24 Mayıs 1971 Pazartesi, Isparta Cezaevi…

Sabah 08.00…

Anahtar şakırtılarıyla koğuş kapısı açılıyor. İki gardiyandan biri buyurgan sesiyle haykırıyor. “Tutuklu ve hükümlülerin dikkatine… Sabah sayımı yapılacaktır, sayım düzeni alınız.”

Aklıma İvriz sabahları geliyor…

Nöbetçi öğretmen elindeki anahtarları karyola demirlerine vurarak ‘’geri döndüğümde kimseyi yatakta görmeyeceğim.’’ Diyerek yatakhaneden çıkardı. Amaç; sabah etütlerine, kahvaltıya ve derslere zamanında yetiştirmekti.

Isparta Kapalı Cezaevi’nde kaçan olup olmadığı kontrol ediliyor. Kapısı akşam sekizde kilitlenmiş koğuştan nasıl kaçılır, aklım ermiyor.

Görünüşte gayet kibarlar…

Sayımdan sonra avluya açılan kapıyı açıp “Allah kurtarsın” diyerek gidiyorlar.

Koğuştakilerin bazıları sabah kahvaltısı bekliyor. Tuzu kuru olanlar için sorun yok. Pahalı da olsa kantin ya da dışarıdan istediklerini getirtiyorlar. Bunlara koğuş ağaları deniliyor.

Geliri olmayan ve dışarıdan ekonomik yardım alamayan garibanlar kurum yemeği ile yetinmek zorundalar. Kurum, günümüzdeki karşılığı, günlük kişi başı sadece 4 TL yemek ücreti ayırmış. Bu fiyatla 3 öğün yemeği Türkiye’de en ucuz hükümlü ve tutuklular yiyor. Bir öğün yemek 1 lira 33 kuruşa geliyor.

Devlet tutuklu ve hükümlülere bedava yemek vermiyor.

Ceza ve İnfaz Kurumu tutuklu ve hükümlülere ayırdığı günlük 4 lira yemek parasını borç olarak veriyor.

Altı ay da bir yaklaşık 750 lirayı tutuklu ve hükümlüye ya da ailesine tebliğ ediyor. Tahliye olsanız bile silinmeyen borcunuz vergi daireleri aracılıyla tahsil edilme yoluna gidiliyor.

*****

Pazar günü dinlenme fırsatı bulmuş, şaşkınlığımız geçmiş ve birbirimize moral vermiştik.

Yapılan sorgular ve sonuçları konuştuk aramızda. İşkencelere dayanamayan bazı arkadaşlarımız önlerine sunulan itirafnameleri imzalamak zorunda kalmışlardı. Teselli ettik.

Dün TÖS devreye girmiş ve yeterli yiyecek, giyecek, temizlik malzemesi ve sigara göndermişti.

Karavanadan gelenleri de alarak kahvaltımız yaptık.

*****

Saat 11,00 civarında gardiyan beni seslenerek, avukatınız geldi dedi. Gardiyanı takip ederken kim gelmiş olabilir diye düşünüyordum.

Tutuklu ve avukat görüşmeleri için ayrılan odaya girdiğimde gözlerime inanamadım. Kendinden emin, gülümseyerek beni karşılayan Ayavar Çankara idi.

Gözlerim ışıldadı, içimi büyük bir sevinç dalgası sardı. Kucaklaştık. Geçmiş olsun. Dedi.

Geçen yıl ağustos ayında tanımıştım Ayavar arkadaşımı.

Teknisyen Okulu giriş sınavları hazırlıklarını gözden geçirirken açık olan kapımı tıklatan ve ‘’vaktiniz var mı?’’ Diyen Ayavar’ı öğrenci velisi sanmıştım.

Koltuğumdan doğrulmuş, yer göstermiş ve ‘’çay içer misin?’’ Demiştim. Teşekkür ettikten sonra kendini tanıtmıştı. Avukatlık yapıyordu.

Ardahan ve Senirkent Kız Meslek liselerinde öğretmenli yapan eşi Gürsan Çankara’nın Isparta Kız Teknik Lisesi’ne tayini nedeniyle geldiklerini anlattı.

‘’Size nasıl yardımcı olabilirim?’’ Sorusu üzerine erkek kardeşinin bütünlemeye kaldığını, matematikten özel ders vererek yardımcı olabilir miydim? Demişti.

Elbette olabilirdim. Yardımcı olmuştum. Kardeşi de bütünleme sınavlarında başarılı olmuştu. Sınav sonrası teklif ettiği özel ders ücretini kabul etmemiş, kendisini kazanmış olmamın yeterli olduğunu söylemiştim.

Ayavar bu jestimi unutmamıştı.

Üstelik çağdaş ve demokrat birisiydi. Bir süre sohbet ettikten sonra bütün arkadaşlarının vekaletini almak ve tutuklamalara itiraz etmek istiyorum Dedi. Ayavar’a minnetle baktım.

Bir süre sonra bütün arkadaşlarımın vekaletini alabilmek için gerekli koşullar sağlanmıştı…

Share Button