Samos Kokkari Köyünün Cennet Plajları
Samos Adası 1835 yılında II. Mahmut döneminde, Osmanlı İmparatorluğunda otonom bir prenslik haline getirilen Sisam eyaletiymiş. 1835 ile 1912 yılları arasında, özerk Sisam Eyaleti olarak varlığını sürdürmüş olan Samos, Yunanistan’ın Türkiye’ye en yakın Adası’dır. Kuşadası Dilek Yarımadası’nda bulunan Güzelçam Mahallesinden sadece 1600 metre uzaklıktadır.
Dilek Yarımadası uçlarından denize giren iyi bir yüzücü 300-400 kulaç atarak adaya ulaşabilir diye düşünüyoruz. Ne var ki Dilek Yarımadası kıyıları jandarma bölgesidir. Yeşili ve doğal yapıyı koruyabildiğimiz nadir kıyılardan biridir. Bize bu kadar yakın olan Sisam Adası Yunanistan’ın Osmanlı’dan aldığı son ada olarak biliniyor.
Osmanlının bu eski eyaletine Kuşadası Marina ya da Seferihisar Sığacık Teos Marina feribotlarıyla ulaşmak mümkün. Biz İzmir’de aile dostumuz Hülya’da konakladığımız için Teos Marina’dan kalkan feribotla adanın kuzeyindeki Karlovasi limanı ile giriş yaptık Samos ya da Osmanlının Sisam adasına. Gezimize Hülya ile birlikte kayınbirader Ahmet de katılmıştı.
Gümrük çıkışında turla gelenlerinin otobüslerinin yanı sıra kiralık otomobil ve jeep’ler de var. Daha önce adaya Kuşadası’ndan gelmiş ve araç kiralamış olan eşim hemen 40 Euro’ya bir araç kiralıyor. Direksiyonunu sert bulan için eşim kaptan olarak da Ahmet’i görevlendiriyor. Kiraladığımız bu araçla merkezi yönetim şehri olan Samos’a kadar olan kuzey bölgesini ve dağ köylerini gezmek istiyoruz. Rotamız üzerinde öncelik iki dağ köyü, Platanos ve Manolates…
Eşimin uyarısı üzerine, kaptanımız Ahmet’in kullanacağı kiraladığımız araçta yerlerimizi alarak adanın kuzey doğusuna doğru hareket ediyoruz. Önce Karlovasi ’den 12 km uzaklıktaki bir dağ köyünü, Platanos’u görmek istiyoruz. Kıyı boyunca 2 km’lik yolumuz var. Kıyı boyunca giderken görüyoruz ki Samos, yemyeşil dağları ile denizi birleştiren olağanüstü güzellikte bir ada… 2 km gittikten sonra Platanos levhasını görüp, deniz seviyesinden 530 metre yükseklikteki köye tırmanmaya başlıyoruz. Muhteşem ormanların arasından geçerek yaptığımız zirve tırmanışı sırasında yolumuzun her iki tarafındaki yeşil ormanlar göz kamaştırıyor.
Karşılaşan iki motorlu aracın birbirini zorlukla geçebildiği dar ve çok virajlı asfalt yolda aracımızı kayınbirader Ahmet ustalıkla kullanıyor. Yaklaşık 30 dakikada köye ulaşıyor ve seramik atölyeleriyle dolu köyü geziyoruz. Yaklaşık 40 dakika kaldığımız Platanos’dan ayrılıyor ve gerçekten görülmeyi hak eden bir yer olarak duyduğumuz diğer bir dağ köyü Manolates’e gitmek üzere aracımızda yer alıyoruz.
Yaklaşık 25 km yolumuz var. Bunun 10 km’lik bölümü kıyıya ulaşmak için…10 km sahil boyunca ilerledikten sonra Manolates kavşağına geliyor ve 4 km boyunca oldukça dar, eğimli ve virajlı yolda tırmanmaya başlıyoruz. Muhteşem ormanların arasından geçerek yaptığımız zirve tırmanışı sırasında yolumuzun her iki tarafındaki yeşil ormanlar göz kamaştırıyor. Yaklaşık 15 dakikada köye ulaşıyor ve köyün biraz üstünde bulunan ücretsiz otoparka aracımızı park ediyoruz. Köy biraz aşağıda kalıyor. Bulunduğumuz yerden Samos’un en büyük ve en uzun plajlarından biri, Kokkari Plajı görünüyor. Muhteşem bir görüntüsü var. Bu yükseklikte iken kendimizi Olympos dağındaki tanrılardan Deniz Tanrısı Poseidon’a benzetiyoruz. Zeus’un iki erkek kardeşinden biridir Poseidon. Bu yüzden adları Zeus ile birlikte anılan Olympos tanrıları grubunda yer alır.
Manolates merkezinde biraz yürüdükten sonra ardı ardına birbiriyle içiçe sıralanmış bir sürü restoranla karşılaşıyorsunuz. Bunlardan biri Manolates AAA adındaki restoran… Muhteşem manzaralı dağ köyünün, muhteşem yerel lokantası. Minicik ama şık mekân ve küçücük bahçede sunulan büyük lezzet. Manolates’te daha modern yorumlu bir mutfakta yemek isterseniz, Manolates AAA olmalı. Kendi içinde minicik bir meydan havasında konumlanmış masalar… Güleryüz… Sıcaklık… İyi bir şef… Hızlı bir servis… İçerisi de özenle dekore edilmiş. Amatör ama çok hoş. Ahşabın sıcaklığı sarmış. Öyle ki tuvaleti bile çok özenli…
Manolates ’in merkezindeki bir aile işletmesi restoran’da koyun veya keçi sütüyle yapılan kızarmış feta peyniri, meze, Yunan Salatası, patates ve şarap istiyoruz. Yunan Salatası olmazsa olamazlardan… Üzerinde koca bir dilim feta peyniri ile altındaki iri kıyım domates parçaları, salatalık, kırmızı soğan dilimleri ve biber parçalarından oluşuyor. Ortaya konulan 4 kişilik soslu patates ve mezelerle birlikte şarabımızı da içerek gezimizi taçlandırıyoruz. Sonra da yolcu yolunda gerek diyerek köyden ayrılıyoruz. Yeni rotamız Kokkari…
Karlovasi ’nin yaklaşık 22 km doğusunda bir balıkçı köyü olan Kokkari ’nin İç kısımları klasik bir ada köyü… Yeşil doğa ile mavi denizin bütünleştiği bir yer olup, sık bitki örtüsü deniz kıyılarına kadar uzanır. Tüm yıl boyunca ırmakların aktığı yemyeşil dağlara, köyden başlayan yürüyüş parkurlarıyla ulaşmak mümkünmüş. Karvounis dağının zirvesine doğru giden yürüyüş parkurları varmış. Bölgeye yetiştirilen ve hayranlık verici orkideler dünyanın her yerine ihraç edilmekteymiş.
Köyün içine giriyor ve Aziz Nickolas Kilisesi’nin hemen yanındaki otoparka arabamızı park ediyoruz. Öncelikle kilisenin fotoğraflarını çekiyorum. Sonra da köyü tanımaya çalışıyoruz. Kokkari bir balıkçı köyü olmakla birlikte, özellikle Türkiye’den gelenler için, “paket tur” açısından oldukça yoğun bir bölge haline gelmiş. Pitoresk (resimsi) güzelliği ve eşsiz plajlarıyla Kokkari, Samos adasının en güzel tatil beldelerinden biri olmuş. Samos şehir merkezinden 10 km ve havaalanından 28 km uzaklıkta olması turistler için büyük avantaj. Dar sokakları, estetik güzelliği olan mağazaları, eğlence ve toplantı yerleri ile ziyaretçilerinin hayalini kurduğu bir tatil yeri izlenimi bıraktı üzerimizde.
Kokkari sahiline geçiyoruz ara sokaklardan birinden. Kokkari merkezdeki plajın yanı sıra Lemonakia, Tsamadou ve Tsadou Plajları var. Bunlardan en ünlüsü Lemonakia Beach olsa da diğerlerinin tepeden görüntüsü ve renkleri de acayip çekici. Kokkari merkezdeki plaj çok canlı ve gece hayatı da aktif, fakat bazı günler rüzgardan patlayabiliyor. Samos ve tabii ki Kokkari yüzmek ve rahatlamak için elverişli tertemiz suları, kumlu plajları olan, fotoğraflamaya değer güzellikte koylara ve sahillere sahip.
Adanın en büyük ve en uzun plajı Kokkari ’dedir, bu nedenle uzun plaj olarak da bilinmektedir. Kokkari Sahilinde denizle içiçe birçok taverna bulunmakta olup, Kokkari plajı aynı zamanda düzenli olarak güçlü kuzey rüzgârlarını aldığı için rüzgâr sörfü sevenlerin de uğrak yeri olmuş. Denizle içiçe olan bu tavernalardan birine oturarak bir şeyler yeme içme olanağı buluyoruz.
Kokkari ve plajlarını çok sevmiş olmamıza rağmen, ayrılmak ve adanın kuzey doğusundaki vilayet durumundaki Vathy şehrine gitmek zorundayız…