28 Eylül 2012 Cuma günü Aksaray’dan Taksim’e giderken Tarlabaşı Bulvarı’ndan geçtik. Bulvarın sol tarafındaki Tarlabaşı Mahallesinde bulunan bazı binaların yıkıldığını, bazılarının da yıkılmakta olduklarını gördüm. Yıkılmakta olan binaların cephelerine yerleştirilen panolarda, uygulanacak proje sonrası ortaya çıkacak Tarlabaşı tanıtılıyordu.

Anladığım kadarıyla yapılan maketlerin büyük boy fotoğrafları olan bu tanıtma panolarındaki modern binaların çevresinde, merdivenlerinde, kapılarında ve kafelerindeki insanlar, podyumdan yeni çıkmış mankenleri andırıyordu. Mahallenin yerli halkı öyle miydi acaba? diye düşündüm.

Aklıma, Tarihi Yarımada’da gerçekleştirilen kentsel dönüşümler içindeki Sulukule ve Ayvansaray geldi. Her iki yerde yaşayanlar da bilgilendirme levhalarındaki fotoğraflarda yer alan insanlara benzemiyordu. Tarlabaşı yenileme çalışmalarını araştırmaya ve ilk fırsatta mahalleyi ziyaret ederek, fotoğraf çekmeye karar verdim.

Yaptığım araştırmalar sonrasında gördüm ki Ali Öz adındaki fotoğrafçı bir arkadaş, yaklaşık 18 ay süreyle Tarlabaşı Mahallesi’ni dolaşmış, yaşayanlarla dostluklar kurmuş ve yüzlerce fotoğraf çekmişti. Üstelik fotoğraf ve izlenimlerini yazılı ve görsel basınla da paylaşarak kamuoyunu bilgilendirmeye çalışmıştı.

Etkilendim kendisinden ve yılmaz bir savaşçı olması hoşuma gitti. Ali Öz’e göre Tarlabaşı Semti ‘’Susuz Venedik’’ idi. Venedik’teki yapılarla Tarlabaşı’ndaki yapılar benzeşiyordu. Kentsel dönüşüm adı altında Venedik Kenti’nin bir benzeri yok ediliyordu. Ali Öz’ün gözü ve gönlünde Tarlabaşı böyle bir yerdi.

Özgür Ansiklepodi Wikipedi’de Tarlabaşı maddesine bakıyorum. Tarlabaşı, 1535’te Fransızlarla başlayan ülkelerarası elçilik bulundurma uygulaması sonucunda Beyoğlu’na yerleşen sefaretlerde çalışan üst düzey yöneticilerin, bunlara ek olarak Beyoğlu’nda yaşayan levantenlerin ve gayrimüslimlerin, işyeri ve konutlarında çalışanların konut alanı olarak kurulmuştur.

Esmeray Tarlabaşı’nı ziyaret etmiş ve bir yazısında ‘’Keşke ayaklarım kırılsaydı da gitmeseydim.’’ Dedikten sonra ‘’Hani yıktıkları o bölgede, özellikle Tarlabaşı Caddesi’ne bakan tarafına, Tarlabaşı’nın, Kentsel Dönüşüm ile nasıl bir değişime uğrayacağını gösteren fotoğraflarını asmışlar. Efendim isterseniz, yolunuz oralardan geçerse o fotoğraflara bir bakmanızı öneririm.


Ama siz bakmadan önce, ben neler gördüm, sizinle paylaşmak isterim. O fotoğraflarda yepyeni binalar, balkonlardan sarkan çiçekler, her binanın girişinde mutlaka bulunan saksılar… Binaları yeniledikleri gibi insanları da yenilemişler. Çağdaş, bakımlı, bazıların elinde süs köpekleri, sarışın, kiminin elinde çocuk arabaları, çağımıza uygun modern Cumhuriyet kadınları, tabii ki erkekler de bu standartlara uygun! Ee, tabii bu çağdaş görüntüde olmak için de bütçenizin bir hayli kabarık olması lazım.’’ Demektedir.


Esmeray’ın bu yazısını okuduktan sonra Tarlabaşı’na olan ilgim biraz daha arttı ve 12 Ekim 2012 Cuma günü soluğu Taksim’de aldım. Tarlabaşı Bulvarı’nı izleterek, öncelikle tanıtım panolarındaki fotoğrafları çektim. Esmeray’ın Taraf’taki yazısının ikinci bölümünü anımsadım. Şöyle diyordu.  ‘’ Yani bu semt zengin semti anam bacım, tabiri caizse yeni bir Nişantaşı! Hey gidi Tarlabaşı dedim içimden, nerede o çıplak ayaklı çocuklar, nerede o rengârenk giyimli Kürt kadınları, nerede akşam saatleri topuklu ayakkabıları ve mini etekleri ile birdenbire görülüveren trans kadınlar, bütün bu renkler arasında görülen Afrikalı siyahîler, ya Çingeneler nam-ı diğer Romanlar!

Efendim, kentsel dönüşüm sizin için dönmüyor. Fotoğraflara bakılırsa Tarlabaşı, tek tipli, tek kültürlü, hatta tek dilli, heteroseksüel, çağa ayak uyduran; çağa, sermayesi ile ayak uyduran insanların yaşadığı bir yer hâline geliyor, gelecek. Yani diyorlar ki, “Siz buralara layık değilsiniz! Sizlere şehir dışında, dere yataklarında binalar diktik. Gidin oralara! Sizin neyinize Tarlabaşı’nda yeni binalarda oturmak!” 


Anımsadığım bu yazı üzerine mahallenin içine daldım. Genellikle boşalmış bir görünüm içerisinde olan mahalledeki binaların ve sokakların fotoğraflarını çektim. Yaklaşıp, konuşmak istediklerim pek yüz vermeyip, fotoğraflarının da çekilmesini istemediler. Fotoğrafçı Ali Öz’ün izlenim ve fotoğraflarını yazılı ve görsel basında paylaşmasından sonra mahalle fotoğraf çekmek isteyenlerin hücumuna uğramış. Paylaşmak istedim.                                                                                  

Share Button