13 Haziran 1952 Cuma, Yeşilova Ceyhan…

Tırmandıkça tırmanıyorduk. Tırmanıyorduk tırmanmasına da hangi dağın eteklerindeydik acaba? Dedim kendi kendime…

Hangisi olduğunun da pek önemi yoktu aslında. Konakladığımız köyün yaslandığı dağı kardeşim Mustafa ile birlikte keşfetmeye karar vermiştik…

Tırmandıkça görüş alanımız büyümüştü…

Mustafa geri dönüp yemyeşil ovaya baktıktan sonra,

-Köye neden Yeşilova dendiğini şimdi daha iyi anladım.

Dedi. Ben de, -Yeşilova nereden çıktı Mustafa? Sakar Balkan eteklerinden Karagözler’e bakmıyor muyuz?

Büyük bir kahkaha atan Mustafa…-

-Gözlerini ter basmış, etrafını göremiyorsun Birader.

Dedi. Bulgaristan’daki köyümüz Karagözler ’in güneyinde kalan Sakar Balkan ile Osmaniye Düziçi Yeşilova Köyünün doğusunda bulunan Amanos dağları eteklerini karıştırmış olabilir miydim?

Olabilir di çünkü benzerlikleri çoktu.

Öyleydi gerçekten…

Alnımdan sızan terler kaşlarımı aşmış, gözlerimi örtmüş ve etrafı göremez olmuştum…

Gözlerimi silip, yan döndüğümde, Mustafa yerine, ahırdan bozma evimizde fısıldayarak konuşan anamla babamı gördüm. Mustafa da yanımda mışıl mışıl uyumaktaydı.

Afalladım birden…

Neredeydim ben?

Hafızamı toparlamaya çalıştım. Yatakta, yorganın altındaydım. Kan ter içinde kalmıştım. Yine rüya görmüş ve nerede olduğumu da karıştırmıştım.

*****

Uyandığımı gören anam aydınlık ve mutlu bir yüzle bana dönüp,

-Uyandın mı Mehmet?

-Uyandım ana… Yine rüyamda Karagözler Köyü’ne gitmiş, Mustafa ile Sakar Balkan’a tırmanıyorduk.

-Rüyanı hayra yoralım evladım. Baban da hayırlı bir haber duymuş Ömer Dayı’dan. Bizi Niğde Misli Köyü’ne iskân etmişler.

Uyku sersemi pek anlamamıştım anamın dediklerini.

Ne demek iskân ana?

Deyince babam yanıtladı.

-Ev bark ve tarla sahibi olacağız, göçebe hayatımız sona erecek oğlum.

Dedi. Gözümün önüne yine Karagözler Köyü geldi. İskân edileceğimiz köy Karagözler’e benziyor muydu acaba?

Kalktım, konuşmalardan uyanmış olan Mustafa da kalktı. Elimizi yüzümüzü yıkayıp, tuvalet ihtiyaçlarımızı da giderdikten sonra yer sofrasında bizi bekleyen anamla babamın yanına diz çöktük.

Hep birlikte keyifli bir kahvaltı yaptık. Bu kez kahvaltı da süt de vardı…

*****

1951 yıllarında Yeşilova Köyünün bağlı bulunduğu Haruniye ki sonraki adı Düziçi olmuştu, ulaşım olarak şanslı bir bölgede yer almaktaydı. Düziçi Köy Enstitüsü’nün burada kurulma nedenlerinden biri ulaşım kolaylığı olurken diğeri verim oranı çok yüksek olan alüvyonlu topraklardı.

Önemli bir kavşak noktasında bulunan Haruniye Adana-Gaziantep karayoluna 10-15 km uzaklıktaydı. Hemen yanı başından da tren yolu geçmekteydi…

Bulgaristan’daki köyümüz Karagözleri andıran Yeşilova Köyünü ve sakinlerini sevmiştim.

Eğimli olan Düziçi Ovasıyla Amanos Dağlarının bir bölümüne yaslanmıştı. Karagözlerdeki Sakar Balkana benzetmiştim hep.

Kahvaltıdan sonra babamla Ömer Dayı Ceyhan’a gittiler iskan durumumuzu öğrenmek için. Akşamüzeri döndüklerinde ikisinin de yüzü gülüyordu.

17 Ekim 1951 tarih ve 3-13828 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla Türk vatandaşlığına kabul edilmiştik.  Ancak bundan bizim haberimiz yoktu. Ömer Dayının gayretleriyle öğrenmiş olduk.

Maraş Elbistan köylerinden sonra bu kez yerleşim yeri olarak Niğde Misli (Konaklı) gösterilmişti. Dediğim gibi bu gelişmeden çok geç haberimiz olmuştu. Ömer Dayı rehberlik etmese daha da haberimiz olmazdı…

Yine bize yol görünmüştü…

Bulgaristan ayrıldığımız 25 Nisan 1951’den beri Türkiye’nin önemli bir bölümünü görmüştük. Bazen köyden şehire, bazen dağın öteki yakasına, bazen de bir pamuk tarlasından diğerine geçmiştik.

Bakalım bu kez   nasıl ve nereye, hangi yöntemle ulaşacaktık…

Share Button