Erythrai Antik Kenti Çeşme İzmir
Yıllar önce Efes Antik Kenti’ni gezdikten sonra Anadolu’da, bugünkü İzmir ve Aydın illerinin sahil şeridine, Antik Çağ’da İonia/İyonya adının verildiğini öğrenmiştim. Tarihçesini araştırdığımda, M.Ö. 1300-700 yılları arasında, Yunanistan’ın İyonya adaları bölgesinden, Dorlar’dan kaçarak, Batı Anadolu’ya gelenler 12 Şehir Devleti ve yüksek bir uygarlık kurmuşlardı.
Yunanistan’ın doğusunda kaldığı için, Yunanlıların Anatolia/Güneşin doğduğu yer dedikleri Anadolu, aynı zamanda yüksek uygarlıkların doğduğu yer olarak karşımıza çıkmaktadır.
İzmir Çeşme Yarımadası’nda İyon döneminden kalma üç önemli Antik Kent günümüze kadar varlığını koruyabilmiştir. Bunlar Ildırı’daki Eritri Antik Kenti, Urla’daki Klazomenai Antik Kenti ve Seferihisar’daki Teos Antik Kenti’dir.
Ildırı ile bütünleşmiş olan Eritri antik kenti, İyonya’ nın en gelişmiş şehirlerinden birisiydi. İyonya Batı Anadolu’da Gediz nehri ile Büyük Menderes arasında kalan bölgeydi. Yunanistan’daki çeşitli işgallerden kaçan Yunanlılar bu bölgede 12 tane önemli şehir kurmuşlardı. Erythrai ‘de bu şehirlerin en büyüklerinden birisiydi.
M.Ö. 3000 Yıllarında Girit’ten gelen ve adı kırmızı anlamına gelen Erythros, şimdiki Ildırı’nın olduğu yerde bir yerleşim merkezi kurar. Bu yeni şehre Grek adetlerine göre kurucusunun adını çağrıştıran, kırmızıların şehri anlamına gelen Erythrai ismi verilir. Bu isim aynı zamanda bu bölgede bulunan çok görülen kırmızı renkli taşların rengiyle de uyumludur.
Eritri ilk kurulduğu yıllardan itibaren İyonya’ nın en gelişmiş sanat ve kültür şehri olmanın yanı sıra önemli bir ticaret limanı olmuştu. Bu bölgede işlenen seramik eşyalar ve diğer ticari mallar deniz yoluyla başka ülkelere gönderilirdi. Zamanla ticaret yaşamındaki bozulmalar, Romalılar tarafından şehrin yağmalanması, göçler ve depremler nedeniyle şehir önemini kaybeder. Bizans döneminde ise hiçbir ticari varlığı olmayan küçük bir köy haline gelir.
1366 yılında Osmanlı yönetimine giren ve mübadeleden önce Litri adıyla anılan bu Rum köyü, 1924 yılındaki mübadelede Rumların yöreden ayrılmasıyla Ildırı adıyla anılır olmuş. Selanik’ten gelen Türklerin önce Dalyan’a gelip bir süre kalması ve ardından tarım için Aleon deresini keşfetmesi ile Türk Köyü olarak gelişmiş. Yetiştirilen sebzeler lezzetiyle ün kazanmış.
Günümüzde küçük bir Ege köyü görünümünde olan Ildırı, doğal güzelliği, meşhur enginarı ve balık restoranları ile her yıl yerli yabancı birçok turistin ziyaret ettiği görülesi bir yer. Eski bir Rum köyü olmasına rağmen, dokusu bozulmamış tarihi yapıları ve sokakları ile yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı olmayı sürdürüyor.
Avrupa’nın şımarık çocuğu Yunanistan’ın sahiplendiği yüksek uygarlık ya da Yunan medeniyeti, Anadolu topraklarının batısında, yani Ionia’da yeşermiş ve gelişmiştir. İonia uygarlığındaki Şehir Devletleri, bireyi temel alan bir yönetim sisteminde, Devlet’i bireyin hizmetine vermişti. Irk, dil, din gözetilmeyen bu devletlerin Din’i yoktu. Bundan ötürüdür ki dönemin bütün ünlü bilim adamları bu kentlere akın etmişlerdi. Yüksek uygarlıklarının özünde de sanıyorum bu devlet yapılanması yatmaktaydı. Bölgede kurulan bağımsız İonia kentlerinden Foça, Efes ve Bergama’yı gezmiş ve yazı dizisi haline getirmiştim.
İzmir’in Çeşme İlçesi ve Kalesini gezdikten sonra, İldır’a gitmemek olmazdı. Otogardan bindiğim bir dolmuşa, 6 TL ödeyerek, 45 dakikada Ildırı’ya ulaştım. Tarihi, doğal güzellikleri ve Çeşme adalarını seyredebileceğiniz muhteşem manzarası ile Ildırı, Çeşme Yarımadasındaki en güzel yerlerden biri olarak karşıma çıktı. Günümüzde küçük bir Ege köyü görünümünde olan Ildırı, doğal güzelliği, meşhur enginarı ve balık restoranları ile her yıl yerli yabancı birçok turistin ziyaret ettiği görülesi bir yer. Eski bir Rum köyü olmasına rağmen, dokusu bozulmamış tarihi yapıları ve sokakları ile yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı olmayı sürdürüyor. Önündeki minik adaların arkasında gün batımının en iyi izlendiği yerlerden biri olarak biliniyor.
24 Temmuz 2014 Perşembe, Çeşme Yarımadası…
Köyü dolaşıp, fotoğraf çekimlerimi yaptıktan sonra Eritrai Antik Kenti’ne gitmemi sağlayacak yön levhalarını izliyorum. Akropole doğru tırmanmaya başlıyorum. Bir hayli yürüdükten sonra, önce Antik Tiyatroya ulaşıyorum. Helenistik Mimari yapılanmasında birinci önceliğin tapınaklara, ikinci önceliğin tiyatrolara verildiğini anımsayarak antik tiyatro sahasına giriyorum. Tiyatro, eğimi oldukça büyük olan bir yamaca kurulmuş. Bilgilendirme levhasını okuyorum. Erythrai, Helen Mitolojisine göre, adı kırmızı anlamına gelen Giritli önder Erythros tarafından kurulmuş. Ardından, Atina Kralı Kodros soyundan gelen Kleopos/Knopos isimli kolonistlerin önderliğinde büyütülüp, geliştirilmiş.
Helenistik Mimari yapılanmasında birinci önceliğin tapınaklara, ikinci önceliğin tiyatrolara verildiğini anımsayarak kentin antik tiyatro sahasına giriyorum. Eğimi oldukça büyük olan bir yamaca kurulmuş. Bilgilendirme levhasını okuyorum. Erythrai Antik Kenti yerleşiminin arkeolojik kazılarına ilk defa 1964 yılında Ankara Üniversitesi DTCF Arkeoloji Bölümü kurucularından Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal ve İzmir Müze Müdürü Hakkı Gültekin tarafından başlanmıştır. Kazının temel amaçlarından biri, İonia kültürü ve tarihini ortaya çıkarmaktı.
Bilindiği gibi İonia, Anadolu’da, bugünkü İzmir ve Aydın illerinin sahil şeridine Antik Çağ’da verilen addır. Akurgal’dan sonra, 1970 li yıllarda ise çalışmalar Prof. Dr. Cevdet Bayburtluoğlu’nun gözetiminde sürdürülmüştür. 2006 yılı Eylül ayından bu yana kazılara Bakanlar Kurulu kararı ile Doç. Dr. Ayşe Gül Akalın Orbay başkanlığında tekrar sürdürülmek ise de benim ziyaret ettiğimde herhangi bir çalışma yoktu. Üstelik kazı alanında bir görevli olmadığı gibi bir güvenlik görevlisi de yoktu. Erythrai, Helen Mitolojisine göre, adı kırmızı anlamına gelen Giritli önder Erythros tarafından kurulmuştur. Ardından, Atina Kralı Kodros soyundan gelen Kleopos/Knopos isimli kolonistlerin önderliğinde büyütülüp, geliştirilmiştir.
Antik Çağda 12 İyon Devletinin önde gelenlerinden biri olan Erythrai, Ege bölgesindeki önemli liman yerleşimlerinden biriydi. M.Ö. birinci binde Fenike-Mısır-Yunanistan-Anadolu ilişkileri açısından bilgi veren buluntuların yanı sıra, Sub-geometrik, Arkaik, Klasik, Helenistik ve Roma dönemlerine ait değişik kalıntıların sağladığı bilgiler, M.Ö. 8. yüzyıldan itibaren, özellikle M.Ö. 4. yüzyılda kentin İonia sosyo-politik olaylarında etkin bir rol oynadığını göstermektedir. Erythrai Akropolü’ndeki Pers egemenliği öncesi ve sonrasına ait tabakalarda yapılan incelemeler, bu dönemler için önceden yazılan bilgilerden daha farklı ve kapsamlı bilgilerin elde edilmesini sağlamıştır. Arkaik Dönemden itibaren Doğu mallarını kullanan ve bunları İonia’ya dağıtan bir market görevindeki Erythrai’nın ticaret ve diplomaside Khios/Sakız Adası ile büyük bir rekabet içinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
Nitekim Doğu kökenli bir tanrı olan Herakles’e ait kutsal bir alanın burada inşa edilmesi aynı zamanda din unsurlar yönünden de Doğu etkileşimini göz önüne sermektedir. M.Ö. 546 yılından sonra kent, Pers egemenliğinde bulunduğu dönemde bir liman üssü olmanın verdiği olanaklardan yararlanarak Kıta Yunanistan ile yoğun iletişimde olmuştur. M.Ö. 5. yüzyıl başlarında Attika-Delos Deniz Birliği’nin etkin üyeleri arasında yer almıştır. M.Ö. 330 lu yıllar ile birlikte yöre Büyük İskender’in hâkimiyetine girmiştir. Lysimakos Dönemi’nde ise 4 kilometreyi aşan surların yapımına başlanmış olması kuvvetle muhtemeldir. Daha sonr sırasıyla kentte Roma, Bizans, Anadolu Beylikleri ve Osmanlı hâkimiyetleri yaşanmıştır.
Kaynaklar:
1) http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0yonya
2) http://tarih.uludag.edu.tr/ert.htm
3) http://tr.wikipedia.org/wiki/Ild%C4%B1r%C4%B1,_%C3%87e%C5%9Fme