Sakız Adası Savunma Kalesi
Sakız Adası, Ege denizinin kuzeydoğusunda, Karaburun Yarımadası’nın karşısında yer alan, Samos ve Midilli adaları arasında bulunmaktadır.
Çeşme Yarımadası Ovacık-Sakız Adası, kuş uçuşu, 4 mil ya da altı buçuk km’dir. Çeşme limanlarından kalkan feribotlar yaklaşık 18 km yol alarak 50 dakikada Sakız Adası’na ulaşırlar.
Birçok ünlü armatör ’ün doğum yeri olarak bilinen bu adada yerel halk geçimini denizcilikten, balıkçılıktan, tarımdan ve turizmden sağlamaktadır.
Masmavi denizi, iklimi, temiz havası ve Ada yaşantısı ile oldukça çekici olan Sakız Adası, her yıl artan bir ilgiyle gezgin ve turistleri ağırlıyor.
Köklü bir tarihi olan Sakız Adasında, ilk kolonileşmenin Yunanistan’dan gelen İyonlar tarafından gerçekleştiği düşünülmektedir.
İyonlar döneminde Sakız Adası, bölgede önemli bir donanma gücü haline geldi ve Yunanistan’ın en önemli ticaret merkezi oldu.
Ardından Büyük İskender’in işgaliyle Helenistik zamana geçen adada tarih boyunca Antik Yunan, Pers, Roma, Bizans, Ceneviz, Osmanlı ve Yunanistan egemenliği hüküm sürdü.
Osmanlı tarafında 1415 yılında vergiye bağlanan ada 1566 yılında tam anlamıyla Osmanlı egemenliği altına girmiştir.
1821 yılında çıkan ve Yunanistan’ın bağımsızlığı ile sonuçlanan Mora isyanı kısa bir süre sonra Ege adalarına sıçramıştı. Adanın bağımsızlığı ve Yunanistan’a bağlanması 11 Kasım 1912 tarihinde gerçekleşmişti.
Ada adını barındırdığı on binlerce Sakız ağaçlarından almaktadır. Yunanistan’da kullanılan adı ise ‘’Chios’’ dur. Rivayetlerden birine göre ada Chios adını, yine adanın antik Kralı Inopion’un kızı olan ‘’Chiona’’ dan aldığıdır.
Adanın ana yerleşim birimi olan şehrine de Chios denilmektedir. Şehir merkezi olarak Chios, antik çağlardan günümüze kadar limanın çevresinde gelişmektedir.
Çeşme limanından Port Chios’a Sakız Limanı’na, ulaşımın yaklaşık 50 dakika sürdüğü normal feribot yerine hızlı feribota 10 Euro fark ödeyerek giderseniz, 25 dakikada ulaşırsınız. Hızlı feribota binmiştik fark ödemediğimiz halde. Saat 09,00’da Çeşme’den ayrılan feribot 09,33’te Sakız limanına giriş yapmıştı. Limana girerken gördüğümüz yapılaşma ada hakkında hayal kırıklığı yarattı. Sakız limanı ve çevresindeki yapılaşmaya bakınca, Sakız Adası’nın turizme yönelik bir gelişme olmadığı anlaşılıyor. Turizmle yeterince tanışmamış olmasından ötürü, diğer Yunan adaları gibi Cruise gemilerinin çokça uğradığı bir liman değil diyor Sakız’da bizi gezdirecek olan rehberimiz. Turist olarak ziyaretçilerinin çok büyük bir bölümünü Türkiye’den gelenler oluşturuyor. Yine rehberimize göre Türkiye’den daha çok ziyaretçi çekebilmek için, Sakız Kalesi -Castle of Chios içinde, Osmanlı döneminden kalma Türk Mahallesi restore edilmekteymiş. Hızla tamamlanan gümrük işlemleri ve pasaport kontrolünden sonra ilk ziyaret yerimiz Sakız Savunma Kalesi oldu.
Sakız Kalesi-Castle of Chios
Geçmişte olduğu gibi günümüzde de yerleşim için kullanılmakta olan Sakız Adası Savunma Kalesi, şehir merkezinin kuzeyine doğru uzanmakta ve Cenevizliler dönemi ve sonrasında şehrin duvarla örülmüş çekirdeğini meydana getirmektedir. Kaleye giriş iki kapıdan sağlanıyor. 1694 yılında Cenevizliler tarafından inşa edilen kalenin güney tarafındaki Porta Maggiore olarak adlandırılmış ana Giriş Kapısından ve günümüzde tahrip olmuş, kalenin kuzeybatı tarafındaki Portello-“Yukarı Kapı”dan mümkündür demişti rehberimiz.
Porta Maggiore olarak adlandırılan kalenin ana girişine bir taş köprüden geçerek ulaşıyoruz. Tonozlu bir dehliz, küçük bir alan ve tekrar bir dehlizle Kale içindeki ilk meydana ulaşan genişçe bir sokağa giriyoruz. Hemen sağımızda ünlü Giustiniani Ailesinin konutu bulunuyor. Tanıtım broşürlerinde saray olarak verilmiş. Üç katlı güzel bir taş konut, müze ve sergi binası olarak kullanılıyor. Giustiniani Sarayı’nı geçer geçmez Kale Meydanına ulaştık. Meydan sade yapılar ve eski yapıların izleriyle dolu. Meydanın sağ tarafında eski bir Osmanlı Mezarlığı yer alıyor. Demir parmaklıklarla korumaya alınmış mezarlıktaki mezar taşları arasında, 1822 yılında Amiral Kanaris tarafından gemisi batırılan Osmanlı Amirali Kara Ali’ninki de göze çarpıyor.
Biraz ileride Bayraklı Camisi karşımıza çıkıyor. Bir harabe halinde, yıkılmak üzere… Biraz daha ilerleyince kale içinin en büyük kilisesi, Aya Yorgio kendini gösteriyor. Kilisenin avlusunda asırlık bir çınar ağacı, çınarın altında Osmanlı kitabelerinin izlerini taşıyan mermer parçaları ve cami şadırvanı kalıntıları bulunuyor. Bulunuyor çünkü Piyale Paşa tarafından ada 1566 yılında alındığında buradaki Katolik kilisesi camiye çevrilmişti. Ada, 1912 yılında Yunanistan’ın egemenliğine girince cami tekrar kiliseye dönüştürülmüş.
Kalede Ortaçağ’a yönelik pek fazla bir şey kalmamışsa da görülmeye değer mekânlardan biridir. Sakız Adası’nın savunma kalesinin ilk kez 10. yüzyıl sonlarında Bizanslılar tarafından yapıldığı söylenmektedir. Kuruluşundan bu yana sürekli el değiştiren ve şiddetli depremler etkisinde kalan kalede Cenevizliler, Venedikliler, Osmanlılar ve Yunanlılar tarafından değişik dönemlerde çok sayıda eklemeler, sağlamlaştırma ve onarım çalışmaları yapılmıştır.
Adanın 1828 yılında bombalanması ve 1881 yılında gerçekleşen deprem nedeniyle büyük yıkıma uğramış. Ancak en yıkım, 20. yüzyılın başında, kalenin tüm güney duvarının yıkılarak taşlarının Sakız Adası şehir merkezinin dalga kıranın yapılmasında kullanılması sonucu olmuştur.
Kalenin ana girişinin ve geçiş kısmının kubbesinin sağlamlaştırılması, Karanlık Cezaevi olarak adlandırılan binanın ön cephesinin temizlenmesi ve onarılması, yine aynı binanın çatısının sağlamlaştırılması, boyaların temizlenmesi, taş yapının onarılması, taş yolun gün ışına çıkarılması, kalenin güneydoğu savunma burçlarının tamiri ve Ana Giriş Kapısının etrafındaki duvarların çevresindeki toprak zeminlerin düzeltilmesi gibi zaman içinde çok sayıda restorasyon çalışmaları gerçekleştirilmiştir.