken kendimizi zor kurtardık okuldan Halil’im. Kurtulmamızın şerefine…

Diyerek kadeh tokuşturdum. Halil Biga da,

-Akıncı dostum, biz üzerimize düşeni yaptık, yapmaya da devam edeceğiz. Gideceğimiz yerlerde işimiz zor. Geçmişe yönelik bir özeleştiri yapmanın yararlı olacağını düşünüyorum…

*****

Birer yıl gecikmeyle de olsa Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik-Fizik Lisans bölümünü bitirmiştik kader arkadaşım Biga ile.

Yüksek Öğretmen Okulu’ndaki meslek dersleri sınavlarını daha önce başarıyla tamamlamıştık.

Okul müdürlüğünün 27 Ekim 1969 Pazartesi günü mezuniyetimizi bakanlığa bildirmesiyle birlikte depo tayinimiz Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Lisesi’ne yapılmış ve ilk öğretmenlik maaşımız olan 408,00 liraları almıştık.

31 Ekim 1969 Cuma günü yapılan kura çekiminde ben Isparta Teknisyen Okulu ve Sanat Enstitüsü Fizik-Matematik öğretmeni olarak atanmış oluyordum.

Halil Biga Malatya’yı çekmiş ise de yaptığı becayiş sonrasında Aydın Sanat Enstitüsü ve Teknisyen Okulu Matematik-Fizik Öğretmeni olmuştu.

Okul müdürlüğü ile ilişiğimizi kesmiş, yol hazırlıklarımızı tamamlamış ve ben pazar akşamı saat 23:00 için Isparta Gürman otobüslerinde bilet almıştım.

İkinci şişe şarapla birlikte yanına fındık fıstık söyledik. Doldurduğumuz kadehlerimizden birer yudum daha aldıktan sonra neden bir yıl gecikme ile mezun olduk. Sorusunun yanıtları, nedenleri ve 68 kuşağı üzerinde sohbete başladık.

*****

Başarı ve başarısız olma nedenleri ile politik ortam üzerinde konuşmalıydık…

Hazırlık lisesi hariç, geçmiş 5 yılımızla yüzleşmeli ve yanlışlarımızı özet olarak gözden geçirmeliydik. Birlikte olduğumuz bu son gün bunun için iyi bir fırsattı.

Halil dostum kadehinden bir yudum daha aldıktan sonra;

-Genelde 1947 doğumluları temsil eden 68 kuşağı öğrenci hareketleri, üniversitelerde “Gez, toz, eğlen” söylemi yerine; “başkaldır, yarat, daha güzel bir dünya kur” diye haykıran evrensel bir eylemdi Akıncı dostum.

-Sadece 68 yılı ile sınırlandıramayız değil mi? Biga. Dedim.

-Elbette sınırlandıramayız. 1968 kuşağından söz ederken, en az on onbeş yıl süren bir dönemin sembolik adını tartıştığımızı hatırlamalıyız önce.

Dünya tarihinde meydana gelen bazı olaylar kısa süre içerisinde olup bitmesine rağmen, kendisinden sonraki dönemleri etkileyen olaylardır.

Toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel bakımdan etkileyen bu olaylar, devrim niteliği taşıyan değişimler kapsamında değerlendirilmektedir.

Bunların bazıları üretim ilişkilerinde köklü değişimlere yol açmasa da siyasal yönelimleri, ideolojileri, kültürel yaşamı değiştirip yeni açılımlara zemin hazırlar ve buna daha hızlı bir ivme kazandırmıştır.

1968 yılındaki öğrenci olayları ve bu tarihle simgelenen 68 kuşağı, dünya tarihinde, bu özelliklere sahip olayların bir arada ve yoğun olarak yaşandığı bir dönem olarak da tarihe geçmiştir.

Şaraplarımızdan birer yudum daha alıp, bir süre geçmiş yıllara gittikten sonra Biga’ya;

-En az on beş yıl süren bir dönemden amaç, Menderes döneminin otoriteleşmeye başladığı ve ABD ikili anlaşmaları çerçevesinde ülkemizin teslimiyet yıllarına kadar gitmek istiyorsun her halde Biga.

-Elbette Akıncı dostum. Türkiye’de hareket, 1960’lı yıllarda Demokrat Parti uygulamalarına karşı başlamış ve özellikle öğrenci hareketinin muhalefetiyle hız kazanarak devam etmişti.

Ülkemizde 68 kuşağı devrimci gençlik eylemleri, Avrupa’daki olaylardan farklı olarak kendisine tarihi bir miras seçmişti.

Türk Kurtuluş Savaşı ve Atatürk”

Avrupa’da ve Amerika’da olmayan bir dayanaktı ‘’Türk Kurtuluş Savaşı ve Atatürk’’.

Bunun içindir ki gençlik eylemlerinin talepleri de sloganları da oldukça farklıydı.

Tüm halk hareketlerinde olduğu gibi Mayıs 1968’in de özünde eşitlik ve özgürlük ideali vardı. Temelde ekonomik-sosyal rahatsızlıktan besleniyordu.

68 kuşağı tam anlamıyla otoriteye bir başkaldırmıştı… Renkli bir kuşaktı, emperyalizme karşı özgürlük sloganına bağlıydılar.

Ankara Yüksek Öğretmen Okulu öğrencileri de etkilenmişti eşitlik ve özgürlük kavramlarından.

Fikir Kulüpleri Federasyonu’na bağlı olarak Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Fikir Kulübü’nü de kurmuştuk ikimiz.

Kimilerine göre “Çiçek Çocukları” kimilerine göre de “47’liler” di 68 kuşağı çocukları.

Ülkemizde büyük bölümünü 1947 doğumluların oluşturduğu 68 kuşağı 1974 yılında ”47’liler” adı altında Füruzan’ın ilk romanına konu olacaktı…

Kadim dostum Halil harika bir betimleme yapmıştı…

*****

Başını üniversite gençliğinin çektiği, dünya genelinde siyasal ve toplumsal hareketlilik yaratan bir dönemi anlamak, anlatmak gerekiyordu.

Düşünen, okuyan, sorgulayan üniversite gençliği, yaşadığı dönemin siyasi ve sosyal sorunlarına kayıtsız kalamazdı, kalmadı.

Unutulmamalıdır ki Üniversite öğrenimi yalnız kariyer derslerinden ibaret değildir. Olmaması gerekirdi…

Köy Enstitüleri ve ardılları olan öğretmen okullarında öğrenciler, yani bizler yönetime ortaktık.

Eğitim ve öğretim konusundaki düşüncelerimizi haftalık toplantılarımızda okul müdürü ve öğretmenlerimizle tartışabiliyorduk.

Ankara’da aynı uygulamayı görmek ve sürdürmek istedik.

Eğitimle ilgili taleplerimizi, öğrenci guruplarının da desteğini alarak yetkili makamlara ilettik, protesto gösterileri yaptık.

Ciddiye alınmayan taleplerimiz karşılığında da üç arkadaş Fen Fakültesi girişlerini tutmuş, boykot var diye geri göndermiştik.

Masumane ve Demokratik bir tavır takınılmasını istediğimiz taleplerimiz yetkililer tarafından kabul görmediği gibi Milliyetçi derneklerin de hedefi haline geldik…

*****

Truman Doktrini ’nin ekonomik boyutu Marshall Planı ve askeri boyutu NATO ülkemizde iyi örgütlenmiş, neredeyse geçilmez bariyerler koymuştu devrimcilerin önüne.

Aşılmaz bariyerleri başta komünizmle Mücadele Dernekleri olmak üzere, dini ve milli karakterli bütün kuruluşlar oluşturuyordu

Önce birer ikişer Fikir Kulüpleri kurulmaya başladı. Halil dostumla Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Fikir Kulübü’nü kurmuştuk.

Ülkedeki yönetim anlayışını ve ülkenin siyasal sistemini sorgulamaya başladık. Ardından Ülke çapında örgütlenerek, sonradan Dev-Genç adını alacak olan Fikir Kulüpleri Federasyonu kuruldu,

Devrimcilerin karşısında, ABD ve NATO güdümünde kurulmuş olan onlarca Komünizmle Mücadele Dernekleri vardı.

Sakin birer protesto gösterisi olarak başlayan olaylar, zamanla yerini karşıt gurupların çatışma ve şiddet gösterilerine bırakmıştı. Kanlı Pazar olayları gerçekleşmiş, 68 olaylarının şiddet bilançosu oldukça ağır olmuştu.

Sağ ve özellikle sol görüşlü öğrenci guruplarından onlarca ölü, yüzlerce yaralı ortaya çıkmıştı. ABD ile yapılan ikili anlaşmalar ve NATO’ya girişte imzalanan gizli anlaşma sonrasında kurulan Türk Gladyosu iş başındaydı.

İslami ve Milliyetçi özellik taşıyan bütün kuruluş ve dernekler, bilmeden Türk Gladyosu’ nun emrine girmişti.

Öğretmenliğimiz de oldukça zorlu geçeceğe benziyordu…

Share Button