
20 Aralık 1969 Cumartesi, Isparta…
15 Aralık 1969’da Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) ve İlkokul Öğretmenleri Sendikası (İLK-SEN) öncülüğünde örgütlenen Büyük Öğretmen Boykotu, eğitim emekçilerinin demokratik mücadeleye getirdikleri katkı açısından önemli bir dönüm noktası olmuştur.
Boykota, belki de greve demek daha doğru olacak, Türkiye’de görev yapan 156 bin öğretmenin 109 bini iktidarın tüm baskılarına, boykotun duyulmasına ilişkin TRT ve basındaki sansürüne karşın katılmıştı.
Üstelik TÖS’ün üye sayısı 70-80 bindi, yani 30-40 bin öğretmen TÖS üyesi olmadığı halde sadece çağrıya uyarak boykota gitmişti.
Bu tüm öğretmenlerin yüzde yetmişinin iş bırakması demekti!
Bu derece kitlesel bir eyleme sanırım bir daha hiç ulaşılamadı.
Boykot sonrasında, TÖS Başkanı Fakir Baykurt’un aktardığı verilere göre, eyleme katıldıkları için;
*50.300 öğretmen hakkında kovuşturmaya gidildi. Bunların 19.250’si takipsizlikle sonuçlandı.
*2.118 öğretmen açığa, 65 öğretmen bakanlık emrine alındı.
*45.520 öğretmene maaş kesimi cezası, 3.900 öğretmene kıdem indirimi cezası verildi.
*590 öğretmen bir başka ile sürgün edildi. 6.600 öğretmen ise il içinde bir başka yere atandı.
*400 okul müdürü görevden alındı.
*1200 öğretmene derece indirme cezası verildi.
*11 öğretmen meslekten ihraç edildi.
TÖS boykot nedeniyle cezalandırılan tüm üyelerine hukuki yardım sağladığı gibi, boykot nedeniyle açığa alınan ya da görevden el çektirilen üyelerinin ücret ve maaşlarını hiç sektirmeden ödedi.
Büyük Öğretmen Boykotu, 12 Mart askeri cuntasına beş kala, dönemin en örgütlü ve bilinçli kesimlerinden olan devrimci öğretmenlerin, yurt çapında ve yüksek katılımla yürüttüğü, hukuki boyutlarıyla olmasa da, niteliği gereği bir hak greviydi.
Bu eylem, 1965-71 yılları arasında ilk sendikal deneyimini yaşayan kamu emekçileri sendikacılığının “gerçek anlamda ilk ve tek, yığınsal çatışmacı süreci” dir.
Devleti “işveren” olarak gören, yepyeni bir anlayışın gelişmesi, dahası, diğer kamu emekçileri arasında da toplu sözleşmeli ve grevli sendikal hakkın özendirilmesi bir başka önemli kazanımdır.
Kıyımın yüksek olması, eylemin başarısıyla orantılıydı.
Boykotun en büyük kazanım, iki emekçi örgütünün ortak bir eylemde buluşmaları ve öğretmenlerin emekçi kimliklerinin farkına vararak yaşamlarını değiştirmek için topluca eylem yapma iradesini gösterebilmeleriydi.
Bu bilinç, öğretmenleri, daha sonraki yıllarda, kapatılan örgütlerini bıkmadan, usanmadan yeniden canlandırmaya, toplumun önde gelen öznelerinden olmaya itmiştir.
Ülkemizde, bilimden uzak, dinselleşmiş, eğitimden başka her şeye benzeyen bir eğitim sistemi içinde, öğretmenin yerini cami imamlarının ve müftülerin aldığı, dinsel öğretilerin ana kucağını yeni terk etmiş, okuma yazmayı bile sökmemiş bebelerin gönderildiği kreşlere kadar indirildiği günler yaşanıyor.
Bilimsel ve laik eğitimi, halktan yana, demokratik bir eğitim düzenini, dahası sömürüsüz bir toplum düzenini savunan öğretmenlerin geçmişte verdikleri ödünsüz mücadeleler geleceğimizi aydınlatmak açısından önem taşımaktadır.
Unutma ve Unutturma…