19 Eylül 1959 Cumartesi, Konya…
Kardeşim Mustafa’nın 19-20 ağustos tarihlerinde katıldığı sınav sonuçları belli olmuş, hem İvriz İlköğretmen Okulunu hem de Konya Maarif Koleji’ni parasız yatılı olarak kazanmıştı. Tercihi Konya Maarif Koleji olmuştu.
Babamız Mersin’deydi. Çalıştığı kurumdan izin alamamıştı, işini de kaybetmek istemiyordu. Oysa 21 Eylül Pazartesi günü 1959-1960 Eğitim ve Öğretim yılı başlayacaktı.
Nasılsa ben de İvriz İlköğretmen okuluna gidecektim, tren Ereğli’den geçerek Konya’ya devam ediyordu. Bir bakıma Konya yolum üzerinde sayılırdı. Üstelik ortaokul ikinci sınıfa geçmiş bir delikanlıydım. Neden babamızı bekleyelim ki diyerek kayıt yaptırma görevini üstlenmiştim.
Dün, 18 Eylül 1959 Cuma sabahı anamın ellerini öpüp, hayır duasını aldıktan sonra, ilkokul arkadaşımız Osman’ın sağladığı bir atlı araba ile ulaştığımız Niğde Hüyük İstasyonundan Toros Ekspresine bindik. Böylece, yaklaşık 270 km’lik Konya yolculuğumuzu başlamıştı.
Bindiğimiz Toros Ekspresi’nden Ulukışla’da aktarma yapmış ve 8 saatlik yolculuktan sonra Konya tren Garına ulaşmıştık.
Konya Maarif Koleji tren garı civarındaydı, kendimizi şanslı saymıştık. Kolej kapısına ulaştığımızda saat 18,00’i geçmiş, kayıt için kimseyi bulamamıştık.
Kapıda görevli bekçi de Cumartesi günü saat 10,00’dan sonra gelmemizi söylemişti. Gece nerede konaklayabiliriz? Sorumuza da kolejin karşısındaki bir oteli göstermiş ve benim gönderdiğimi söylerseniz size yardımcı olur demişti.
Otele giderek Kolej kapısındaki görevlinin gönderdiğini söyledik. İki yataklı bir odasının boş olduğunu, yataklardan birinde yatabileceğimizi ve ikinci yatağa bir müşteri alacağını söyledikten sonra uygun bir ücretle bizi odaya çıkardı.
Hala anımsarım…
Her anımsadıkça da kendi kendime de gülerim.
Yandaki boş yatağa, gece boyunca müşteri gelmediği halde, ücret alırlar diye geçmemiştik. Kardeşimle aynı yatakta yatmak zorunda kalmıştık Fukaralık böyle bir şeydi…
Sabahleyin erkenden ücretini ödeyip, otel görevlisine teşekkür ettikten sonra, istasyon civarındaki simitçiden iki simit alarak civardaki kahvehanelerden birinde sabah kahvaltısı yaptık.
Saat 10,15’de de Kolej kapısındaydık. Kapıdaki görevli okul müdürünün geldiğini söyledikten sonra bizi odasına kadar götürdü. Kayıt için gelmişler Müdür Bey. Dedi.
Kolej müdürü hayretle bize baktıktan sonra ”Babanız nerede sizin?” Dedi. Ben de Mersin’de çalıştığını, işyerinden izin alamadığını, benim de İvriz İlköğretmen Okulu ikinci sınıf öğrencisi olduğumu söyledim. Velisi ben oldum Müdür Bey. Dedim.
Uzunca bir süre kafasını sallayıp, hayret nidaları çıkardıktan sonra Mustafa’nın kaydı için birilerini görevlendirdikten sonra bana ”Şimdi sen ne yapacaksın?” Dedi. Ben de kardeşimin kayıt işlemleri gerçekleştikten sonra trenle Ereğli’ye, oradan da İvriz’e gideceğim Müdür Bey. Dedim. Öyle de oldu.
Konya Maarif Koleji, “devlet eliyle lisan eğitimi” amacıyla 1955 yılında İstanbul, İzmir, Eskişehir ve Samsun ile birlikte 7 Kasım 1955 tarihinde törensiz; 11 Kasım 1955 tarihinde ise zamanın Milli Eğitim Bakanı Celâl Yardımcı’nın katılımıyla törenli olarak Gar yanındaki eski Bağdat Oteli’nde açılmıştı.
Zamanın hükümeti bu okulları o denli önemsemişti ki Anıtkabir inşaatı bütçesinden bile pay aktarmıştı.
Kardeşimin böyle bir okulda burslu ve yatılı olarak okuyacak olması koltuklarımı kabartmıştı.
Bütün öğrencileri yatılı ve paralı olan okulda sadece iki öğrenci bursluydu. Kardeşimle birlikte diğer öğrencinin bursunu okul aile birliği sağlamıştı.
Oldukça zengin Konyalı çocuklarının yanında burslu iki fukara çocuğu maddi ve manevi yönden ezilir mi? Diye düşünmüştüm…