10 Mart 1971 Çarşamba, Isparta….

Isparta’da 1971 yılı Mart ayına girilirken, basından ve Ankara’daki Devrimci arkadaşlardan edindiğim bilgilere göre, Silahlı Kuvvetler içerisinde tansiyon çok yükselmişti.

Kamuoyunda olduğu gibi silahlı kuvvetlerde de Demirel hükümetinin günlerinin sayılı olduğu kanaati yaygındı.

İddialara göre, Demokratik Devrimcilerin kontrolünde oluşturulan 9 Mart Cuntası, 27 Mayıs 1960’daki askeri darbede Milli Birlik Komitesi üyesi olan emekli general Cemal Madanoğlu ve Doğan Avcıoğlu’nun liderliğinde teşkil edilmişti. Pek çok solcu aydının ve genç subayların yer aldığı cuntanın askeri kanadında yüzlerce üst düzey subay da vardı.

9 Martçı’lara göre dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Faruk Gürler ve Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Muhsin Batur, cuntanın önde gelen isimleriydi.

Ne var ki, 9 Mart cuntacılarının içine sızmış olan Mahir Kaynak ve Mehmet Eymür’ün de bulunduğu Milli İstihbarat Teşkilatı mensupların durumu Genel Kurmay Başkanı Memduh Tağmaç ve 1. Ordu Komutanı Faik Türün’e haber verdiler.

Böylece Cuntadan haberi olan ve içinde yer verilmeyen Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç, ülkedeki son olayları görüşmek üzere, 7 Mart’ta bir çağrı yayınlayarak, bütün kuvvet ve ordu komutanlarını Ankara’ya çağırdı.

Bu davet, Kara ve Hava karargâhlarında aylardır bir müdahalenin plânlarını hazırlayan, bütün hazırlıkları tamamlayan cuntacıları telaşlandırmıştı. Çünkü, darbe planlamasında yer vermedikleri Tağmaç’ın darbeden yana olmadığını biliyorlardı.

Fısıltı gazetelerine göre, 9 Mart sabahı Orgeneral Batur’un talimatıyla, Hava Kuvvetleri’nin belli birliklerine ve üslere alarm verilmişti. Ön tedbir alınmış, olayların gelişimine göre hareket edilecekti.

Öğle saatlerinde Gürler-Batur ikilisinin belirlediği ordu komutanlarının katıldığı toplantıda 9 Mart cuntacılarının darbe planı yerine, Demirel Hükümeti’ne muhtıra verilmesi ağırlık kazandı. Darbenin durdurulması sağlanmıştı.

Muhsin Batur ve faruk Gürler, tabandan gelen yönetime mutlaka el konulması isteğinin arkasında kendilerinin kullanılıp atılmak üzere plânlanan farklı bir projenin olduğunun farkına varmışlardı.

Milli Demokratik Devrim adıyla uygulanmak istenen solcu bir programa rıza göstermeyeceği bilindiğinden ihtilâl yapıldıktan sonra tasfiye edileceklerdi.

Emperyalist güçler, Gladyo ve ordudaki işbirlikçilerinin bir kısmını ‘’ulusçu- devrimci’’ olarak pazarlayarak, ordunun alt kesimlerindeki solcu’ subayların kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler ve Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur gibi komutanların etrafında toparlanmasını sağlamıştı.

Böylece ordu içinde genç  solcu subayların bağımsız bir örgütlenmeye gitmesi engellendiği gibi, hemen hemen tüm sol eğilimli subaylar fişlenecekti.

9 Mart “sol” darbe girişiminin arka planı buydu. Devrimci kuruluşlar bunun farkına varamamışlardı, ki bende farkına varamayanlardan biriydim. Bazıları farkına varmışları belki ama ya başarılı olursak…Demiş olmalıydılar.

Share Button