İslam’ın doğuşundan 150 yıl, Hz. Muhammed’in ölümünden 120 yıl sonra, Abbasiler döneminden başlayarak, 500 yıl kadar süren dönem “İslam’ın Altın Çağı” olarak biliniyordu. Öyleydi çünkü bilgi kaynağı sadece kutsal kitaplarla sınırlı kalmamıştı. Farabi, İbn-i Rüşd, El Biruni gibi düşünürler temel bilimlerin yol göstericiliğinde İslam Rönesans’ını oluşturmuşlardı.
Ne zaman ki hadisler Kur’an ayetlerinin yerini almaya başladı İslam Dünyasında Rönesans bitti. Avrupa’nın karanlık Orta çağlarının uygulamaları İslam Dünyasının başına sarıldı. Oysa ‘’Hadis’’ sözcüğü ‘’yeni’’ anlamına geldiği gibi ‘’hikâye, rivayet, tarihî bilgi, olay, hadise, davranış’’ anlamlarına da gelmekteydi. Bir olay ya da hadisede kişiler nasıl davranacak, kimin davranışlarını örnek alacaklardı. Kelimenin ağırlık kazanan anlamı “söz ve haber” olup, Kur’an-ı Kerim’de de genellikle bu anlamda kullanılmıştı. Peygamber efendimizin söz ve davranışlarından ”haber” in olsun demeye de geliyordu.
Hazreti Muhammed’in, Müslümanlarca büyük değer verilen, insanlığın iyiliği, gelişmesi ve kardeşliği için genel kural niteliğindeki sözleri ve davranışlarına ‘’Dini Hadisler’’ adı verilmişti. Kur’an sözleri ve buyruğu değildi yani. Kur-an’da Peygamberin sözlerinin ve davranışlarının yazılmasının, gelecek kuşaklara aktarılmasının da Allah tarafından istendiğine dair herhangi bir ayete rastlanmadığını da söylüyordu bazı din adamları.
Hz. Peygamber ve takipçileri Müslümanlar için temel başvuru kaynağı Kur’an’daki ayetleri olmuştu. Kur’an’da yer almayan bazı olaylarda ise peygamber efendimiz böyle bir durumda nasıl davranmıştı, nasıl davranırdı? Sorusunu ‘’Sahabe’’ olarak adlandırılan, Hz. Peygamberi yanında olmuş, savaşa katılmış, kâtipliğini yapmış kişilerden öğrenme yoluna gitmişlerdi. Böylelikle ‘’hadis’’ ya da ‘’hadise’’ aydınlandığı gibi çözümler de üretilmişti. Kur’an’da bilime öncelik tanımaktaydı İslam’da Rönesans’ı oluşturanlara göre.
Hadiseleri aydınlatacak Hz. Peygamberin yorum ve davranışlarını en iyi aktaracak olanlar Eşi Hz. Ayşe’nin yanı sıra en yetkili kişiler kendisinden sonra halifelik yapmış olanlardı. Hazreti Ebu Bekir, Hazreti Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali’ydi bunlar. İlk Halife olan Hz. Ebubekir hadis rivayeti konusunda çok titiz davranmış, aktardığı ‘’Hadis’’ sayısı 142’yi geçmemişti. Bu sayı Hz. Ömer’de 573, Hz. Osman’da 146 ve eşi Hz. Ayşe’de 2210 olarak belirtilmişti kaynaklar tarafından.
Hz. Muhammed’in ölümünden 426 yıl sonra doğmuş olan İmam Gazali, Hz. Peygamber ve Sahabelerini tanımamış olmasına rağmen oturmuş, “Kutsal Hadisler” adlı bir kitap yazmıştı. Tek bilgi kaynağı olarak kutsal kitabı kabul eden Gazali’nin Kutsal Hadisler kitabı ve eklentilerinde 300 000 civarında hadis olduğu yazılmaktadır. 53 yıllık hayatının, öğrencilik, çıraklık dönemleri dışında kalan 20 yılında her gün 20 hadiseyi dinlemiş, dinlediği hadislerle ilgili olarak kutsal kitapta araştırmış, bağlantılı olarak eski hadis yazarlarının eserlerini incelemiş olması gerekir ki, buna pek zaman bulabildiklerini sanmıyorum.