Internet of Things, yani Nesnel İnternet… Günümüzde, özellikle Silikon Vadisi’nde yaşayanları heyecanlandıran, en önemli konulardan biridir Nesnelerin İnterneti. Aklınıza gelebilecek her nesnenin; otomobillerin, buzdolaplarının, ormanların, göllerin, tavukların ve hatta çiçeklerin bir şekilde internete erişip, birbiriyle iletişim halinde olmasıdır Nesnelerin İnterneti. Yaşambilimleri, canlıların ‘’biyokimyasal algoritmalar’’ tarafından yönetildiğini söylüyor. Dataist’ler de aynı matematik kanunlarının hem biyokimyasal hem de elektronik algoritmalara uyarlanabildiğini gösterdiğine göre, ‘’nesnelerin interneti’’ neden olmasın?

İnternete bağlandığımızda ilk anda aklımıza gelenler bilgisayar, telefon, tablet gibi araçlardır. Ancak internete bağlı olanlar sadece bunlar değildir. Bunların haricinde birçok makina ve hatta günlük hayatımızda kullandığımız eşyalar da internete bağlı ve birbirleri ile iletişim halindedir. 2008 yılında internete bağlı nesne sayısı yeryüzündeki toplam insan nüfusundan daha fazlaydı. Bu rakamın 2020 yılında 50 milyar seviyesine çıkması bekleniyor.

Silikon Vadisindeki yeni peygamberler olan Dataist’lerin oluşturdukları veri dini Dataizm, içi boş kehanetlerden biri değildir. Diyor Homo Deus yazarı Hararı. Her din gibi uygulanabilir buyrukları vardır. Bazı buyruklarına göz atalım.

1) Bir Dataist her şeyden önce daha fazla kitle iletişim aracına bağlanarak veri akışını alabildiğine arttırmalı ve bunun sonucu olarak olabildiğince çok bilgi üretmeli ve tüketmelidir. Diğer başarılı dinler gibi Dataizm de bir misyonerdir. Her şeye ulaşmak ve her şeyin kendisine bağlanmasını ister. Bağlanmamak, veri akışanın engellenmesidir. Dataizm ’de en büyük günah veri akışını engellenmesidir.  Evrenin yaşam ağına bağlanmayan ve dâhil olmayan hiçbir parçası kalmamalıdır.

2) ‘’Her şey’’ bu devasa ağa zorundadır. ‘’Her şey’’ ile anlatılmak istenen yalnızca insanlar değildir. İnsanların ötesinde akla gelebilecek tüm nesneler kastedilmektedir. Buradaki tüm nesnelerden kasıt; bedenimizle beraber sokaktaki araçlar, mutfaklarımızdaki buzdolapları, kümeslerdeki tavuklar, ormanlardaki ağaçlar dâhil, hepsi ama hepsi ‘’nesnelerin internetine’’ bağlanmalıdır.

Bağlanmalıdır ki veri akışı devam etsin. Buzdolabı kalan yumurtaların sayısını tespit ederek kümesteki tavuğa ne zaman yeni yumurta tedarik edilmesi gerektiğini bildirsin. Araçlar birbirleriyle iletişim halinde olmalı ki trafik sıkışıklığı ve kazaları olmasın, ormanlardaki ağaçlar da hava durumu ve karbondioksit seviyelerini bildirmelidirler ki atmosfere salınacak oksijen miktarı ortaya çıksın

3) Dataizm, bilgi edinme özgürlüğünü her şeyden üstün tutar.  Üstün tutar çünkü bu sayede insanlar daha önce görülmemiş yepyeni değerler üretirler. Bilgi edinme özgürlüğünü, eski bir liberal değer olan ifade özgürlüğü ile karıştırmamak gerekir. İfade özgürlüğü insanlara verilmişken, bilgi edinme özgürlüğü insanlara değil ‘’bilgiye’’ tanınmaktadır.

Kısaca ‘’nesnelerin interneti’’ özel yazılmış algoritmalar sayesinde birbirleri ile haberleşen ve birbirine bağlanarak,  bilgi paylaşarak akıllı bir ağ oluşturmuş cihazları temsil ediyor. Günlük hayatta kullandığımız her nesne internete çıkıyor. Nesnelerin bir MAC ve IP adresine sahip olup birbirleri ile sürekli iletişim halinde olduklarını düşünebilirsiniz.

Kevin Ashton tarafından 1999 yılında ortaya atılan ‘’ Internet of Things’’, yani ‘’nesnel internet’’ kavramı ilk başlarda RFID etiketleri sayesinde radyo frekansı üzerinden birbirleriyle haberleşen cihazları kapsıyordu. Gelişen teknoloji ile kavram çok daha geniş bir vizyona erişti. Bu kavram sadece evimizdeki eşyaları ya da yoldaki trafik ışıklarını değil fabrikalarda üretim yapan makinaları da kapsıyordu. Kapsıyordu çünkü eşyalar da düşünüyorlar ve karar veriyorlardı.

Google tarafından 2014 Ocak ayında 3.2 milyar dolara satın alınan Nest ile evinizin / ofisinin sıcaklığını dışarıdan kontrol edebiliyorsunuz. Cihaz evinizdeki var olan ısıtma ve soğutma cihazları ile entegre çalışabiliyor. Ortasında daire şeklinde bir dijital ekranı olan ve dairenin çevresinde döndürülebilen bir halkadan oluşan ‘’Nest’’ gerçekten kullanması müthiş basit bir cihaz.

Ancak Nest’in yaptıkları sadece evinizdeki ısıtma-soğutma sistemini kolayca ayarlamakla sınırlı değil. Nest’in bunun çok ötesinde sihir gibi özellikleri var. Örneğin, Nest “öğreniyor”. Kullanım alışkanlıklarınıza göre haftanın hangi günü, günün hangi saatinde hangi sıcaklığı tercih ettiğinizi takip ediyor ve bunu öğreniyor. Öğrenme süreci sonrasında sizin ayarlarınızı sizin yerinize yapmaya başlıyor.

Diğer taraftan, görünüşü âşık olunacak kadar güzel olan sanal asistan Amelia insanların ne sorduğunu, nasıl hissettiğini anlayabilen bir makine. Amelia, yapay zekâyı kullanan birçok akıllı makineden farklı olarak, insan davranışını taklit etmek yerine insanın düşünme biçimini anlamak üzerine kurgulanmış. İnsan, daha doğrusu çocuk gibi eğitilmesi gereken Amelia sizden öğreniyor ve zekâsı siz onu kullandıkça gelişiyor.

Amelia’ya bir soru sorduğunuzda soruyu anlarsa cevap veriyor. Cevabı verebilirse, çözümü bulmak için süreci başlatıyor. Cevabı veremiyorsa web ’de arıyor. Web’ de aradığı yanıtı bulamazsa soruyu bir insana -çalışma arkadaşına- yöneltiyor. Çalışma arkadaşının bu soruya nasıl yanıt verdiğini gözlemleyen Amelia, bu davranış biçiminden öğreniyor ve bilgiyi saklıyor, gelecekte kullanmak üzere.

Akıllı bileklikler, akıllı saatler, akıllı gözlükler, akıllı tshirtler, akıllı raketler, ev otomasyon sistemleri, akıllı arabalar ve birçoğu… Nesneler üzerine yapılan yatırımlarla, hepsi yakın bir zamanda Wi-Fi ve Bluetooth teknolojisi ile internete bağlanıyor olacak. Bağlanılamayan bölgelerde de Mark Zuckerberg’in Internet.org projesi altında hayatımıza dâhil etmeyi planladığı dronelar devreye girecek. Akıllı ürünler de internete, yakınlarında bulunan modemler dışında, dronelar sayesinde de girebilecek ve kullanıcılara veri akışını sağlatacaktır.

Dataizm ilk etapta sağlık, mutluluk ve güç elde etme gibi hümanist alanlarda hız kazanarak yayılacaktır. Ölümsüzlük, mutluluk ve ilahi bir yaratma gücü elde etmek için devasa verileri insan beyninin kapasitesini aşan bir güçle işlemek durumundayız. Algoritmaların işlevi tam da budur.

Yapay zekânın ve biyoteknolojinin gelişimi dünyayı kesinlikle değiştirecektir. Bir bakıma evrendeki her şeyin yasası durumuna giderek; evrenin her yerinde ve her şeyi gören, bilen ve denetleyen biri, günümüzde de semavi dinlerde inanılan tanrıya benzemiyor mu? Bir farkla, doğadaki her şeyi bilen ve denetleyen olduğu için bütün hastalıkları ortadan kaldırabilir, mutluluğu sağlayabilir, Terminatör ’deki insanlara benzeyebiliriz.

Dataist Devrim birkaç yıl sonra değilse bile önümüzdeki yetmiş seksen yıl içinde gerçekleşebilir. Sonuçta bilişsel devrim, Tarım devrimi ve Hümanist devrimi de birkaç yılda gerçekleşmedi. Hümanist devrime kadar insanlar kozmik tanrılara inandılar ve kulluk görevlerini üstlendiler. Hümanist devrimde tanrılar göklerden indirildi, insan kutsandı ve göklere çıkarıldı.

Benzer şekilde günümüzün Dataist’leri ‘’nesnelerin internetinin’’ kutsallığını, insanlara hizmet etmek için insanlar tarafından yaratılmış olmasına dayandırıyor. Ancak zamanla ‘nesnelerin interneti’’ de kendi kutsallığını ilan edecektir.

Share Button