Ankara Kalesi
Ankara Kalesi, Ankara’daki en eski ve en çok ziyaret edilen yapılardan biridir. Kalenin yapılış tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte M.Ö. 2. yüzyıla kadar tarihlendiği sanılmaktadır. Anadolu’ya Türklerin girişiyle birlikte kale hakimiyet altına alınmış, bu tarihten itibaren yüzlerce yıl bir Türk askeri tesisi olarak hizmet vermiştir. Kalenin yüksek ve sağlam burçları, yapılış biçimi ve çok eski tarihi dönemlerin mimari özelliklerini yansıtması Romalılar tarafından yapıldığını düşündürmektedir.
Daha önceki yıllarda onlarca kez gezip, gördüğüm Ankara Kalesini, bu kez hazırlıklı ve bilinçli olarak gezmek istedim. Restorasyon bağlantılı olduğu için, Hacı Bayram Camisi ve çevresini dolaştıktan sonra Ankara Kalesi’ne gitmek istiyorum.
Hacı Bayram Camisi ve çevresindeki çalışmalarıyla bölgeyi inanç turizminin merkezi durumuna getiren Büyükşehir Belediyesinin, Kale ve çevresindeki restorasyonunu da itinalı bir şekilde sürdürdüğünü görüyorum. Ulus Tarihi Kent Merkezi Yenileme Alanı Projesi kapsamında, Ankara Kalesi dıştan içe doğru adım adım yenilenmeye ve tarihi kimliğine kavuşturulmaya başlanmış.
Hisarpark Caddesi’nden başlatılan, sokak ve caddelerde sürdürülen restorasyon çalışmaları Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne kadar tamamlanmış. Ankara Kalesi’nde ilk olarak Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne de çıkılan Hisarpark Caddesi’ndeki binaların dış cepheleri yenilenmiş. Binalar 1920’li yıllardaki görüntüsüne kavuşturulmuş. Hisarpark Caddesi’nin zeminini parke taşlarla döşenmiş ve estetik bir görünüm kazandırılmış.
Ben Hacıbayram Camisi’nden ayrıldıktan sonra, Anafartalar Caddesi’nin devamı olan Hisar Park Caddesini izleyerek kale eteklerine ulaşıyorum. Oldukça eğmli olan bu kale yamaçlarında teraslama yapılmış. Ankara’nınn Ulus tarafını ve Hacıbayram Tepesini rahatlıkla izleyebileceğiniz bir park Hisar Park. Hisar Parkta dolaşıyorum. Panoramatik olarak Ankara Hacıbayram Tepesi ile Ulus semtini izleyen bir hayli konuk vardı parkta. Peyzaj düzenlemesi de mükemmeldi bana göre. Banklardan birine oturup, nefeslendikten sonra, park içindeki merdivenleri tırmanarak önce dış kale duvarına ulaşıyorum.
Kalenin yerden yüksekliği 110 metredir. Tepenin yüksek bölümünü kaplayan iç kale ve çevresini kuşatan dış kaleden oluşur. Dış kalenin 20’ye yakın kulesi vardır. Dış kale eski Ankara şehrini çevirir. İç kale yaklaşık 43.000 km²’lik bir yer kaplar. 14–16 metre yüksekliğindeki duvarların üstünde çoğu 5 köşeli 42 kule vardır. Dış surları kuzey-güney doğrultusunda yaklaşık 350 m, batı-doğu doğrultusunda ise 180 m. boyunca uzanır.
İç kalenin güney ve batı duvarları bir dik açı oluşturur. Doğu duvarı tepenin girinti çıkıntılarını izler. Kuzey yamaç ise farklı tekniklerle yapılmış duvarlarla korunur. Koruma düzeninin en ilgi çekici yanı ise doğu-batı ve güney duvarları boyunca 15–20 metrede bir yer alan 42 tane beşgen burçtur. Dış kale ile iç kale, doğuda Doğukalesi’nde batıda hatip çayına bakan yamaçta birleşir. İç kale’nin güneydoğu köşesinde ise kalenin en yüksek yeri olan Akkale yer alır.
Dört katlı olan iç kale Ankara taşından ve toplama taşlarla yapılmıştır. İç kalenin iki büyük kapısı vardır. Biri dış kapı, diğeri ise hisar kapısı adını taşır. Kapı üzerinde bir de İlhanlılara ait kitabe bulunur. Kuzeybatı kısmında Selçukluların yaptırdığını gösteren bir yazı bulunmaktadır. Duvarların alt bölümü mermer ve bazalttan yapılmıştır. Üst kesimlerine doğru bloklar arasında tuğla bölümlerin büyük ölçüde zarar görmesine karşın, iç kale bozulmadan günümüze kadar gelmiştir. 8 ve 9. yüzyılda kent istilalara uğrayınca, kaleyi hızla onarmak için, o sıralarda yıkıntı halinde olan Roma anıtlarının mermer blokları, sütun başlıkları, su yollarının mermer olukları kullanılmıştır. Kale yapısında rastlanan heykel, lahit, sütun başlıkları kalenin yapımı ve onarımında etrafta bulunan malzemelerden yararlanıldığını göstermektedir.
Bir zamanlar gecekondular içinde kaybolan Ankara Kalesi’nin tarihi kimliğine kavuştuğu görülüyor. Yıllardır dar sokakları ve tarihi yapısı nedeniyle zorlu ve itinalı bir koruma gerektirdiğinden bir türlü sorunlarına çözüm bulunamayan Kale, yeniden eski günlerine kavuşuyor. Öncesinde karanlık ve güvenliksiz sokaklar, araç otoparka uygun olmayan durumu ile Ankara’da değerlendirilemeyen turizm potansiyellerinden biri olarak göterilen Ankara Kalesi’ni artık akın akın yerli ve yabancı turist ziyaret ediyor.
Ankara Kalesi’nde bir taraftan tarihi evlerin restorasyonu sürerken, bir taraftan da Başkentin önemli bir turizm değeri haline gelmesinin heyecanı yaşanıyor. Bu heyecana ben de katılıyorum. Kale ile ilgili notlarımı tekrar gözden geçirip, dış kale surlarının fotoğraflarını çekiyorum. İçkalenin iki kapısından biri olan ve Hacıbayram Tepesine bakan Dış Kapıdan İçkaleye giriyorum.
Bugün kale içindeki değişik dönemlerden kalmış birçok eski Ankara Evi bulunmaktadır. Kaleiçi Mahallesinde bulunan eski Ankara evleri, sur duvarları ile çevrili dar ve dik bir alanda konumlandıkları için, planları dar alanlardan en çok faydalanmayı gözeterek yapılmış. İki ya da üç katlı olarak ahşap, kerpiç ve tuğladan inşa edilmişler. Arazi yapısının düz olmaması, alt kat planlarının da düzgün olmamasına yol açmış, ama üst katlar cumba tipindeki çıkıntılarla düzgün bir plana kavuşturulmuş. Alt katlar kışlık olarak, kalın duvarlı ve küçük pencereli yapılmış, üst katlar ise yazlık olarak ince duvarlı ve havadar yapılmış.
Geniş saçaklar ve “Cihannüma” denilen yazlık odalar Ankara evlerinin belirleyici özelliklerinden. Ahşap tavan süslemelerinde geometrik kompozisyonlar kullanılmıştır. Bazıları çeşitli hizmetlerde kullanılmaktadır. 17.yüzyılın ortasına doğru, 1640 yılında Ankara’ ya gelen Evliya Çelebi, kenti ve kentteki yaşamı ayrıntılı biçimde anlatmaktadır. Evliya Çelebi önce ünlü Ankara Kalesinden söz eder. “Ankara’nın yüksek bir dağın tepesine dört kat beyaz taştan yapılmış sağlam bir kalesi vardır. Kale iç içe üç kat surlarla çevrilidir. İç kalenin çevresi kayalıktır. Bu yalçın kayalardan kaleye tırmanmak çok zordur. İç kalede topları çeşitli silahlar, cephane ve 600 ev bulunur. İç Kale aşağılarda ikinci sıra surlarla çevrilidir. Dağın eteklerinde ise üçüncü sıra dış surlar yer alır. Bu dış surlarla tüm kent güvenlik altına alınmıştır.
Birçoğu yenilenmiş olan bu konaklar turistik amaçlı kullanılmaktadır. Fasıl müziğinin eşliğinde, lezzetli Ankara yemekleri sunulmaktadır. Bunlardan biri de Zenger Paşa Konağı’dır.Tarihi 18.yüzyılın ortalarına kadar uzanan Zenger Paşa Konağı 1989 yılında Erkal Zenger tarafından yenilenerek, restoran ve sanat galerisi olarak günümüzde hizmet vermektedir. Hem tarihi hem de turistik bir yapılanması vardır.
Ankara Kalesi surları üstünde kurulu asırlara meydan okuyan Zenger Paşa Konağı’nda, dostlarımla bir akşam yemeği yeme fırsatını bulmuş, Ankara tarihin esintilerini üzerimizde hissetmiştik.Giriş katta 60 kişilik açık hava terası birinci katında 50 kişilik muhteşem Ankara manzaralı balkonu ve en üst katımızda bulunan 120 kişilik nostaljik Cihannüma salonu bulunmaktadır. Her yanı görmeye elverişli, camlı çatı katı veya taraça biçiminde olan bu salonda, tarihi oturma mekânları ve sanat galerisiyle Ankara’nın turistik bir değeri haline gelmiştir.
Labirente dönüşmüş yollardan Kaleiçi surlarına doğru yürüyorum. Oldukça dar ve kalabalık bir yoldan Kaleiçi surlarına ulaşıyorum. Surların üstü oldukça geniş. Ancak, sur üzerinde gezinti güvenliği sağlanmamış. Ankara’yı üç yüz altmış derecelik bir perspektifte fotoğraflama olanağı bulduğum burçlar üzerinde dolaşırken korktum. Kaleiçi surlarının düşmanlara karşı yapılmış duvarlarında mazgal delikleri de ilgimi çekti.
Bu deliklerden bakıldığında Ankara ilginç bir görünüme bürünüyordu. Ankara Kenti’nin her yerinden gözlenebilen ve büyük bir Türk Bayrağının dalgalandığı burçlu kale ziyarete kapalı tutuluyor. Ankara Kalesi’nin en heybetli ve en yüksek bölümünü oluşturan burçlu kale, Ak Kale olarak biliniyor. İç kale surlarını kazasız belasız gezdikten sonra Samanpazarı Semtine çıkmamı sağlayan Hisar Kapısına yöneliyor ve Hanlar Bölgesine çıkıyorum.
Hisar Kapısından çıkınca, civardaki Tarihi Çengel Han ve Çengelhan’da kendine yer bulmuş olan Rahmi M. Koç Müzesi ile karşılaşıyoruz. Rahmi M. Koç tarafından kurulan bir vakıf müzesidir. Rahmi M. Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı’nı, İstanbul Müzesi ve sonrasında ortaya çıkabilecek diğer oluşumları karşılayabilmek için 1990 yılında kurmuştur.
Kaynaklar:
1) T.C Turizm ve Kültür Bakanlığı internet sitesi
2) Ankara Altındağ İlçesi internet sitesi
Yorumlar kapalı.