Gerek yöresel çok tanrılı dinlerde, gerekse tek tanrılı semai dinlerde toplulukları kontrol altına alabilmek için ”Ödül ve Ceza” kavramları öncelikli olmuşlardır. Semai dinler öncesinde, örneğin Antik Yunanistan’da hayali gerçekliklerden biri yeraltı (ölüler) tanrısı Hades’tir. Ölenler önce Hades’in evine gönderilir, oranın bekçisi olan üç başlı köpek Kerberos eşliğnde eve kapatılır, Hades’in başkanlığında yargılanıncaya kadar evden dışarı çıkamazlardı.

Ölüler Hades’in başkanlığını yaptığı yargılamadan sonra suçlu bulunursa, Semai dinlerin cehennem dedikleri, Tartaros’a atılır ve sonsuz acı çekmesi sağlanırdı. Suçsuz görüldüğünde ise, Semai dinlerin cenneti olan Elysium Bahçesine gönderilirdi. Rengarenk çiçeklerle, nehirlerle, musluklarından şarap akan çeşmeleriyle, hurileriyle, peri kızlarıyla karşılanan (erkek) ölüler, dirilerek sonsuza kadar zevk ve sefa içinde yaşarlardı.

Yukarıda anlatılan Tartaros ile Elysium Bahçesi gerçekte olmayan şeylerdir. ”Suç ve Ödül” kavramları için oluşturulmuş Hayali gerçeklerdir. Toplumları kontrol etmenin ve istenildiği biçimde yönlendirmenin mükemmel bir yöntemidir hayali gerçekler. Ancak bu kontrol ve yönlendirme bazı yöneticiler ve din adamı olarak geçinenler tarafından kötüye ve çıkarları için kullanılabilir.

Hayali gerçekler İyi yönlendirildiklerinde insanlık için yararlı olmaktadır. Küresel şirketlerde birbirini tanımayan binlerce kişi esnek ve mükemmel işbirliği yaparak üretimin paylaşılmasını sağlamaktadır. Yine, farklı etnik kökenleri ve dilleri olan milyonlarca kişi, semai dinler aracılığı ile, mükemmel işbirliği yapmaktadırlar. Hitler’in üstün ırk miti gibi hayali kurgular ise insanlığa büyük zararlar vermektedir.

Yaşar Kemal, köylünün kendi bilinçaltlarında yaratıkları miti ve bu mitten kurtuluş ummalarını 1978 yılında yayınlanan dağın Öte Yüzü üçlemesinin ilki Ortadirek adlı eserin önsözünde;

‘’İnsanoğlu sıkıştıkça, zorluklarla karşılaştıkça mitler ve efsaneler yaratmış,  zorluklardan böyle kurtulmuştur. Doğanın katı gerçekleri çok ağır bastığında, kurtuluş umudu kalmadığında da yaratıcılığını genişletmiş, kendisine bir düş, bir mit, bir efsane dünyası kurmuştur. Eğer insanın bir düş, bir efsane yaratma niteliği olmamış olsaydı, belki de insanoğlu olmazdı. Bu düşüncelerden yola çıkarak insanı öyle tanımlayabiliriz. İnsan mit yaratan bir varlıktır. (…) Ve insanın arayıp da bulamadığı çok yerde bir düş, bir mit dünyası yaratıp ona sığınması vardır.’’

Dünya Hayali Gerçeklikler ve kurgular dünyasıdır.

Share Button