Eylül 1961, Çapa İstanbul… 

1961-63 yılları arasında Eğitim görme ayrıcalığına eriştiğim İstanbul Çapa Öğretmen Okulu Resim ve Müzik seminerleri gerçeği üzerinde biraz yazmak gerekir diye düşünüyorum.

Resim ve Müzik, diğer uluslarda olduğu gibi  ulusumuz kültürünün de önemli bir parçası. Kültür, bir toplum ya da ulusun zamanla edinmiş olduğu maddi ve manevi edinimler olarak tanımlanmaktadır. Eflatun, uluslararası sosyal ve ekonomik yapılarını değiştirmek isterseniz, savaşmak yerine kültürünü değiştirmelisiniz. Demektedir. Gerçekten de Müzik, Resim ve diğer sanat dalları bu tür değişiklikleri yapmak için kullanılan en etkin araçlardır.

1839’da Tanzimat’la başlayan batılılaşma hareketi en çok eğitime ihtiyaç gösteriyordu. Çünkü çeşitli alanlarda düşünülen köklü değişimle Türk toplumuna getirilecek Yeni Dünya görüşü ancak eğitim yoluyla sağlanabilirdi. 16 Mart 1848’de açılan İstanbul Öğretmen Okulu bu amaçla kurulmuştu.

İstanbul Öğretmen Okulu zamanla geliştirilerek bünyesinde ilk, orta ve liselere öğretmen yetiştiren kısımları da içine alan Yüksek Öğretmen Okulu adlı kuruma dönüşmüştü. Türkiye’deki Yüksek Öğretmen Okullarının asıl çekirdeği olan bu kurum, Cumhuriyete kadar sıkça yapı değiştirmiş ve 1923 yılında yeni kurulan Cumhuriyete devrolunmuştu.

Atatürk, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda çocukların, gençlerin ve halkın sanat eğitimini önemli bir devlet sorunu olarak ele alınmasını istemişti. Atatürk’ün söylev ve demeçleri bu yaklaşımın izlerini taşır.

Eğitim ve sanat eğitimi ile ilgili sözleri incelendiğinde; onun çok güçlü bir eğitimci ve eğitim bilimci kişiliğe sahip olduğu, çağının eğitsel gelişmeleri konusunda bilgili olduğu açıkça görülür.

Atatürk, bir ulusu bütünleştiren ve güçlü kılan temel öğenin kültür olduğu; kültür birliği amacı çevresinde bütünleşen ulusların, ekonomik, politik ve toplumsal alanlardaki sorunları daha kolay çözebilecekleri inancındaydı.

Atatürk “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” Sözleriyle sanatın önemini vurgulamıştı. Sanatın her dalı ile ilgili gelişmeleri yakından takip eden Atatürk, müzik konusunda daha ayrı bir özene sahipti.

Görevli olarak Sofya’da bulunduğu dönemlerde çok sesli müziğe ilgi duyan Mustafa Kemal, burada klasik müzik ve opera konserlerine gidip bu müzik türleri hakkında daha fazla bilgi sahibi olmuştu.

Cumhuriyetin ilanı ve yeniliklerin ardından müzik alanında ülkenin gelişmesine katkı sağlamak için çok sayıda yeni düzenleme ve çalışmalar yapılmıştı. Atatürk bu çalışmalarında başında da bizzat kendisi durup ülkemizde müzik alanında gelişmeleri destelemişti.

Mustafa Kemal Atatürk, Türk halkının güzel sanatların önemli kollarından resim ve heykeltıraşlıkta da ilerlemesi için birtakım çalışmalar yapılmasını sağlamıştı. Cumhuriyet Döneminde tüm Türk ressamların cumhuriyet ve inkılapları resmetmelerini sağlayarak, milli birliğin sanat alanına yansıması hedefine ulaşmıştı.

Tüm Türkiye’de heykel ve anıt dikilmesine başlanması da, onun getirdiği yeniliklerden biriydi. Büyük Önder’in bu çalışmaları sonucu, Türkiye’de resim ve heykel sanatları önemli ölçüde gelişme kaydetmişti.

Müziğin insan hayatındaki önemine işaret eden ve dinlenecek müziğin çeşidine dikkati çeken Atatürk, her konuda olduğu gibi Türk Müziği konusunda da yenilikler yapmak istemişti. 

Bu çalışmalar ölümünden sonra da sürmüştü. Atatürk’ün sanat ve sanatın önemli kollarından ikisi olan Müzik eğitimiyle Resim eğitimini en iyi anlayanlardan biri Ekrem Zeki Ün olup diğeri Nevide Gökaydın’dı.

Büyük gayretleri ve etkin girişimiyle 1947 yılında kurulan ve müzik öğretmenliği eğitiminde bir ilk olan İstanbul Öğretmen Okulu “Müzik Semineri”, Ekrem Zeki Ün’ün ülkemiz müzik yaptığı en önemli hizmetlerden biriydi. Ün’ün İstanbul’da başlattığı bu öncü girişim, daha sonraki yıllarda diğer Öğretmen Okullarındaki benzer yapılanmalara model olmuştu.

Resim Seminerinin kurucularından biri olan Nevide Gökaydın Selanik 1923 doğumluydu. İlkokul tahsilini, Edirne Alience Francis’te, Fransızca olarak, tamamlamıştı. Cağaloğlu Kız Ortaokulu’nda eğitim görürken, buradaki resim öğretmeni, değerli sanatçı, Feyhaman Duran ve eşi Güzin Duran, kendisini resim sanatına yönlendiren isimler olmuştu.

Çapa Kız Öğretmen Okulu’nda, eğitimini tamamladıktan sonra, kısa bir süre, Güzel Sanatlar Akademisi, Çallı Atölyesi’nde çalışmıştı. Daha sonra, Gazi Eğitim Enstitüsü’ne geçerek, Resim Bölümünden mezun olmuştu. Göreve, kendi isteği üzerine, Savaştepe Köy Enstitüsü’nde, başlamıştı. Bunu takiben, sırasıyla Kızılçullu Köy Enstitüsü ve İstanbul Resim Semineri’nde görev yaptıktan sonra, Gazi Eğitim Enstitüsü, Resim Bölümü’ne, öğretmen olarak atanmıştı.

Nevide Gökaydın ve Ekrem Zeki Ün’e şükran duygularımızla…

Share Button