25 Nisan 1959 Cumartesi, İvriz…
1958-59 Eğitim ve Öğretim yılının ikinci yarıyılı başlayalı neredeyse üç ay olmuştu. Yarıyıl tatilinde ailelerimizle görüşmüş, hayır dualarını alarak tekrar İvriz’e, bu kez İvrizli olarak geri dönmüştük. İvriz İlköğretmen Okuluna olan yabancılığımız sona ermiş, okulun ve yerleşkesinin adeta birer parçası ve tamamlayıcısı olmuştuk.
İvriz’deki uzun, karlı, fırtınalı, soğuk ve karanlık kış aylarından sonra gelen bahar, doğaya yepyeni bir yaşam sağlamıştı. Günler uzamış, çiçekler açmış, ağaçlar ve çalılar yeniden filizlenmiş ve hayvan dünyası da kış uykusundan uyanmıştı. Güneşin parlak ve sıcak ışıkları altında renklenen bir İvriz yerleşkesi taşıyla, toprağıyla, gökyüzüyle, yıldızıyla yaşadığını ve yaşattığını hissettiren bir baharla beraber karşımızda duruyordu.
Baharın gelmesiyle birlikte İvriz’in yaslandığı Torosların etekleri ve ziraat çiçeklerle kaplanmıştı. Son yağan yağmurlarla birlikte dağların etekleri rengârenk çiçeklere bürünüp, doyumsuz bir renk cümbüşü oluşturmuştu. Coşkulu bir doğa vardı çevremizde. Torosların eteklerinde açan ‘Tirfil’ çiçekleri, etkileyici güzellikleriyle göz kamaştırıyordu. Çayır otu çeşitlerinden biri olan tirfil, hayvan yiyecekleri arasında da yer alıyordu. Yaprakları bildiğimiz yonca kadar gösterişli olmamakla birlikte çiçekleri çok güzeldi. Papatyalarla iç içe açan tirfil çiçekleri, pembe- beyaz renklerinin canlılığıyla dikkati çekiyordu. Yabani Çiçekler içinde dikkatimizi çeken öyle biri vardı ki kokusuyla bizleri sarhoş ediyordu. Adı Nergis’ti…
Soğuk rüzgâr esintisinin bulunduğu iklim koşullarında yabani olarak yetişen Nergis, bir diğer bilinen adı ile Fulya, sıra dışı güzelliğin çiçeğiydi. Doğaya verdiği hoş kokusuyla doğa severleri büyüleyen nergisin açık sarı rengi ve yetiştiği Toros etekleri bizi bu renk cümbüşüne davet ediyordu. Başta en yakın arkadaşım ve can dostum Emin olmak üzere, 8-10 kişilik bir arkadaş grubuyla bu davete kayıtsız kalmadık. Kalmadık çünkü doğadaki bu coşku bizlere de geçmişti. Üstelik İvriz Kaya Anıtı ile ilgili araştırma ve çalışmalar yapan Tarih Öğretmenimiz Hüseyin Seçmen’in ‘’İvriz Kaya Anıtını mutlaka görmelisiniz.’’ Uyarısını da göz önüne alarak bu renk cümbüşüne daldık ve Kaya Anıtı yönünde yola koyulduk.
En az kokusu kadar güzel olan nergis, yanından geçerken bile bıraktığı hoş koku baş döndürecek kadar keskindi. Bu olağanüstü çiçek nasıl bir çiçekti? Birden geçtiğimiz aylarda okulumuza da uğramış olan Âşık Veysel’in okuduğu bir anonim türkünün dizeleri aklımıza geldi.
Nergis der ki ben nazlıyım
Sarp kayalarda gizliyim
Mavi donlu gökyüzlüyüm
Benden ala çiçek var mı?
Al baharlı mavi dağlar
Yârim gurbet elde ağlar
Arkadaşlarımla hep birlikte söylemeye, büyük bir neşe ve coşku içinde adeta koşarcasına yürümeye başladık Toros eteklerinde. Bir süre sonra İvriz Kaya Anıtı’nda olacaktık…