31 Temmuz 1971 Cumartesi, Eskişehir Askeri Cezaevi…

Ranzalara, pardon koğuş kapısının demir parmaklıklarına vuran demir sopanın sesiyle uyandım. Bir an kendimi İvriz Öğretmen Okulu yatakhanesinde bularak, Kemal Çuhalılar’ın ranza demirlerine anahtarla vurarak ilerlediğini sandım.

Oysa gardiyanlar sayım için gelmişlerdi…

Saat 06;00 olmalıydı. İvriz’i andırma nedenlerinden biri buydu. Hızla yataklarımızdan kalkıp, karşılıklı dizilmiş ranzaların arasında tek sıra dizildik. Gardiyanların sağdan say komutu üzerine de ”1,2,…19” diyerek sayım tamamlandı. Barış Manço grubunun tahliyesiyle koğuşta 19 kişi kalmıştık.

Saat 07;00’de tuvaletlerle olan temizlik işimiz bitmiş, giyinmiş ve yataklar düzeltilmişti. Bugün temizlik görevlisi olan öğrencilerimden Mehmet, koğuşumuzun zeminini vilada ile ayna gibi yaptı. Koğuş temsilcisi Alaattin arkadaşımız bütün yatakların kurallara uygun olarak toplanıp, toplanmadığını denetledi.

Muhteşem aşçımız Şahap Cesur 07;30’da cezaevi karavanasını aldı. Diğer tutukluların da almasına yardım etti. Kahvaltılarımız bittikten sonra bulaşıkların yıkanmasını üstlenen adi tutuklulardan biri karavanaları topladı.

Cumartesi Pazar günleri tutuklu ve hükümlülerin yakınları ve aileleriyle görüş günü. Bugün bizim böyle bir beklentimiz yok. Yine de bir sürpriz olabilir mi ? Diye beklentiye girmiş olanlar öğrencilerim Mehmet ile Ramazan.

Her gün saat 10;00-11;00 arası havalandırmaya çıkış iznimiz var. Bugün de havalandırmaya çıkarak volta attık. Bir bakıma bacaklarımızın kaslarını kuvvetlendirme eylemi gerçekleştirdik. Bacaklarımız sağlığı her şeyden önemli.

Havalandırmadan çıkmış, yatağımın üzerine kitap okumaya başlamıştım ki gardiyanlardan biri ,

-Mehmet Akıncı…Mehmet Akııııcııı…

Diye sesleniyordu. Okuduğum kitaptan başımı kaldırarak kapıya gittim.

-Buyurun, ben Mehmet Akıncı.

-Avukatınız geldi. Hazırlanın sizi görüşe götüreceğim.

Kapıdan geri dönerek arkadaşlarıma,

-Avukatımız Ayavar Çankara gelmiş. Beni görmek istemiş. Hayırdır inşallah.

Diyerek gardiyanın arkasına takıldım. Görüşme yerinde, her zamanki güler yüzüyle bana yaşama sevinci veren Ayavar el sallıyordu. Ben de el salladım. Karşılıklı görüşecek biçimde yerimi aldıktan sonra da,

-Hoş geldin Ayavar. Bana tekrar moral ve yaşama sevinci aşıladın. Umarım hayırlı haberler getirmişsin dir?

-Hem hayırlı hem de hayırlı olmayan bir haberle geldim Akıncı. Eskişehir Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcısı sizlerle ilgili ithamların sağlam delillere dayanmadığını görmüş. Sağlam olmayan delillerle de dava açmak istememiş. Durumu Ankara’daki koordinasyon merkezine bildirmiş sorumluluktan kurtulmak için. Onlar da Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Cezaevi’ne gönderilmenizi istemiş.

-Söylediklerin hem hayırlı hem de hayrımıza olmayacak sonuçlar doğuracak bir nakil olacak. Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri savcılığı solcu olarak tutuklanmış olanlar için mutlaka bir kulp buluyormuş. Öyle duyduk.

-Yine de olayı hayırlı kısmına odaklanalım. Bakarsınız Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcısının eşref saatine denk gelirsiniz de tahliye olanaklarınız ortaya çıkabilir.

-Teşekkürler Ayavar. Bizi ne zaman buradan alırlar?

-Edindiğim izlenim, yarın sizi Ankara’ya nakledecekleri biçiminde.

-Geldiğin için tekrar teşekkürler Ayavar. Eşiniz Gürsan Hanıma sevgi ve selamlarımızı ilet lütfen.

-İletirim Akıncı. Bana izin. Önümüzdeki aylarda tekrar görüşmek üzere sağlıklı kalın.

Ayavar ayrıldıktan sonra beni merakla bekleyen koğuştaki arkadaşlarımın yanına döndüm.

-Yarın Ankara Mamak Askeri Cezaevi’ne gönderiliyoruz arkadaşlar…

Share Button