İstanbul’un İkiz kardeşi Antik Roma
ANTİK ROMA
İSTANBUL’UN İKİZ KARDEŞİ
Antik Roma, M.Ö. 9. yüzyılda, İtalya Yarımadası’nda kurulan Roma şehir devletinden doğarak tüm Akdeniz’i çevreleyen muazzam bir imparatorluk haline gelen medeniyetin adıdır.
Antik Roma; Batı dünyasındaki hukuk, savaş, sanat, edebiyat, mimari, teknoloji ve dil konularının gelişimine büyük katkıda bulunmuş olup, hâlen de günümüz dünyası üzerinde büyük etkiye sahiptir.
İstanbul’da olduğu gibi, Antik Roma da yedi tepe üzerine kurulmuştu.
Roma’nın yedi tepesi, Tiber nehrinin Doğusunda ve şehrin merkezinde yer alan tepeler topluluğuydu.
Bir bakıma İstanbul ile Roma ikiz kardeştiler.
Doğu Roma İmparatorluğu, ki diğer adı Bizans’ın kökeni Batı Roma İmparatorluğu idi.
Bu bakımdan İstanbul, eski adlarından biriyle, Doğu Roma’dır.
Roma ve İstanbul…
Biri Batı Roma İmparatorluğu’nun Başkenti, diğeri ise Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti…
Yaklaşık 1 200 yıl süreyle Doğu Roma ve Bizans’ın Başkentliğini yaptıktan sonra 600 yıl süreyle de Osmanlı İmparatorluğu’nun Başkentliğini yapmıştır.
İstanbul; Doğu Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu’nun Başkenti olarak Dünyaya yaklaşık 1 800 yıl hükmetmişti.
Bu nedenle Roma İstanbul’un ikiz kardeşi olmalıydı.
Efsanelere göre Roma, şehrin orijinal yeri olan Palatine Tepesi’nde Romulus tarafından kurulmuştu.
Roma mitolojisinde her biri bir figür olarak yer alan yedi tepesi Erken Roma’nın politik yaşamı, dini üzerinde etkili olmuştu. Başlangıçta ve geleneksel olarak, tepeler küçük yerleşimcilerce işgal edilmişti.
Yaklaşık 1200 yıl boyunca varlığını sürdürmüş olan Roma uygarlığı, bir monarşiden oligarşi ve cumhuriyetin bileşimi bir demokrasiye ve daha sonra da otokratik bir imparatorluğa dönüşmüştü.
Yetkiler tek elde toplanmıştı. Yetkilerin tek elde toplanması, bazı durumlarda, yanlış kararlar alınmasına neden olmuştu. İç istikrarsızlıkların ve özellikle de göçebe toplulukların akınlarıyla yıpranmaya başlamıştı.
Başkenti Roma olan Batı Roma İmparatorluğu 5. yüzyılda Germen kabilelerinin İtalya’yı istila etmesi sonucu yıkılmıştı.
27 Kasım 2015 Cuma, Roma…
Antik Roma, M.Ö. 9. yüzyılda İtalya Yarımadası’nda kurulan Roma şehir devletinden doğarak tüm Akdeniz’i çevreleyen muazzam bir imparatorluk haline gelen medeniyetin adıdır. Antik Roma Batı dünyasındaki hukuk, savaş, sanat, edebiyat, mimari, teknoloji ve dil konularının gelişimine büyük katkıda bulunmuştur ve hâlen de günümüz dünyası üzerinde büyük etkiye sahiptir.
Yaşadığım kentlerden biri olan İstanbul ile Roma aynı imparatorluklara yüzyıllarca başkentlik yapmışlardı. İstanbul’da olduğu gibi, Antik Roma da yedi tepe üzerine kurulmuştu. Roma’nın yedi tepesi, Tiber nehrinin Doğusunda ve şehrin merkezinde yer alan tepeler topluluğuydu. Bir bakıma İstanbul ile Roma ikiz kardeştiler. Hayallerimde İstanbul’un ikiz kardeşi olarak yaşattığım Roma’yı, özellikle Antik Roma’yı görmek istiyordum.
Doğu Roma İmparatorluğu ki diğer adı Bizans’ın kökeni Batı Roma İmparatorluğu idi. Bu bakımdan İstanbul, eski adlarından biriyle, Doğu Roma’dır. Roma ve İstanbul… Biri Batı Roma İmparatorluğu’nun Başkenti, diğeri ise Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti…
Yaklaşık 1 200 yıl süreyle Doğu Roma ve Bizans’ın Başkentliğini yaptıktan sonra 600 yıl süreyle de Osmanlı İmparatorluğu’nun Başkentliğini yapmıştır.
İstanbul; Doğu Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu’nun Başkenti olarak Dünyaya yaklaşık 1 800 yıl hükmetmişti. Bu nedenle Roma İstanbul’un ikiz kardeşi olmalıydı.
Rehberimiz, Floransa-Roma arasındaki yolculuğumuz süresince, Antik Roma konusunda bizleri bilgilendiriyor. İstanbul ile Roma arasındaki benzerliklerden söz ediyor. Yedi tepeli oluşlarından, anıtsal yapılarından, müzelerinden, ibadet yerlerinden ve daracık sokaklarında yaşanan entrikalara kadar Roma ve İstanbul ikiz kardeşlerdir. Diyor.
Efsanelere göre Roma şehrin orijinal yeri olan Palatine Tepesi’nde Romulus tarafından kurulmuştur.
Roma mitolojisinde her biri bir figür olarak yer alan yedi tepesi Erken Roma’nın politik yaşamı, dini üzerinde etkili olmuştur. Başlangıçta ve geleneksel olarak, tepeler küçük yerleşimcilerce işgal edilmiştir.
Yedi tepenin sakinleri bir seri dinsel oyunlar sırasında birbirleriyle ilişki kurmaya başlamışlar, başlangıçta ayrı olarak hareket eden gruplar zamanla Roma birliğini oluşturmuşlar.
Diğer taraftan Tepeler arasındaki bataklık alanların drenajını yaparak fora ya da pazar alanları oluşturmuşlar. Şimdilerde oldukça meşhur olan Vatikan tepesi, Tiber Nehri’nin kuzeybatısında olup, Roma’nın yedi tepesinden birisi değildir. Bunun gibi, Kuzey’deki Pincian tepesi, Batı’daki Janiculum Tepesi’de, geleneksel yedi tepe’ye dâhil değildirler.
Şu anda Roma’nın yedi tepesinden beşi, anıtlar, binalar ve parklar ile kaplıdır. Capitol’de Roma belediyesi bulunur, Palatine tepesi ise arkeolojik alandır. Roma’nın yedi tepesinden biri olmayan Vatikan tepesi, nehrin karşı tarafında bulunur.
Yaklaşık 1200 yıl boyunca varlığını sürdürmüş olan Roma uygarlığı bir monarşiden oligarşi ve cumhuriyetin bileşimi bir demokrasiye ve daha sonra da otokratik bir imparatorluğa dönüşmüştür. Yetkiler tek elde toplanmıştır. Yetkilerin tek elde toplanması, bazı durumlarda, yanlış kararlar alınmasına neden olmuştur. İç istikrarsızlıkların ve özellikle de göçebe toplulukların akınlarıyla yıpranmaya başlamıştır. Başkenti Roma olan Batı Roma İmparatorluğu 5. yüzyılda Germen kabilelerinin İtalya’yı istila etmesi sonucu yıkıldı.
Merkezi bugünkü İstanbul olan Konstantinopolis ve Bizans İmparatorluğu da denen Doğu Roma İmparatorluğu ise, bin yılı aşkın süre varlığını sürdürdü. Roma İmparatoru I. Konstantin ya da Büyük Konstantin, M.S. 330 yılında imparatorluğun başkentini eski Yunan kenti Byzantion’a taşıdı. Yeni başkente “Nova Roma” (Yeni Roma) adını verse de, imparatorun ölümünden sonra, Konstantin’in Şehri anlamına gelen Konstantinopolis ismi kullanılmıştır.
Büyük Konstantin, Roma’dan senatörler ve yüksek memurlar getirterek Konstantinopolis’te yeni bir yönetim oluşturdu ve kenti yeniden imar etti. Roma çok tanrılı olmasına karşın, Konstantinopolis’i bir Hıristiyan kenti yaptı ve kendisi de bu dini benimsedi. Bizans’ın yöneticileri kendilerini Rona İmparatorluğu’nun gerçek mirasçıları olarak kabul ettiler ancak öte yandan Roma ile ilişkilerini de sürdürdüler. Rehberimizin ikiz kardeşler olarak nitelendirdiği Roma-İstanbul ikilisi hakkındaki bilgilendirme konuşmaları sırasında zaman çabuk geçmiş, yol kısalmış ve saat 16,00 civarında, Tiber Nehri üzerinden geçerek Roma’ya girmiştik.