6 Eylül 1970 Pazar, Isparta…
Dün, daha doğrusu bugün saat 02:30’da Sezai Bey’in annesi ile kayınvalidesi, oldukça geç kalan oğulları adına kaygılandıkları için okula gelince, biz de kaygılandık aslında. Sezai Bey anneleriyle okuldan ayrılırken ben de kendi evimin yolunu tutmuştum.
Gülcü mahallesindeki evime saat 03:00’te ulaşıp yattığımda sızmıştım. Bereket kampanalı saati 07:00’ye kurmuştum da yıkanma, tıraş olma ve kahvaltı yapma fırsatı buldum.
Tam saat 09:00’da okula geldiğimde Sezai Bey çalışmaya başlamıştı bile.
Isparta Sanat Enstitüsü ve Teknisyen Okulu’nun yeni müdürü Sezai Yalınes, 24 Ağustos’ta görevi devralır almaz başlatmıştı kendi çalışma maratonunu.
İdari işlerin büyük bir bölümünü benim üzerinde bırakarak, bütün atölyeleri gezdi ve atölyelerdeki techizatı gözden geçirdi. Deneyimli bir müdür olarak eksikleri gördü ve atölye sorumlusu öğretmenden tamamlanmasını istedi.
Bu denetimleri sırasında bir kenarda kendi haline bırakılmış, çürümek üzere bir otomobili gördü. Birlikte olduğu atölye öğretmenine,
-Bu otomobil niye burada atıl bırakılmış. Hurda mı, değil mi?
-Hurda değil Müdür Bey. Motor arızasının yanı sıra vites kutusu ve elektrik donanımlarına birçok eksikleri var. Üstelik kullanılmaya ihtiyaç da yok.
-Ne demek ihtiyaç yok…Zamanı verimli kullanabilmek için yolları kısaltmamız gerekiyor. Yürünerek yollar kısalmayacağına göre bir otomobile ihtiyacımız var demektir. Üstelik okulumuzun adı ”Sanat Enstitüsü ve Teknisyen Okulu.” Bu okul bu araçtaki eksiklikleri tamamlayamıyorsa derhal kapısına bir kilit vuralım…
Bu sohbetten bir hafta sonra otomobil işler hale getirilmiş, boyanarak mükemmel bir makam aracı olmuştu.
Bu sayede Sezai Bey, başta Isparta Valisi olmak üzere 58. Tümen Komutanlığı ve tümene bağlı alay komutanlıklarını, önceden randevu alarak, öğle tatillerine bile ziyaret etme fırsatını yakalamıştı. Otomobil olmasaydı bu ziyaretleri yapamazdı.
Bu tür ziyaretlerin okulumuzun yararına olacağını öğrenmiştim sonraki aylarda. Üstelik Alay Komutanı Mustafa Bey’in oğlu da sanat enstitüsü üçüncü sınıf öğrencimdi…
Başta Milli Eğitim Müdürlüğü olmak üzere, dışarıdan gelen isteklere olumsuz yanıt vermiyordu ama akla, vicdana ve yasalara uygun değilse, bu istekler ve ricalar yerine getirilmiyordu.
Geçtiğimiz günlerde Teknisyen Okulu Sınavlarını kazananların asıl listesinde yer alan bir öğrenci kayıt yaptırmayınca, yedeklerden birinci sıradaki öğrenciye mektup yazılmıştı.
Her nasılsa bir kontenjan boşluğu olduğunu öğrenen Milli Eğitim Müdürü Sadık Güneş Sezai Beyi arayarak benim geri çevirdiğim öğrenci için ricada bulundu. Sezai Bey,
-Hay hay Sadık Bey. Birkaç gün sonra öğrenci bana gelsin. Bir çaresine bakarız.
Dedi ve bana dönerek,
-Akıncı Öğretmenim. Birkaç gün sonra Sadık Bey bu olayı unutur. Unutur ama şu an öğrenci velisine söz aldım, birkaç gün sonra oğlunu gönder diyerek sorumluluğu bize yıkacaktır. Sadık Bey önce kendini düşünerek, iyilik borçlu olduğu birinin sorumluluğundan kurtulmak istiyordu.
Yeni okul müdürümüzün neden hemen göreve başlamayıp, Isparta’nın siyasi yapısının yanı sıra insanlarını tanımak, varlıklı bir müdür imajı bırakmak, işnin ehli biri olduğunu anlatmak istediğini kavramıştım.