18 Kasım 1961 Cumartesi, Sirkeci …
Üç yıl eğitim görme ayrıcalığını elde ettiğim İstanbul, Doğu ile Batının buluşma noktasıdır. Doğu Roma İmparatoru Konstantin’in dediği gibi, bir bakıma dünyanın merkezidir.
İstanbul’un Avrupa’ya açılan kapısı Sirkeci Garı, Asya’ya açılan kapısı da Haydarpaşa’dır.
Avrupa yakasında kalbinin attığı liman yerleşimlerinden biri olan Sirkeci garındayım…
İlk kez 1951 yılı Bulgaristan göçü nedeniyle karşılaştığım Sirkeci Garı ile ikinci kez Çapa Müzik semineri sınavları için geldiğimde karşılaşmıştım.
İstanbul’u tanımak, solumak ve yaşamak için tekrar görme isteği duydum bugün. Gara girince de zamanda yaklaşık 73 yıl geriye gitme gereği duydum.
11 Şubat 1888 günü büyük bir törenle temeli atılmış olan Sirkeci Garı, 03 Kasım 1890’da da hizmete girmişti.
Mimari çözümü üretenler açısından da İstanbul, batının bitip Doğu’nun başladığı yerdi. Bir başka deyişle Doğu ile Batı’nın birleştiği noktaydı.
Bu nedenle bina oryantalist bir üslupla hayata geçirilmeli, bölgesel ve ulusal biçim kalıplarına yer verilmeliydi. Bu üslubu yansıtmak için cephelerde tuğla bantlar kullanıldı.
Yapıya sivri kemerli pencereler, ortasına ise Selçuklu dönemi taş kapılarını anımsatan geniş bir giriş kapısı yapıldı. Kapı ve pencerelerin üzerindeki gül pencerelerin vitraylar da bu üslubu tamamlıyordu.
Anıtsal bir yapı olan Sirkeci Garı’nın ünü, yataklı ve yemekli vagonları bulunan Fransız demiryolu işletmesi Vagon-Li Şirketi’ne ait olan Şark Ekspresi, Orient-Express orijinal ismi ile 1883 yılında Paris’ten ilk seferine başlamasıyla doruğa ulaşmıştı. Şark Ekspresinin seferlerinin başlamasından sonra İstanbul’a gelenler, 1895 yılından itibaren treni işleten Vagon-Li Şirketi’nin satın aldığı Pera Palas’ta kalmaya başlamışlardı. Garı gezerken, Orient Ekspresiyle Paris’e hayali bir yolculuk da yapmıştım. 1961 yılındaki bu hayali yolculuğum 2014 yılında gerçeğe dönüşecekti. Orient Ekspresiyle olmasa da gerçekleşmiş olması önemliydi.
Sirkeci Garı’nın yer aldığı Sirkeci semti tam bir tarih hazinesiydi. İstanbul’u tanımak için Sirkeci’den başlamalı ve Sultanahmet bölgesine geçilmeliydi. Osmanlı İmparatorluğu döneminde hem Topkapı Sarayı’na hem Babıali’ye yakın olması dolayısıyla oldukça önem arz eden Sirkeci’de birçok cami, han, çeşme inşa edilmişti.
Sirkeci’de öne çıkan diğer bir tarihi yapı da, 1957 yılından beri elektronik eşya meraklılarına hitap eden ünlü Doğubank İş Hanı’ydı. Doğubank Türkiye’nin ilk AVM’si olma özelliği taşımaktaydı. Geç 19.yüzyıl ve 20.yüzyıl başlarında yapılan devasa hanlar, Sarayburnu sahilinde yer alan 17.yüzyıla ait Sepetçiler Kasrı, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii, Hidayet Camii, Hobyar Camii, Büyük Postane Binası, II. Abdülhamid’in türbesi ve külliye binaları, Sirkeci’de dikkati çeken tarihi yapılardan bazılarıydı.
Diğer taraftan, 20. yüzyılın ilk yarısı boyunca Sirkeci, ucuz otellerin, gurbetçilerin ve nakliyat şirketlerinin merkezi olmuştu. Babıali Caddesi ve onun devamı olan Ankara Caddesinden aşağı inen trafiğin bağlantı noktası olma özelliğini her dönemde korumuştu. 1957-1959 yılları arasında yapılan Sirkeci-Florya sahil yolu, Sarayburnu’nu sahilden dolaşarak, Sirkeci trafiğinin hafiflemesini sağlamıştı.