21 Şubat 1971 Isparta, Pazar….

Isparta Sanat Enstitüsü ve Teknisyen Okulu ikinci yarıyıl dersleri başlayalı iki hafta oldu. Evde yaptığım sabah kahvaltısından sonra okula geldim. Önümüzdeki haftanın programlarını gözden geçirmiştim ki öğrencilerim Ramazan’la  Mehmet kapıda göründüler. 

-Günaydın çocuklar… Hayrola sabahın erken saatlerinde?

-Hayırdır Öğretmenim. Diyen Ramazan’la Mehmet Kız Öğretmen Okulu ile ortaklaşa düzenlediğimiz tiyatro çalışmasının provaları üzerinde konuşmak istemiştik. Geçen haftaki çalışmalardan sonra sizinle görüşme fırsatımız olmamıştı. 

-Çocuklar, hem ben hem de Kız Öğretmen Okulu yöneticileri provaları başarılı bulduk. Sonuçtan oldukça memnunuz. Ama, yine de bana uğradığınız için teşekkür ederim. Derslerinizde herhangi bir sıkıntınız var mı?

-Yok öğretmenim. Diyerek ayrılan öğrencilerimden sonra TÖS Isparta Şubesi’ne uğradım.

Arkadaşların büyük bölümü ülke çapında gelişen olaylardan oldukça tedirgindi. Adalet Partisi ve Hükümet Başkanı Süleyman Demirel de tedirgin olmuş olmalı ki 4 Ocak 1971’de, Millet Meclisi Karma Bütçe Komisyonu görüşmelerinde Üniversite olayları gündeme gelmişti.

Gelmesine gelmişti de, Milli Eğitim Bakanlığı ve üniversite bütçeleri hakkında sunulan raporlarda, öğrenci olaylarının çıkış nedeni es geçilerek, yabancı ülkeler tarafından yönetildiği ileri sürülmüştü.

*****

Karma Bütçe Komisyonu görüşmelerinde, sorunlara çözüm üretilmek yerine, işgal ve boykotlara katılan öğrencilerin burslarının kesilmesi ve yurtlardan çıkarılması istenmişti.

6 Ocak’taki görüşmelerde ise üniversite rektörleri görüşlerini dile getirmişlerdi. Ortak kanaat olayların önlenmesinin üniversite yönetimlerini aşan hale geldiği biçimindeydi.

Bu görüşmelerden olumlu sonuç çıkmadığı gibi öğrenci burslarının kesilmesi önerileri üzerineEğitim sorunlarının ülke sorunlarından ayrılamayacağının bilincinde olan devrimci gençlik içinde önder görünen Deniz Gezmiş ve arkadaşları Adalet Partisi ve yandaşları tarafından ülke sorunlarının çözülemeyeceğini anlamışlardı.

Demirel Hükümeti’nin çözüm üretmek yerine giderek baskıyı arttırmasının  yanı sıra Milli Demokratik Devrimin de ordu tarafından da gerçekleştirilemeyeceğini anlamışlardı. Tek çıkar yolun “silahlı propaganda” ve “gerilla mücadelesi” olduğu kararını almalarıyla gündem yeni bir boyuta taşınmıştı.

Bu kapsamda Deniz Gezmiş liderliğinde kurulan Türkiye Halk Kurtuluşu Ordusu ve Mahir Çayan önderliğinde kurulan Türkiye Halkı Kurtuluş Partisi-Cephesi bu amaçla eylemlerde bulunan yapılardı.

Devrimci gençliğin askerileştirilmesinde etkin rol oynayan bu örgütler, Türkiye İşçi Partisi çatısı altında siyaset yapabilen ve isteklerini dile getirebilen gençliğin, TİP’in artık sorunlarına çözüm üretemediğini ve bazı söylemlerini yetersiz bulmasıyla girişilen silahlı mücadelenin temsilcileri oldu.

Olayları Isparta’dan izlemekte olan bizler de nasıl davranacağımız konusunda açmaza düşmek üzereydik. Bir taraftan, Milli Demokratik Devrimin gerçekleşmesini dilerken, diğer taraftan yasal sınırlar içinde mücadele veren Türkiye İşçi Partisi’ni de izlemeyi sürdürüyorduk… 

Share Button