12 Nisan 1971 Pazartesi, Isparta…
Sempati ile baktığımız, hatta alkışladığımız 12 Mart Muhtırası, başta Milli Demokratik Devrim taraftarı ve sempatizanları olmak üzere, bütün solcuların tepesine balyoz gibi inme hazırlığında olduğunu sezinliyorum.
Ülkemizdeki bütün solcuları ve sol hareketi süpürme hazırlığı içinde olduklarını hissettiğim 12 Mart ve Nihat Erim Hükümetini neden alkışlama gereğini duymuştum, duymuştuk. Bunun analizini yapmak ve bundan sonra ona göre bir yol, yordam belirlemeliydik.
Biraz geriye, Muhtıranın verildiği 12 Mart ve sonraki günlere gidelim…
Emir-komuta zinciri dışında 9 Mart 1971’de yapılması planlanan sol darbe, son anda Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç tarafından önlenerek 12 Mart Muhtırasına dönüştürülmüştü.
Başlangıçta, solcular tarafından, Muhtıra ’nın niteliğinin yanı sıra, ordu içerisinde hangi grubun kontrolü ele geçirdiği tahmin edilemedi.
Sol basın ve örgütler, Muhtıra’ nın altında reformist olarak bilinen Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler ve Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur’un imzalarını görünce bunun bir sol darbe olduğu kanısında vararak Muhtıra’ yı memnuniyetle karşıladılar. Isparta’da ben de bunlardan biriydim…
Muhtıranın Olumlu karşılanmasında, 12 Mart Muhtırasına giden anarşiden Demirel’in sorumlu tutulması ve reformların yapılacak olması etkili olmuştu.
Aydınlık ve Milli Demokratik Devrim çevresi, Türkiye Devrimci Gençlik Federasyonu (Dev-Genç), Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS), Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) ile Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) bir kısmı başlarda 12 Mart’ı büyük bir içtenlikle olumlu karşıladılar.
9 Mart Darbesi hazırlığı içerisinde yer almış olan bazı subay ve generallerin 17 Mart 1971’de emekliye sevki müdahalenin niteliği konusunda kuşkulara neden olsa da tam anlamıyla müdahalenin solun beklediği bir müdahale olup olmadığı konusunda net bir durum ortaya çıkarılamamıştı.
Çıkarılamamıştı çünkü istifa ettirilen Süleyman Demirel Hükümeti yerine kurulan Nihat Erim Hükümeti, solun geniş bir kesimi tarafından desteklenmişti.
Nihat Erim ve oluşturduğu ordu destekli teknokrat hükümeti, Muhtıraya giden sürecin önemli kilometre taşlarından biri olan üniversite, işçi ve öğretmen kuruluşlarının boykot olaylarını öncelikli ele aldı.
Ne var ki, olayların kökenine inerek çözüm üretmek yerine, tam tersi bir tutuma girdi. Başta, Anayasal özgürlüklerin bu ülkeye fazla geldiğini, gerekirse Anayasa’nın üzerine bir şal örtülmesi gerektiği gibi beyanlarda bulundu.
Başbakan Erim, üniversitelerde bilimsel anlamda olması gereken kürsü dokunulmazlığının kötüye kullanıldığını ve buna engel olunması gerektiğini savundu.
1961 Anayasası ile özerk statü kazanan TRT’nin yapısı, ilerleyen dönemde en fazla tartışılan konulardan biri olacaktı. Dolayısıyla muhtıra sonrasında müdahale edilen kurumlardan birisi de TRT oldu, Muhtırayı verenlerin borazanı durumuna getirildi.
Ordu destekli Erim Hükümeti’nin sağa kayması, solcuları ve sol hareketi süpürmek istemesinden cesaretlenen faşistler ve kuruluşları yardımcı röle soyundular
29 Mart’ta Ankara’da Kurtuluş Lisesi önündeki çatışmada faşistler üç devrimci öğrenciyi kurşunladılar.
İstanbul’da Işık mühendislik ve Mimarlık Akademisini işgal ederek uzun saçlı erkek öğrencilerin saçlarını kesmeye başladılar.
31 Mart’ta İTÜ olaylar çıkacağı gerekçesiyle kapatıldı, 1 Nisan’da Robert Kolej kapatıldı.
Erim Hükümeti ve destekleyicisi ordunun sorunlara çözüm üretemeyeceğine, üretmeyeceğine inan radikal sol ve yöneticileri de, silahlanmak ve gerilla savaşı yapılması gereğine inandılar ya da inandırıldılar.
3 Nisan’da işçileri 80 gündür grevde olan Grundig elektronik fabrikasının sahibi evine konulan dinamitle yaralandı.
3 Nisan’da Otomarsan fabrikalarının sahibi Mete Has ile Adanalı toprak sahibi Talip Aksoy kaçırıldılar ve 400 bin TL fidye karşılığında 5 Nisan’da serbest bırakıldılar.
10 Nisan’da İstanbul’da Balıkesir Öğrenci Yurdu’na faşist “komandolar” tarafından açılan ateşle Niyazi Tekin ağır yaralandı ve öğrenci Hasan Erkişi kaçırıldı.
Başlangıçta bütün sol ve sempatizanları tarafından, aralarında ben de vardım, sevinçle karşılanan ve desteklenen 12 Mart Muhtırası ve Nihat Erim Hükümeti yönünü solcuları temizleme rotasına çevirdi.
Muhtıra merkez sağ hükümete karşı verilmiş olmasına ve süreçte askeri kanat ile merkez sağ arasında bir ittifak olmamasına rağmen, muhtıra sağ partilerin yanı sıra, dini ve milli tandanslı kuruluşların da konumunu güçlendirdi.
Görevden uzaklaştırılmış olmasına rağmen, Süleyman Demirel ve ekibi, meclisteki çoğunluğuna ve ordunun giderek kendi saflarında yer almaya başlamasıyla yıllarca değiştirmek istediği 1961 Anayasası’nı değiştirme fırsatını yakalamıştı.