Efes Antik Kenti Yamaç Evleri

Dünya Mirası Listesine de girmiş olan Efes, Antik Çağ’ın Anadolu başkenti sayılan son derece görkemli bir Metropolis idi. Eşsiz mimari eserleri binlerce yıldır ayakta duran bir mega kent olan Efes, Anadolu’nun Ana Tanrıça (Kybele) geleneğine dayalı bir inanç dünyasına sahipti.

Antik dünyanın yedi harikasından biri olan Artemis Tapınağı’nın da Efes’te olması önemini artırıyordu. Efes Örenyeri’nde başta Helenistik ve Roma olmak üzere; farklı uygarlıklara ait üst düzey kentleşme, mimarlık ve din tarihinin simgeleri bulunmaktadır.

Efes hiç şüphesiz altın çağını, Asya Roma eyaleti başkenti olduğu Roma Döneminde yaşamıştır. Özellikle Agustus döneminde uygulanan inşa planıyla kentin görünümünde kökten bir değişim yaşanır. Efes’in evrensel Akdeniz pazarına katılması, yabancı tacirlerin akın edişi ve lüks mal talepleri ticari faaliyetlerin muazzam boyutlarda artmasına sebep olur.

Örenyeri sınırları içindeki Yamaçevler kendi içinde ayrı bir öneme ve girişe sahipti. Kuretler Caddesi’nin batı bitiminde yer alan Yamaç Evleri, Efes’te yaşayan üst sınıfın yaşam tarzını yansıtan olağanüstü örneklerden biriydi. Halen, 4000 metrekareyi kaplayan yoğun yerleşim alanı Bülbüldağ’ın kuzey yamacının eteklerinde yer alıyor.

Bu müstakil konut birimleri yamaçlar üzerinde ikişerli gruplar halinde düzenlenmiştir. Mozaikler, duvar resimleri ve mermer panellerle süslenmiştir. Yamaç Evler Roma İmparatorluk Dönemi kentinin, toplumun bilmiş üst tabakasının yaşam tarzını gün yüzüne çıkarır. Tiberius döneminde inşa edilmiş evler, büyük bir depremle yok olduğu 3. yüzyıla kadar kullanılmıştır.

Efes Antik Kenti’nin Bülbül dağı yamacında iki ada üzerinde kurulmuş, İyonya Kentleri içerisinde bir benzeri daha bulunmayan teras evler görülmeye değer

Efes Yamaçevler

 

10 Eylül 2015 Perşembe, Efes…

Antik Dünya’nın en önemli merkezlerinden biri olan Efes Antik Kenti bazı yazıtlara göre M.Ö. 4 000 yılında, diğer bazı yazıtlara göre de 6 000 yılında kurulmuş bir kenttir. Liman Caddesi üzerinden girdiğim Efes harabelerini gezerken tanıtıcı levhalardaki yazıların fotoğraflarını çektim.

Bu tanıtıcı yazılardan biri de Efes’in Tarihçesi ’dir. Bu tanıtıcı yazıya göre; ‘’ İzmir İli Selçuk İlçesi sınırları içindeki Efes Kenti’nin ilk kuruluşu M.Ö.  6 000 yıllarına, Neolitik Dönem olarak adlandırılan Cilalı Taş devrine kadar inmektedir. Son yıllarda yapılan araştırmalar ve kazılarda, Efes çevresindeki tarih öncesi tepe yerleşimleri ve kalenin bulunduğu Ayasuluk Tepe’sinde Tunç Çağları ve Hititlere ait yerleşimler bulunmuştur.

Efes Antik Kenti

M.Ö 1050 yıllarında Yunanistan’dan gelen göçmenlerin de yaşamaya başladığı liman kenti Efes, M.Ö. 560 yılında yapıldığı sanılan ve Dünyanın Yedi Harikasından biri olarak bilinen Artemis Tapınağı çevresine taşınmıştır. 

Günümüzde gezilen Efes ise, Büyük İskender’in generallerinden Lysimakhos tarafından M.Ö. 300 yıllarında kurulmuştur. Helenistik ve Roma çağlarında en görkemli dönemini yaşayan Efes; Roma İmparatorluğuna bağlı Asya Eyaletinin başkenti ve en büyük liman kenti olarak 200 000 kişilik nüfusa sahipti. Efes,  Bizans Çağında yer değiştirmiş ve ilk kez kurulduğu Selçuk’taki Ayasuluk Tepesi’ne gelmiştir.’’

Efes, bütün tarihi boyunca bilim, sanat ve kültür alanlarında öncü rol oynamış büyük bir uygarlığın temsilcisidir. Bu büyük uygarlığın gelişmesinde rol oynayanlara bakıldığında, İyonya devletlerini ve birliğini kuran Akalar ile Roma İmparatorluğu karşımıza çıkmaktadır. 

Akalar, Homeros’un İlyada ve Odysseia adlı eserinde, eski Yunan halkları için kullandığı müşterek bir tanımlamadır. M.Ö. 1200 yılında Dorlar’ın istilasına uğrayan Yunanistan’daki Akalar, Anadolu’ya, Ege kıyılarına göç ederek İyonya bölgesini oluşturup, yüksek bir uygarlık kurdular. Kurdukları 12 şehir devletiyle de uygarlıklarını taçlandırdılar.

İyon Medeniyeti ’nin en önemli kültür merkezleri Milet ve Efes idi. Bir liman kenti olan Efes, Doğu ile batı arasında bir köprü görevini üstlenmişti. Efes’in bu konumu, döneminin en önemli ticari ve politik merkez olmasını sağlamıştır.

Diğer taraftan Efes, döneminin en önemli inanç merkezlerinden biridir. Eski Anadolu’nun Ana Tanrıça Kibele geleneğine dayalı olan Artemis Kült’ünün en büyük tapınağı da Efes’te, Bereket Tanrısı Artemis için yapılmıştır. Dünyanın Yedi Harikasından biri olarak bilinen bu tapınak, milattan önce 550’de Lidya kralı Croesus’un isteği ile yapılmış. 

Günümüze ulaşabilen çizim ve yazıtlara göre; dönemin en yetenekli heykeltıraşları tarafından yapılmış. Bronz ve mermer heykellerle dolu olup, 90 metre yükseklikte ve 45 metre genişlikte devasa bir yapı olduğu belirtiliyor. Dünyanın yedi harikasından biri sayılan tapınaktan geriye bugün sadece bir iki mermer parçası kalmıştır. M.Ö 330–300 yıllarında Makedonyalı Büyük İskender’in yönetimine geçen İyonya Antik kentlerinde yeni bir yapılaşma gerçekleştirilmiş.

Efes Kenti, özellikle Büyük İskender sonrası bölgenin kontrolünü ele alan Lysimakhos tarafından yeri de değiştirilerek, adeta yeniden kurulmuş. Küçük Menderes Nehri ile Derbent Deresinin getirdiği alüvyonlar ve seller; ovayı ve Arkaik kent çevresini bataklık hale getirdiği gibi, Kentin limanını da çalışamaz duruma sokmuştur. Efes, sahil kenti olma özelliğini kaybetmiştir.

Yeni Kent, Bülbül Dağı ile Panayır Dağı arasına, Miletos’lu Mimar Hipodamos’un ‘’Izgara Planı’’ uygulanarak kurulmuş. Cadde ve sokakların birbirini dik kestiği ızgara planı uygulamasında, Kentin ana yapıları olarak; Tiyatro, Devlet Agorası, Ticaret Agorası, Meclis Binası ve Stadyum inşa edilmiş.

Böylelikle Lysimakhos tarafından halkı, Artemis Tapınağı çevresinden yeni kente taşınmaya ikna edilmeye çalışılmıştır. Kente taşınma işlemi gerçekleştikten sonra, yeni liman ve liman yolu yapılarak ticari hayatın sürmesi amaçlanmıştır. Ayrıca, Helenistik dönem olarak adlandırılan bu döneme kadar; küçük kentlerden oluşan devlet modeli, yerini büyük alanlara dağılmış devletlere bırakmıştır.  

Efes Antik Kenti

Efes, Bülbül Dağı ile Panayır Dağı arasındaki bu yeni yerinde hızla gelişir. Yerel tacirler, denize ve limana ulaşımı sağlayan liman yoluyla, kenti tam bir ticaret merkezine dönüştürürler. Özellikle M.S. 2. yüzyılda İmparator Traian ve Hadrian dönemlerinde kent en ihtişamlı görünümüne kavuşmuştur. Bu dönemde kent Roma İmparatorluğu’nun Asia Eyaletinin Başkenti ve limanı da Romalı memurların Anadolu’ya resmi giriş kapısı olmuştur. Efes Ticaret Agorası’na gelince; Anadolu’dan kervanlarla gelen malların, gemilerle limana gelen mallarla el değiştirdiği bir merkeze dönüşür. Halk ve şehir zenginleşir. Kent resmi binalar, anıtlar ve çok zengin dekorasyonlu evlerle donatılır.

Efes Yamaç Evleri

Efes hiç şüphesiz altın çağını, Asya Roma eyaleti başkenti olduğu Roma Döneminde yaşamıştır. Özellikle Agustus döneminde uygulanan inşa planıyla kentin görünümünde kökten bir değişim yaşanır. Efes’in evrensel Akdeniz pazarına katılması, yabancı tacirlerin akın edişi ve lüks mal talepleri ticari faaliyetlerin muazzam boyutlarda artmasına sebep olur.

Efes Antik Kenti

MS 1. yüzyılın son çeyreğinde, Efes limanı gelişerek, Ön Asya’nın en önemli limanlarından biri haline gelir. Altıgen biçimli havza, gemi barınakları, iskeleler, ambarlar ve dükkânlarla çevriliydi. Efes’in ana girişindeki merkezi liman kapısı, devasa liman yunağı, gezginlere kente girmeden önce temizlik ve rahatlama olanağı sağlardı. Liman caddesinin sonunda M.S 2. yüzyılda yapılan Büyük Tiyatro yer alır. Ticari tesisler ve mallar kentin ticaret merkezi Tetragonos Agora’nın etrafında düzenlenmiştir. Yaşayanların Kutsal Cadde olarak adlandırdıkları Kuretler Caddesini zengin biçimde süslenmiş konut yapıları, çeşmeler, hamamlar, salonlar, dükkânlar ve onursal anıtlar çevreler. Cadde M.S 2. yüzyılın ilk çeyreğinde inşa edilmiş bir anıt olan Celsus Kitaplığı’na doğru uzanıp gider. 

Efes Yamaç Evleri

Kuretler Caddesi’nin batı bitiminde yer alan Yamaç Evleri, Efes’te yaşayan üst sınıfın yaşam tarzını yansıtan olağanüstü örneklerden biridir. 4000 metrekareyi kaplayan yoğun yerleşim alanı Bülbüldağ’ın kuzey yamacının eteklerinde yer alır. Bu müstakil konut birimleri yamaçlar üzerinde ikişerli gruplar halinde düzenlenmiştir. Mozaikler, duvar resimleri ve mermer panellerle süslenmiştir. Yamaç Evler Roma İmparatorluk Dönemi kentinin, toplumun bilmiş üst tabakasının yaşam tarzını gün yüzüne çıkarır. Tiberius döneminde inşa edilmiş evler, büyük bir depremle yok olduğu 3. yüzyıla kadar kullanılmıştır.

Efes Yamaç Evleri

Efes Antik Kenti’nin Bülbül dağı yamacında iki ada üzerinde kurulmuş, İyonya Kentleri içerisinde bir benzeri daha bulunmayan teras evler görülmeye değer. Yamacın doğu bölümünde yer alan, yaklaşık 3 000 metrekare büyüklüğünde olan ada parsellere ayrılmış olup, Yamaç Ev 1 yapılandırılmıştır. Bülbül dağı yamacının batı bölümünde yer alan 4 000 metrekare büyüklüğündeki ada da parsellere bölünmüş olup, Yamaç Ev 2 konuşlandırılmıştır. Efes antik kentinin eşsiz bütünlüğü ve masalımsı görüntüsü içinde, Yamaç Evlerin önemi anlaşılamamış ve yeterince meraklı ziyaretçi bulamamış durumda. Üzücü bir durum…

Oysa tüm Akdeniz Bölgesinde çoğu Ephesus kadar olmasa da, en azından, İyonya’nın 12 antik kenti var. Ancak, Avusturyalı Arkeolog Ord. Prof. Dr. Krinzinger’in de dediği gibi, “Yamaç Evlerin bir benzeri daha yok” 1940 doğumlu, Avusturyalı bir bilim adamı olan Fritz Krinzinger 1995 yılından beri Efes’te bilimsel sorumluluk taşıyor ve 1998 yılından beri de, Efes’teki kazının başkanlığını yürütüyor. Yamaç Evler; Helen ve Roma çağlarından kalma Efes kentinin merkezinde bulunuyor. Yamaç Evlerin komşu olduğu kutsal cadde, Kuretler Caddesi olarak adlandırılıyor. Cadde, iki yüksekçe tepenin, kuzeyde Panayır Dağı ile güneydoğuda Bülbül dağları arasına yerleşmiş. Roma döneminin varlıklı üst sınıf yaşantısını günümüze taşıyan ve eşsiz mimarlık eserleri olarak kabul edilen evler, Kuretler caddesi ile tepelerden birinin yamaçları arasında kurulmuş. Yamaçlarında iki veya üç katlı evlerin bulunduğu Kuretler Caddesi, devlet agorası ile ticari agorayı birbirine bağladığından, Helen-Roma çağlarında Efes kentinin atar damarıydı.

İzmir

Merkezde, peristil avlu olarak adlandırılan görkemli bir alanın bulunduğu Yamaç Evlerde, günümüze göre oldukça kullanışlı ve üstün bir teknoloji kullanılmıştır. Stoa olarak tanımlanabilecek bu merkezi alanların çevresine oturma birimleri olarak tanımlanan yaşam alanları yapılmıştır. İki ya da üç katlı olan bu yaşam alanlarında her şey düşünülmüş. Alt katlar günlük yaşama yönelik olarak hazırlanmış oturma, kabul, tören odaları ile salon ve mutfak gibi birimlere ayrılırken, üst katlar yatak odalarına ayrılmıştır. Özellikle Roma İmparatorluğunun yönetiminde bulunan bütün kentlerde, mükemmel bir su dağıtım ve paylaşım ağları bulunmaktadır. Bunun için, su kemerlerinin yanı sıra yer altı su iletim kanalları da mükemmelleştirilmiştir. Bu nedenle, zengin evlerdeki suyun çeşmelerle alınması vazgeçilmez bir uygulama biçimidir. Yamaç Evlerdeki uygulama bir adım daha ileri götürülerek, soğuk suyun yanında, çeşmelerden sıcak suyun akması da sağlanmıştır. 

Yamaç Evlerde, günümüzdeki merkezi ısıtma sistemine benzer bir uygulama gerçekleştirilmiştir. Hamam benzeri merkezi ısıtma yerleri oluşturulmuştur. Oturma Birimi 6 da bulunan özel hamam bu özellikleri taşımaktadır. Mutfak, kabul ve bazı yatak odalarındaki çeşmeler künklerle merkezi ısıtma merkezlerine bağlanmıştır. Diğer taraftan, günlük yaşama uygun olarak hazırlanan oturma odaları, salon ve kabul odalarının altından künkler geçirilmiş.Geçirilen künkler merkezi ısıtma sistemine bağlanarak, zeminden ısıtma gerçekleştirilmiştir. Hayranlık uyandırıcı bir çözümleme ile günümüz merkezi ısıtma sisteminden daha iyi bir çözüm üretmişlerdir. Diğer hayranlık uyandırıcı bir çözümleme de kanalizasyon sistemleridir. Yer altına su iletim kanallarını kuranlar, bu teknolojilerini kanalizasyon sistemlerine de uyarlamışlardır. Böylelikle, Yamaç Evlerin tuvaletleri evlerin içine, koku yapmayacak ve havalandırması kolay olacak yerlerine yapılmıştır. Bütün evlerdeki tuvaletlerin kanalizasyonları ana kanalizasyona bağlanmıştır.

İzmir

Bülbül Dağı’nın kuzey yamacında tespit edilen yerleşim izleri, mezarlık olarak kullanılmış olan bu alanda Arkaik Çağa, İ.Ö. 7./6. yüzyıla  kadar uzanmaktadır.  Hellenistik dönemde, İ.Ö 330 ile 30 yılları arasında,Bülbül dağı yamacı, pek çok terasla donatılarak sonrasında ufak bölmeli ve plansız bir yapıyı barındırmıştır. Yamaç Ev 2 günümüzde yaklaşık 4.000 m² lik büyük bir ada üzerine kurulmuş pek çok kişiye kiralanan bir ev (insula) olarak tanımlanabilir. Üç teras üzerinde her birinin girişi ayrı olan altı farklı oturma birimi yapılmıştır. Adanın her iki yanında 27,5 m.lik bir kot farkını giderecek şekilde iki sokak yapılmıştır. Yamaç Ev 2’nin kuzey cephesi Kuretler Caddesi üzerinde bir sıra dükkân ile sınırlanmakta, Efes Kentinin ızgara planını takip eden Yamaç Ev Caddesi de güney sınırı oluşturmaktadır. Ufak tefek pek çok yenilenmenin yanı sıra, Yamaç Ev 2’yi bütünüyle etkileyen dört ya da beş tane yapı evresi saptanabilmiştir. Bu yapı evrelerinin sonunda, orta terastan iki adet oturma birimi yaratılmış ve 6 oturma biriminin yapılanmasına olanak sağlanmıştır.

Oturma Birimi 4’ün toplam alanı hayli küçültülerek, Oturma Birimi 6 Kent Sarayına dönüştürülmüştür. 950 m2 lik oldukça büyük bir alana sahip olan bu konutta; İ.S 2. yüzyılda, kamu görevlisi ve dini makamın sahibi olan C. Flavius ve ailesi oturmaktaydı. Güney tarafındaki şölen salonlarının yanı sıra görkemli Mermer Salon, Bazilika, sert bir fırça ya da demir tarak ile duvarlarına istenilen şeklin verildiği ‘’Stuccu Room’’ ya da Stukkolu odalarla bu konut adeta bir kent sarayıdır. 3. yüzyılda, peristil avlunun doğu tarafına bir hamam yapılmıştır. Oturma Birimi 6’nın 4×4 sütunlu merkezi ya da peristil avlusu, özgün yapısıyla iki katlıydı. Avludan, hem kuzeydeki ve batıdaki odalara hem de güneydeki büyük ‘’Mermer Salon’’a ulaşılabilmekteydi. Peristil avlunun zemin ve duvarları mermer kaplama olup, güneydeki sütun sırası boyunca küçük bir çeşmeli havuz bulunmaktadır. Stoa olarak tanımlanabilecek bu merkezi alanların çevresine oturma birimleri olarak tanımlanan yaşam alanları yapılmıştır. İki ya da üç katlı olan bu yaşam alanlarında her şey düşünülmüş. Alt katlar günlük yaşama yönelik olarak hazırlanmış oturma, kabul, tören odaları ile salon ve mutfak gibi birimlere ayrılırken, üst katlar yatak odalarına ayrılmıştır.

Peristil avlunun güneyinde bulunan 184 m2 büyüklüğündeki yemek odası İ.S 119 yılında dekore edilerek, muhteşem ve dillere destan bir görünüme kavuşturulmuştur. Özgün tabanı çok özel seçilmiş mermerlerle kaplanmıştır. Duvarlar; birbirinden farklı mermer plakaların yanı sıra mozaikle kaplanarak, çok özel bir görünüme kavuşturulmuştur. M.S üçüncü yüzyılın üçüncü çeyreğinde depremle yıkılmış olan bu salon, yıkıntılar altında, iç dekorasyonunu önemli ölçüde koruyarak günümüze ulaşmıştır. T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izni ve Borusan Holding sponsorluğunda, Avusturya Arkeoloji Enstitüsü tarafından yenilenmektedir. M.S. 3. yüzyılda ardı ardına meydana gelen depremler sonucunda Ephesos’un şehir merkezinde barınmak imkansızlaşır. Bu öngörülemeyen doğal afet sonucunda Tahribat tabakalarında evlere ait her tür eşya kısmen de olsa koruna gelmiştir. Salonda, kırık durumda olan yaklaşık 120 000 parçanın birleştirilerek, duvarların özgün haline yakın olması sağlanacaktır.

İzmir

Oturma Birimi 6 da bulunan iki ısıtma odasıyla çok sayıdaki hamam havuzlarının varlığı, merkezi avlunun, önceleri açık olan doğu koridorunun içine bir hamam yapıldığını göstermektedir. Bu hamam, günümüzdeki saunaları aratmayacak özelliklere sahip olup; kuzeyde sıcaklık odası, ortasında terleme odası ve nihayet soğuk havuzun bulunduğu güney odası bulunmaktadır. İki nişli güney odası, aynı zamanda kıyafet değiştirme odasıdır. Yerler, duvarlar ve havuzlar mermerle kaplı olup, pencereler camla kaplanmıştı. Günümüzde ‘’Su ile gelen sağlık’’ sloganıyla çalışmakta olan SPA ların bir uygulamasını İ.S 3. yüzyılda Yamaç Evlerde görmekteyiz.

İzmir

M.S 160 yıllarında, yüksek bir beşik tonoz ve güneyinde bir absis ile donatılmış olan Bazilika, ev sahibinin, konuklarını ağırlamak amacıyla yapılmıştır. Bazilika’nın duvarlarının alt kısımları mermerle kaplanmış. Duvarların üst kısımlarıyla beşik tonoz, fresklerle süslenmiştir. Benzer bir düzenleme, bazilikanın önünde yer alan suyla küçük bir mekânda görülmektedir. Mermer ve resimlerle Mekanın ortasında bir havuz bulunmaktadır. Yamaç Evlerde inşaat malzemesi olarak, taş ve tuğla, harçla birlikte kullanılmıştır. Duvarlar, içten ve dıştan sıvanmıştır. Odaların ve salonların duvarlarında ise freskler ve mermer kaplamalar kullanılmış. Yerlerde ve bazı duvarlarda, geometrik desenli olmakla birlikte, mitolojik sahneleri ve figürleri içeren mozaikler kullanılmıştır. Fresklerde ise; Eros’lar, kuşlar ve balı figürlerinin yanı sıra, günlük yaşamdan kişiler ve tiyatro sahneleri işlenmiştir.

Kaynaklar:

1)    tr.wikipedia.org

2)    www.kulturvarliklari.gov.tr

3)    www.muze.gov.tr/

4)    www.selcuk.bel.tr/

5)    Bilgilendirme levhaları

6)    http://www.goturkey.com/

Share Button
2980 cevaplar

Yorumlar kapalı.