Kaz Dağlarının eteklerinde yer alan Edremit Körfezi ve çevresinde tespit edilen en eski yerleşim izleri M.Ö. 50.000 tarihine kadar geri gitmektedir. Edremit körfezi ve Edremit ovası bir çöküntü sahası olup, Edremit ovasının tamamı alüvyonlarla kaplıdır. Topraktaki alüvyon kalınlığı ovayı verimli hala getirmiştir.
Konaklamakta olduğumuz Hattuşa Astyra Termal ’deki odamızda sıkı bir kahvaltı yaptıktan sonra Edremit üzerinden Kazdağları içlerine gitmek istiyoruz. Edremit Çanakkale yoluna giriyoruz. Edremit şehir merkezinden yaklaşık 8 km sonra mola verebileceğimiz Aşkın Market karşımıza çıkıyor. Çay kahve servisinin de yapıldığı Aşkın Markette emekli Orman Muhafaza memuru Mehmet Bey’le tanışıyoruz.
Balıkesir Çanakkale il sınırlarındaki Hanlar Bölgesinden söz ediyor. Görülmeye değer olduğunu ve bize rehberlik edebileceğini de söylüyor. Çaylarımızı içtikten sonra Mehmet Bey’i de alarak Hanlar Bölgesine yollanıyoruz. Yol boyunca Kazdağları, destanlar, Homeros ve Truva gündeme geliyor.
Emekli orman muhafaza memuru Mehmet Bey; Kazdağları’nın altında dünyanın en verimli altın madenlerinden bir kısmı yatıyor. Dedikten sonra ‘’ormanları ise dünyanın biyoçeşitliliği açısından çok kıymetli bir rezerv olmasının yanı sıra dünyanın en zengin 2. oksijen kaynağına ev sahipliği yapıyor. Kazdağları zaten şu an dört bir yanında açılan maden sahalarının kuşatması altında. Dağın merkezine de girmek için türlü dolaplar dönüyor. Anlamıyorlar ki; dağın üzerindekiler altındakilerden kat be kat daha kıymetli…’’
Ölümlü olan insanların düşlerinde, ölümsüz olduğuna inanılan kurmaca Tanrı ve Tanrılar her zaman yücedir. Diyor emekli orman muhafaza memuru Mehmet Bey. Belli ki ormanı muhafaza görevini yürütürken Kazdağları’nın tarihiyle birlikte Homeros destanıyla da ilgilenmiş.
Yüce yerlerde, yükseklerde yaşamışlardır antik Yunan Tanrıları diye devam ediyor. 3 bin metreyi bulan yüksekliğiyle Yunanistan’ın en yüksek noktası olan Olympos Dağı, Yunan mitolojisinin, başta ZEUS olmak üzere, en haşmetli tanrılarının yuvası olmuştur. Varlıklarını da Homeros’un ünlü destanında bulmuşlardır.
5 Aralık 2016 Pazartesi, Edremit…
Hattuşa Astyra Termal ‘deki odamızda sıkı bir kahvaltı yaptıktan sonra, öncelikle, Edremit İlçesini görmek ve gezmek istedik. Kentin Belediye İnternet sitesinden öğrendiklerime göre, Edremit Körfezi ve çevresinde tespit edilen en eski yerleşim izleri M.Ö. 50.000 tarihine kadar geri gitmektedir. Bölgenin tarih öncesi kültürünün aydınlanmasında rol oynayan en önemli yer Havran ilçesinin 8 km. güneydoğusunda yer alan İnönü mağaralarıdır. Kocaçal tepesinin güney yamaçlarında yer alan mağaralardan en büyüğü olan Karanlık mağarada yapılan kazı çalışmasında ortaya çıkarılan bulgular, Yontmataş Çağına kadar geri gitmektedir.
Eski Edremit şehri bugünkü Burhaniye ilçesinin iki kilometre kadar batısında, deniz kıyısında bulunan Karataş bölgesindeki Ören Tepe ve çevresinde kurulmuş. Edremit Körfezi’nden yaklaşık 10 km içeride olan Edremit, konaklama yerimiz Hattuşa Astyra Resort’tan 14 km uzaklıkta bulunuyor. Hareketimizden yarım saat sonra Edremit şehir merkezinde oluyoruz. Edremit Belediye binası çevresinde dolaşıyoruz. Çocukluğunun bir bölümü Bergama’da geçmiş olan eşim bu bölgenin eski özelliklerini kaybetmiş olduğunu söylüyor.
Plansız ve estetikten yoksun yapılaşmanın Edremit’i beton yığınına dönüştürdüğünü söylüyor. Yıllar önceki güzel havasını kaybetmiş. Bu hayal kırıklığımızı gidermek için Kazdağı Milli Parkı içerisinden Çanakkale İli sınırına kadar gitmek istiyoruz. İzmir Çanakkale yolu üzerinden Kalkım Caddesi’ne giriyoruz. Caddenin bitim noktası bizi Edremit Çanakkale yoluna götürüyor. Talimalanı Mesire Yeri önerilmişti gezilecek yerler listesinde.
Edremit körfezi ve Edremit ovası bir çöküntü sahası olup, Edremit ovasının tamamı alüvyonlarla kaplıdır. Topraktaki alüvyon kalınlığı ovayı verimli hala getirmiştir. Yöredeki en verimli yükseklik; 1767 m yükseklikteki Kazdağları’dır. Kaz dağları üzerinde Sarıkız, Kırklar, Babadağ, Koçara ve Dumanlı tepe olarak da anılan Karataş tepeleri bulunmaktadır. Kazdağı Milli Parkı, tarihi ve doğayı iç içe yaşatan eşsiz güzelliklerden biridir. Yükseklik bakımından Kaz dağlarından sonra 1460 m yükseklikle musluk dağları ve 1298 m yükseklikle Eybek dağı gelir.
Kazdağı Milli Parkı, flora ve fauna olarak tanımlanan biyolojik çeşitlilik, endemik bitki türleri, orman ve su ekosistemleri, jeolojik ve jeomorfolojik yapı, mitolojik geçmiş ve çevresindeki geleneksel yaşam tarzı ile ulusal ve uluslararası düzeyde eşsiz öneme sahiptir. Bu özellikler Kazdağı Milli Parkının önemli kaynak değerlerini oluşturmaktadırlar. Böylelikle Kazdağı’nın doğal bir hazine niteliğindeki jeomorfolojik özelliklerinin korunması, bitki çeşitliliğini temsil eden flora ve hayvan çeşitliliğini temsil eden fauna varlığının devamının sağlanması, araştırılması ve gelecek kuşaklara aktarılması hedeflenmiştir.
Doğudan batıya uzanan Kazdağı kütlesini, kuzey-güney istikametinde yaran derin vadi ve kanyonlar ve bu yapının ortaya çıkardığı farklı iklimsel koşullar, bitki ve hayvan varlığının zenginleşmesi açısından uygun yetişme ortamı sağlamıştır. Biyolojik çeşitlilik, Milli Parkın ana kaynak değerini meydana getirmektedir. Bugüne kadar Kaz dağlarında 800 bitki alt kültürü tespit edilmiştir. Başta Kazdağı Köknarı olmak üzere 32 adet Kaz dağlarında yetişen endemik tür bulunmaktadır.
Milli Park ilanı ve avlanmanın yasaklanmasıyla birlikte, yaban hayvanı popülasyonlarında da gözle görülür artışlar olmuştur. 2003 yılında yapılan envanter çalışması verilerine göre alanın yüksek rakımlı kuzey bölgelerinde ve yerleşim yerlerine (köy, kasaba gibi) yakın alt bölgelerinde hayvan varlığı doğal olarak az miktarda, orta bantlarda ise bu bölgelere oranla daha fazladır. Belirlenen en önemli hayvan türleri; ayı, domuz, kurt, karaca, tilki, porsuk ve sansar’ dır. Bölgede yapılan araştırmada 10-15 yıl öncesine kadar sırtlan ve vaşak gibi hayvanlar görülmesine rağmen, bugün bu türlerin tükendiği anlaşılmıştır. Ayı, kurt ve karaca gibi türlerin de risk altında olduğu anlaşılmaktadır.
Kazdağı kültürel geçmişi Bronz Çağı’na kadar giden bir birikime sahiptir. Antik Çağ’da İda adıyla anılan dağ kütlesi Yunanistan’daki Olympos Dağından sonra Yunan kültürünün en kutsal ikinci dağıdır. Zeus’un Olympos’tan sonra en çok vakit geçirdiği yer olan İda, aynı zamanda Zeus ile Hera’nın kutsal evliliğine de ev sahipliği yapmıştır. Yunan kültüründen önce Anadolu kökenli ana tanrıça Kybele ile ilişkilendirilen Kazdağı’nda, Kybele’ye ait bir kutsal koruluk bulunmaktaydı. Anadolu’daki kökeni M.Ö 8. Bin yıla kadar uzanan Kybele kültü, Kazdağı ve çevresinde Frigler ile birlikte tapınılmaya başlanmıştır. Yunan mitolojisinde de varlığını devam ettiren kült, zamanla Yunan dini içerisinde erimiş ve tüm varlığını Kazdağı’na aktarmıştır. Roma Çağında tanrıçanın “Idea Mater” ismiyle anılmasına dahi vesile olmuştur.
Edremit şehir merkezinden yaklaşık 8 km sonra mola verebileceğimiz Aşkın Market karşımıza çıkıyor. Çay kahve servisinin de yapıldığı Aşkın Markette emekli Orman Muhafaza memuru Mehmet Beyle tanışıyoruz. Balıkesir Çanakkale il sınırlarındaki Hanlar Bölgesinden söz ediyor. Görülmeye değer olduğunu ve bize rehberlik edebileceğini de söylüyor. Çaylarımızı içtikten sonra Mehmet Beyi de alarak Hanlar Bölgesine yollanıyoruz.
Yol boyunca emekli orman koruma memuru Mehmet Bey, Çanakkale sınırına doğru yükseldikçe iklim değişikliklerinin sonuçlarından söz ediyor. Kazdağları’nın Ege ve Marmara bölgelerinin sınırlarını oluşturması nedeniyle iki farklı iklim etkisindedir. Diyor. Avrupa – Sibirya, Akdeniz ve İran – Turan bitki bölgelerinin kesiştiği noktada bulunması nedeniyle bu bölgeleri temsil eden bitki türlerinin burada bulunması, Güney yamaçlarının deniz seviyesinden birden 1700 metrelere yükselmesi, bu alanların dereler ve çaylar tarafından derin vadiler şeklinde yarılması biyoçeşitliliği artırmaktadır.
Kazdağları’nın güney yamaçlarında denizden itibaren 200 metrelere kadar zeytin ağaçları yer almaktadır. Bundan sonra yaklaşık 600 metrelere kadar kızılçamlar yerini alır. Kızıl çamların yakacak odun olarak kullanıldığını, sanayi değerinin olmadığını söylüyor Mehmet Bey. 600 metreden sonra 900 metreye kadar Kara Çamlar boy göstermektedir diyen rehberimiz 900 metreden sonra Köknar ağaçlarının yer alması gerektiğini söylüyor. Geniş yapraklı ağaçlardan Kayın yaklaşık 600 – 1400 metreler arasında, Kestane yaklaşık 600 – 900 metreler arasında, Gürgen yaklaşık 350 -700 metreler arasında, Meşe yaklaşık 300 – 1000 metre arasında yayılım göstermektedirler. 1550 metreden sonra yastık formunda bitkiler görülmektedir. Endemik bitkilerin büyük bir kısmı buralarda bulunmaktadır.
Rehberimiz Mehmet Bey; Kazdağları denince çoğu insanın aklına ilk olarak Küçükkuyu, Güre, Altınoluk gibi dağın deniz gören yamaçları geliyor. Bir de Kazdağları’nın arka yüzü var. Dünyanın en güzel ormanlarına ev sahipliği yapan alabildiğine yeşil Bayramiç ve Yenice tarafı mutlaka görülmelidir. Yenice ilçesine bağlı Kalkım Beldesi de Kazdağları’nın en güzel yerleşim yerlerinden biridir. Kazdağları, insanı büyüleyen doğal güzellikleriyle birçok efsaneye ve mite konu olan Türkiye’nin cennet köşelerinin başında geliyor. Yenice ilçesine bağlı Kalkım’ da Kazdağları’nın tam göbeğinde kurulmuş, şirin, sakin, yemyeşil bir belde. Kazdağları’nın arka yüzünde kaldığı için bugüne kadar çok bilinmeyen bu belde yeni yeni keşfedilmeye başlandı. Kalkım muhteşem doğasıyla Ekoturizm, av ve yürüyüş tutkunları için tam bir cennet.
Kalkım’a Beldesine dileyenler Çan – Yenice üzerinden dileyenler Edremit üzerinden gidebilir. Kalkım’ da Hanlar mevki olarak bilinen bir mesire yeri var Piknik yapmak için ideal. Kalkım Gölet’inin manzarası ise büyüleyici. Bazı aileler hafta sonlarını burada piknik yaparak geçiriyor Ormanlarda yürüyüş yapmak çok keyifli olmasına rağmen oldukça tehlikeli. Bunun için yanınıza bölgeyi bilen bir rehber almanız gerekiyor Kazdağları ormanlarında karaca, boz ve siyah ayı yaban domuzu, tilki, sansar başta olmak üzere birçok hayvan var. Gürül gürül akan şelaleler, her yerden fışkıran soğuk sular, gökyüzüne değecek hissi veren her türden sayısız ağaçlar Salkım’ın ormanlarında sizi bekliyor.
Kalkım Hanlar Mevkiine ulaşıyoruz. Kış sezonu olduğundan pik alanı boş. Bizden başka kimse yok. Yine de, gelen geçene çay ve yemek ikram etmek için Çınarlıhan Lokantası açık bulunuyor. Çevreyi gezip, asırlık çınarlar altında ve içinde fotoğraflar çekildikten sonra lokantada yemeğimizi yiyoruz. Sonrasında da Kazdağları’nın tepelerinden gelen basınçlı su ile çalışan türbinin ürettiği elektrik enerjisini gözlemliyoruz. Lokanta işletmecisine teşekkür ettikten sonra rotamızı konaklama yerimize çeviriyoruz.