
24 Mart 1962 Cumartesi, öğleden sonra…
Üç büyük imparatorluğa 1500 yıl başkentlik yapmış Konstantinopolis Yeni Roma’da dünyanın başlangıç noktasıydı. Roma İmparatorluğu hâkimiyeti altındaki tüm topraklarda uyguladığı sistemli yönetimi politik ve askeri stratejilerle tecrübelenmiş ve gücünün zirvesine ulaşmıştı.
Yollar Roma’nın yükselişinin temel taşları olmuştu. Roma İmparatorluğu’nun ana ve kılcal damarlarını oluşturan yollar içinde birinci sırayı Roma’daki ‘’Sıfır’’ noktası olan Milyon Taşından başlayıp Bizans surlarındaki Altın Kapı’ya kadar uzanan Egnatya Yoluydu. Yeni Roma’yı kuran Konstantin ‘’Sıfır’’ noktasını Konstantinopolis’e taşımıştı.
Egnatya Yolu ya da Via Egnatia M.Ö. 2. Yüzyılda Roma Cumhuriyeti tarafından inşa edilen 1120 km uzunluğundaki yoldu. Arnavutluk’un Dıraç ilinden başlayarak Selanik’e kadar uzanan Egnatia, Trakya Bölgesi’nden geçerek surlardaki Altın Kapı’dan Tarihi Yarımada’ya girer ve Milyon Taşı’nda son bulurdu.
Konstantin, Roma İmparatorluğu’nun başkentini bu kente taşıyarak, Konstantinopolis’i zenginleştirmek için bir program başlatmıştı. Roma’nın bir bakıma ikizi olarak, yedi tepe üzerine kurulan Kent’te, en büyük kamu alanı olan Hipodrom, daha sonraki dönemlerde genişletilerek, İmparatorluk sarayına bağlanmıştı.
Konstantin ve daha sonra Justinianus bu alan içine başta Ayasofya olmak üzere, kiliseler inşa etmişlerdi. Bu yapılar, kentin ikibin yıllık dokusunun yeni biçimlenmesinde önemli rol oynamışlardı.
Konstantin’in Yeni Roma’sı kurulurken, bütün şehir belli bir plan üzerine kurulmadıysa da ana ulaşım hatları belirlenmişti. Günümüzde Milyon Taşı’ndan hareketle Divanyolu Caddesi’nin Aksaray’a kadar olan bölümü İmparator Yolu olarak planlanmıştı.
Nerdeyse İstanbul’la yaşıt bir caddedir Divanyolu. Boydan boya bütün Suriçi İstanbul ‘unu kat ederek Aksaray’a ulaştıktan sonra bir Y harfi çizerek iki farklı kanattan sur kapılarına ulaşır. Sağ kanat Millet Caddesi’nden Edirnekapı surlarına ulaşırken sol kanat Yedikule surlarındaki Altın Kapı ’ya ulaşır.
Şehrin ilk tasarlandığı Roma döneminden bu yana var olan caddenin o zamanki resmi adı imparatorluk yolu anlamında “Regia” idi. Ama halk “merkez yol, ana yol” anlamındaki “Mese” ya da “Mesa” yı daha çok tercih ediyordu.
O zamanın Konstantinopolis’inde Regia ya da İmparatorluk Yolu revaklı gösterişli bir yoldu. Bu yüzden “Regia Stoası” diye anıldığı da olurdu. Stoalar, Antik Yunanistan mimarisinde bir sokak ya da agoranın yanında yer alan, üstü kapalı, sütunlu galerilere verilen addı. Yönetim ve ticaret merkezleri olarak kullanılmakta olup halka açık yerlerdi.
Stoalar ya da sütunlu revaklar Roma ve onun ardılı erken Bizans döneminin şehircilik anlayışında önemli bir mimari unsurlardan biriydi.
İmparatorluk yolunun Altın Kapı’ ya ulaştığı Yedikule Hisarları, İstanbul’un en önemli açık hava müzelerinden birisi olacaktı 21. Yüzyılda.
İmparator I. Theodosius ’un emriyle bir zafer takı olarak yapılan ünlü Altın Kapı, II. Theodosius döneminde yaptırılan şehir surlarıyla birleştirilmişti.
Altın Kapı, o dönemde seferlerden dönen nice imparatorların törenlerle şehre ihtişamla girdikleri Bizans’ın en önemli giriş kapısıydı.
İstanbul’un Fatih Sultan Mehmet tarafından fethinden 4 yıl sonra eklenen üç kule ile surlar birleştirilerek beş köşeli, yıldız şeklinde bir iç kale (garnizon) meydana getirilmişti. Böylece Bizans ve Osmanlı çağı yapıları bütünleştirilmişti