Sağlık; gerçek anlamda sağır, dilsiz ve kör olan fiziksel beynimizin; bedenimizi, içinde yaşadığımızı sandığı doğal çevreye mükemmel bir şekilde adapte etmesidir. Bu adaptasyon işlemini ise çevresinden aldığı sinyallere göre gerçekleştirir. İlkel beyin olarak da adlandırılan fiziksel beynimize gönderilecek olan sinyalleri de biz ya da siz belirlersiniz.
Daha sağlıklı bir yaşam için…
Kozmosda her şey ölümlü. Ölüm kaçınılmaz bir sonuç olarak karşımıza çıkıyor. İçinde yaşadığımız Güneş Sisteminin de yaklaşık olarak beş milyar yıllık ömrü kaldı. Genişleyen Evren Modeli geçerli ise; genişlemekte olan Evrenin, kütle çekimi nedeniyle, bir süre genişlemeyi sonlandırması ve büzülmeye başlaması gerekiyor. Bu demektir ki, 20 ya da 30 milyar yıl sonra Evren başlangıç noktası olan Kozmik Yumurtaya dönüşecek ve ölecektir.
Ölüm kaçınılmaz bir sonuçtur ama, sağlıksız ve kendimizle birlikte çevremizi de bezdiren bir yaşam tarzı önlenebilir.
Çok sevdiğimiz ve her şeyden esirgediğimiz yakınlarımızın aylar ve yıllarca yatağa bağlı olarak yaşamaları canımızı acıtmaktadır. Asgari aktiviteleri bile yerine getiremeyen yatağa bağlı yakınlarımız; huysuz, hırçın, inatçı, hiçbir şeyden memnun olmayan ve teşekkür etmesini bilmeyen kimlikler edinince hayal kırıklıkları yaşarız ya da yaşatırız.
Gözümüzde büyüttüğümüz, gönlümüzde devleştirdiğimiz, canımızdan çok sevdiğimiz yakınlarımıza olan inancımız uçar gider. İstek ve arzuları ya da arzularımız angarya olmaya başlar. Böyle bir sonuç ise ölümden daha beter bir durumdur. Bazı yakınlarımızın hastalıkları süresince ortaya koydukları davranış biçimleriyle yaşam biçimlerini gördükten sonra, hayatlarının ya da hayatlarımızın yaşanamayacak durumda olmasının yakınlarımıza işkence olabileceği kanısına ulaştım.
Ülkemizde, hem yasalar hem de dini açıdan izin verilmeyen ”ötanazi” uygulamasının iyi bir çözüm olacağına inandım.
Yukarıda anlatılanları yaşamak ya da yaşatmak zorunda değiliz. Üç buçuk milyar yıl önce bakteriler ve alglerle başlayan yaşam ve evrimleşmeyi biraz tanımak ve doğal yaşamın koşullarını asgari ölçüde yerine getirebilmek, bütün olumsuz döngüleri tersine çevirebilir.
İyi örneklerden biri olarak kendimi gösterebilirim. 69 yaşına girdim ve ciddi bir hastalıkla karşılaşmadım. Okul hayatımın yüzde seksenini yatılı okullarda ve bir ölçüde Darwin tarafından tanımlanan doğal seçilim koşularını geçerli olduğu çevrelerde geçirdim.
Oldukça zorlu yaşam koşullarının geçerli olduğu bu okullar ”Köy Enstitüleri” nin devamı olan ”İlköğretmen Okulları” olup, doğal yaşam koşullarının uygulandığı ve yaşandığı yerlerdi.
Köy Enstitüleri yaşam tarzı iliklerime kadar işlemiş olmalı ki, her koşulda egzersize, yürümeye, hareketli olmaya ve uğraşlarım ne olursa olsun, yaptıklarımı sevgiyle ve iyi yapmaya çalıştım.
Yaşlılık kaçınılmaz olup, önlenemeyen bir süreç. Ancak bozulma, elden ayaktan düşme, tekerli sandalyelere mahkum olmak zorunda değiliz. 100 yaşını doldurduğu halde dimdik ayakta ve aktif insanlar var çevremizde. 100 yaşını doldurmuş insanlarımızın yaşam tarzı ve Köy Enstitüleri doğal çevresinde yaşamış olanların ki buna ben de dahilim,sorunsuz ve aktif yaşamları hep dikkatimi çekmiştir.
Bu konuda biraz araştırma yapınca, benim yaşayarak edindiğim gözlemlerimi destekleyen ve oldukça ilerilere taşıyan bir kitapla da tanışma fırsatım oldu. Kitap,Kuraldışı Yayıncılık tarafından 2005 yılında yayınlanmış. Özgün adı ”Younger Next Year” olan kitabın yazarları ”Chris Crowley ve Dr. Henry S. Lodge” olup, Nil Erdoğan ve Selma Toplu tarafından Türkçe’ye ”Gittikçe Gençleşin” adıyla çevrilmiş.Kitabı en az iki kez okuma fırsatım oldu ve çok yararlandım.
Sağlık konusundaki deneyimlerimi ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istedim.Sağlık ve Yaşlılık Bilimi Sayfasını açma nedenim paylaşma isteğimden kaynaklanıyor.Tüm yaşamım boyunca, paylaşmanın zenginlik ve mutluluk olduğunu düşündüm ve mutluluk ya da limbik paralar kazandım sürekli.
Haydi, hayırlısı diyelim ve başlayalım…