13 Haziran 1959 Cumartesi, Misli…
İvrizli olarak Misli’ye geleli bir haftadan fazla oldu.
Babam Mersin’de günübirlik işçi konumunda. Kardeşim Mustafa’nın beşinci sınıfı tekrar yapabilmesi için anamla köyde kalmışlardı.
Sınavlarda başarılı olur ve parasız yatılı olursa babam anamı da yanına alacaktı.
Köydeki burçak hasat etkinliklerine katılma kararı almıştık ailecek. Sabahın erken saatlerinde, sıcaklar bastırmadan, tarla sahibinin temin ettiği atlı arabalarla yola koyulduk.
Arabalar arasında yarış var. Haydi oğlum daha hızlı koş bakalım diye seslenenler, atlarına kamçı şaklatanlar, sizi geçtik ya diye seslenenler, bir yanda hafiften şarkı seslendirenler…
Tam bir festival havası…
Tarlada saf tuttuk yan yana 20-25 kişi. Kardeşimle İlkokul arkadaşım Osman yanımdaydı. Anam sıranın diğer ucuna yakın bir yerdeydi.
Başla komutuyla birlikte, kumlu tarlada ben de dizlerimin üzerine çöküp, hasadı oldukça zor bir bitki olan burçak yolmaya başlıyorum.
Hayvan yemi için yetiştirilen burçak bitkisi fazla boy atmaz. Burçak tohumlarının çevresi dikenli ve serttir. Hasadı elle yolunarak yapıldığından, yolanın elini kan içinde bırakır.
İlk hamlede ellerime bitkinin dikenleri batıyor, canım yanıyor ama çaktırmıyorum. Dikkatli yolmalıyım.
Her ne kadar Niğde ve çevresinin temel ürünü patates olsa da buğday, arpa, yonca ve burçak da ekilmekteydi.
Bu ürünlerden hasadı en zor olanı ise hayvan yemi olarak kullanılan Burçak’tı. Burçak elle yolunan dikenli bir yem bitkisi olduğundan hasadı oldukça zordu.
Burçak hasadına kalabalık ve imece usulüyle gidildiğinde zor olan kolaya dönüşüyordu.
Bir taraftan burçakları yoluyor bir taraftan da kızlarımızla birlikte o günlerde Halk türküleri sanatçısı Nezahat Bayram tarafından çok güzel söylenen Burçak Tarlası türküsünü söylüyoruz.
Bilindiği gibi ezgi ve türkülerimiz, insanımızın bağrından çıkarak dillere dökülen acılar, üzüntüler, sevgiler, kırgınlıklar, öfkeler ve isyanlardır. Zorluklara ve haksızlıklara karşı koymanın bir başka yoludur.
Sabahtan kalktım da ezan sesi var.
Ezan sesi değil burçak yası var.
Bakın şu adama kaç tarlası var.
Aman da kızlar ne zor imiş burçak yolması
Burçak tarlasında gelin olması.
Nezahat Bayram tadında olmasa da burçak tarlasında yaşayarak, duyarak ve duygulanarak söylüyoruz.
Var gücümüzle ve duyarak söylediğimiz Burçak Tarlası türküsü bizi bambaşka bir havaya sokmuş ve bitkinin dikenlerini unutmuştuk.
Ezgiler ve türküler acılarımızın panzeri olmuştu, olmaya da devam edecekti.
Burçak Tarlası türküsünün oldukça ilginç bir de hikayesi var. Mola verildiğinde anlatıldı.
Varlıklı bir aile kızının aşkı uğruna, İstanbul’dan Anadolu’nun bir köyüne gelin olarak gidip, daha ilk sabah gönderildiği burçak tarlasında karşılaştığı zor hayata isyan edilmesinin hikâyesiydi.
Bir taraftan türkü söyleyip diğer taraftan burçak yolarken birden düşüncelerim Tarım başöğretmenimiz Salih Ziya Büyükaksoy’a gitti.
Hayvan yemi olarak kullanılan burçak, İvriz Öğretmen Okulu’ndaki tarım derslerinde insanlar için mucizevi bir bitki olarak tanıtılmıştı.
Burçak gibi yem bitkilerinin hayvan besleme açısından öneminin büyük olması yanında, toprağın oluşumu ve ıslahı, toprak ve su koruma, toprak verimliliğini artırma ve ekim nöbetindeki yeri, zirai ekonomideki yeri ve diğer fayda ve öneminden dolayı da tarla ziraatı için önemli bitki grubunu oluşturmaktaydı.
İvriz’deki tarım derslerinde Salih Ziya Büyükaksoy bu konuda bizleri oldukça bilgilendirmişti.
Ezgiler,türküler, şakalaşmalar ve birbirimize takılmalar eşliğinde günü tamamlayarak evlerimize döndüğümüzde mutluyduk, mutluydum.