30 Ağustos 1970 Pazar, Isparta…

Yeni okul müdürümüz Sezai Yalınes ile 1970-71 Eğitim ve Öğretim Yılı Ders Programları üzerinde çalıştık öğleye kadar. Dün gece de geç saatlere kadar çalışmıştık birlikte.

Bazen çalışmalarımız gece yarısını da geçerek 02:30’u bulduğu zamanlar oluyor.  Bu durumlarda eve gidip, yaklaşık 3-4 saat uyuduktan sonra okula dönüyorum soğuk duşun altına girdikten sonra.

Atölye öğretmenlerinin çoklu branş değişikliğinin yanı sıra fen ve sosyal ders öğretmenlerinin çeşitliliği program oluşturmanın en büyük zorluğu…

Üstelik atölye öğretmenlerine 44 saate kadar ders vermek gerekiyor.

Ben kafamı dinlemek Sezai Bey de kalabalık ailesiyle ilgilenmek üzere okuldan ayrıldık.

Çok bunaldığım zamanlar İstasyon  Caddesi üzerinden Tren Garına doğru yürümekten keyif alırım. Bazen de Vilayetin önündeki Büyük Isparta Park kafelerinden birinde çay içmeyi ve kafede bulunan enstitülü devrimci öğrencilerle sohbet etmeyi severim.

Parkın önünden geçerken ”Akıncı öğretmenim…Akıncı öğretmeeeniiim.” sözleriyle irkildim. Parkın köşesinde oturmakta olan enstitü öğrencilerinden bazılarını bana seslenmişti. Yanlarına giderek kucaklaştım.

Aralarında Ispartalı olanların yanı sıra tatilden dönüp, ev kiralamak isteyen birkaç öğrenci arkadaş da vardı.

Çay söylediler…

Tatilden, neler yaptıklarından ve ailelerinden söz ettiklerinden sonra da dönüp dolaşıp ”Üniversite Gençliği ve Şiddet Olayları” gündem konusu oldu.

-Akıncı öğretmenim, Isparta’da öğretmenler boykotuna katılan 3 kişiden biri olmanızın yanı sıra Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi’nde de boykot başlatan 3 kişiden biri olduğunuzu biliyoruz.

Lütfen özetler misiniz neler olduğunu. Isparta’da yüksek öğretimi temsil eden öğrenciler olarak bizler nasıl davranmalıyız?

Anlatmalıydım…Özetleyerek anlattım.

*****

Türkiye’de ABD’ye ikili anlaşmalar ve 100’den fazla ABD üssü ile bağlı sisteme başkaldırışın siyasi tarihi açısından 68 yılı, gençlik hareketlerinin zirvesi olarak kabul görmektedir.

Yaklaşık 15 yıllık bir kuşağa adını veren 1968 işgallerinin odağında, başta İstanbul ve Ankara’da bulunan üniversitelerin fakülte işgalleri vardı.

Benim de içinde bulunduğum işgaller süreci, başlangıçta çeşitli üniversite ve fakültelerde eğitim sorunlarının çözümüne yönelik tepkiler içeren bir dizi eylem, sınav boykotları gibi olaylarla gerçekleşmişti.

Özellikle Köy Enstitüleri ve ardılları olan öğretmen okulları kökenli olan Yüksek Öğretmen Okulları öğrencilerinin bir bölümü üniversite ve fakülte kurullarında öğrenci temsilcilerinin yer almasını istemişti.

Öğretmen okullarında öğrenciler yönetime ortaktılar. Bu ortaklıktı ki eğitim ve öğretimin yanı sıra bütün etkinlikler sorunsuz bir biçimde gerçekleşiyordu.

Üniversite reformu talebi doğrultusunda harekete geçen üniversite gençliğinin ilk kez 12 Ocak 1968’de Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nin işgali ile başlattığı eylemler zamanla bütün üniversitelere yayılmıştı.

Başlangıçta, üniversite eylemlerinin en belirgin özelliği, genel eğitim sorunları ve üniversite içi sorunlar ile ilgili olmuştu. Yani 1967-68 yıllarında yapılan boykotlardan 33’ü eğitim sitemine karşı, 7’si öğrencilik koşullarının düzeltilmesi talebiyle gerçekleşmiş ve sadece 1 boykot siyasi nitelikte olmuştu.

Öğrenciler üniversiteler ve bölümlerinde yanlış yetiştirildiklerini dile getirmişler, eğitim kurumlarını robotlaştırma kurumu olarak nitelemişlerdi. ABD’nin Truman Doktrini, ekonomik boyutu olan Marshall Yardım Planı ve askeri boyutu olan NATO’nun perde arkası anlaşıldığında, 1969 yılının ilk aylarından itibaren, protestoların genel niteliği değişerek bu andan itibaren eylemler siyasallaşmaya başlamıştı.

Öğrenci eylemlerinin ilk zamanlarında gerçekleşen şiddet eylemlerine karşı, Demirel Hükümeti şiddete değil sola karşı bir tutum takınmıştı. TÖS Büyük Öğretmenler Boykotunda herhangi bir şiddet olayı olmamasına rağmen öğretmenler en ağır biçimde cezalandırılmışlardı.

Sonraki süreçte de sol görüşlü öğrencilere karşı sağ görüşlü öğrenci guruplarının eylemlerine sempati ile bakan Demirel Hükümeti bir ölçüde şiddetin tırmanmasına ortam sağlamıştı.

Demirel Hükümetinin sol guruplara karşı tutumu ve polisin olayları bastırmada uyguladığı şiddetten ötürü, sol gruplar kendilerini savunma gerekçesiyle silahlanmaya başlamışlardı.

Sol grupların silahlanması zamanla savunmanın amacının çok ötesinde, saldırı amacıyla kullanılır hale gelmişti. Sağ ve sol gruplar arasına pek çok provokatörün de sızdığı bilinen bir gerçekti.

Isparta’da yüksek öğrenimi temsil eden Eğitim Enstitüsü öğrencileri çok dikkatli olmalı, provokatörlerin oyununa gelmemeliydi.

Isparta’da Büyük Öğretmenler Boykotuna katılan 3 kişiden biri olmamın yanı sıra okulumuzun üçüncü katında misafir okul olan Eğitim Enstitüsü öğrencileriyle oldukça sıkı fıkı ilişkilerim vardı. Bana saygı duyarlar ve önerilerime kulak veriyorlardı.

Share Button