Kuzguncuk Üryanizade Sokak

Kuzguncuk Üryanizade Sokak

19 Mayıs 2016 tarihinde Mersin’den gelen Maide-Celal Gülay çifti ile İzmir’den gelen Leyla Kuterdam dostlarımızla İstanbul’da üçüncü günümüz. Evimizde sıkı bir kahvaltı yaptıktan sonra, program gereği önce Üsküdar’ın bir semti olan Kuzguncuk’a gidilecek. Üç dinin ibadethanelerinin bulunduğu; ezan, çan ve hazan sesinin duyulduğu bir hoşgörü iklimi Kuzguncuk… Tanıdıkça daha çok sevdiğim bir mahalle oldu benim için. Cami, kilise ve sinagogun yan yana olduğu bu mahalle ya da semti dostlarımıza da tanıtmak istiyorum.

Kuzguncuk Üsküdar İstanbul

Kuzguncuk Üsküdar İstanbul

Kuzguncuk’un Avrupa Musevileri tarafından “Kutsal Topraklar’a varmadan önceki son durak” olarak kabul ediliyor. Herhangi bir nedenle, vaat edilmiş olan topraklara gidemeyenlerin, hiç değilse bir kere dahi olsa orayı görmeyi veya Kuzguncuk’a yerleşip orada gömülmeyi vasiyet ettikleri biliniyor. Bu nedenle Kuzguncuk’ta geniş bir Musevi mezarlığı olduğu ve burada 630 yıllık mezar taşlarının bulunduğu bilinmektedir.

Kuzguncuk Üsküdar İstanbul

Kuzguncuk Üsküdar İstanbul

Sokaklarında hala ip atlanıyor, hala saklambaç oynanıyor. Yaşlı ve emeklilerin, bir araya geldikleri kahvehanelerde, sohbet edip, mahallelerini daha da güzelleştirmenin yolunu arıyorlar. Sahil yolundan, Kuzguncuk’un ana caddesi olan İcadiye Caddesi‘ne girdiğiniz anda, Kuzguncuk’taki tarihi havayı solumaya başlıyorsunuz. Grup olarak bu havayı soluduk. Yaklaşık 2 saat dolaştıktan sonra Metet lokantasında ünlü dönerini yedikten sonra rotamızı Anadoluhisarı’na çevirdik.

Küçüksu Kasrı

Küçüksu Kasrı Anaduluhisarı İstanbul

Anadoluhisarı’nda öncelikle Küçüksu Kasrı’nı gezmek istiyoruz. 19. yüzyılın oldukça ilginç bir mimari örneği olan Küçüksu Kasrı, İstanbul’un Göksu Mahallesi’nde, Üsküdar-Beykoz sahil yolu üzerinde yer almaktadır. Cumhuriyet’in ilanından sonra Atatürk’ün de ilgisini çeken yapılardan biri olmuştur. Atatürk’ün İstanbul’da bulunduğu süreler içinde çalışma ve dinlenme amacıyla kullandığı kasır, çoğu Hereke damgalı dokumalarıyla dikkat çeker.

Küçüksu Kasrı Anaduluhisarı İstanbul

Küçüksu Kasrı Anaduluhisarı İstanbul

Yakından incelediğimiz Küçüksu Kasrı’nın ilginç ve çekici mimarisi bizi kendimizden geçiriyor ve fotoğraf üzerine fotoğraf çekiyoruz. Aklıma Dolmabahçe Sarayı ve onun küçük bir kopyası olan Ihlamur Kasrı geliyor.17. yüzyılda başlayan değişim rüzgârı, 18. yüzyılda temel atmaya başlamış, 19. yüzyıldaysa ürünlerini verir konuma gelmiş. Kasrın dışında fotoğraflar çekildikten sonra rehberli olarak içeri alınıyoruz.

Küçüksu Kasrı Anaduluhisarı İstanbul

Küçüksu Kasrı Anaduluhisarı İstanbul

Rehberimizin anlattıklarına göre;Osmanlı tarihinde Lale Devri adıyla geçen dönem, Patrona Halil İsyanı olarak da bilinen Yeniçeri ayaklanmasıyla kanlı bir şekilde sona ermiş. Patrona Halil idaresindeki bu ayaklanma 28 Eylül 1730’da başlayıp günlerce sürmüş. İsyancıların isteği üzerine Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa idam edilmiş. Sultan III. Ahmet tahttan indirilmiş ve yerine yeğeni I. Mahmut tahta geçirilmiş. Böylelikle Lale Devri adı verilecek devir sona erdirilmiştir. Lale Devri’ni sona erdiren bu isyanda, Kâğıthane’de bulunan saray, köşk, yalı ve benzeri binalar yağmalanıp yıkılmıştır.

Küçüksu Kasrı Anaduluhisarı İstanbul

Küçüksu Kasrı Anaduluhisarı İstanbul

İşte, böyle bir ortamda tahta çıkan I. Mahmut, Kâğıthane ve civarını yenilemek yerine, Boğaziçi kıyılarında dinlenmeyi ve eğlenmeyi tercih etmiştir.Sultan Abdülmecit dönemi, özellikle saray ve kasır mimarlığında Batılı biçimlerin tercih edildiği yıllardır. Sultan Abdülmecid, Dolmabahçe ve Ihlamur yapılarında olduğu gibi Küçüksu Kasrı’nın bulunduğu alanda da eski ve ahşap yapıyı yıktırarak, yerine bugünkü kasrı yaptırmıştır. 1857 yılında yapımı tamamlanan Küçüksu Kasrı, 15 x 27 m. bir alan üzerine yığma tekniğiyle ve kâgir olarak yapılmıştır. Bodrumuyla birlikte üç katlı olan kasrın bodrum katı; kiler, mutfak ve hizmetkârlara ayrılmış, diğer katlarsa bir orta mekâna açılan dört oda biçiminde düzenlenmiştir. Bu özelliğiyle geleneksel Türk Evi plan tipini yansıtan yapı, genellikle dinlenme ve av amaçlı olarak kullanılan bir “biniş kasrı” niteliğindedir.

Küçüksu Kasrı Anaduluhisarı İstanbul

Küçüksu Kasrı Anaduluhisarı İstanbul

Devlete ait diğer saray yapılarının tersine yüksek duvarlarla değil, dört yönde kapısı olan ve döküm tekniğiyle yapılmış zarif demir parmaklıklarla çevrilidir. Sultan Abdülaziz  döneminde cephe süslemeleri elden geçirilerek zenginleştirilmiştir. Kabartmalarla süslü ve hareketli deniz cephesinde, bu cepheye yaslanmış şadırvanlı küçük havuzunda ve merdivenlerinde Batılı süsleme motifleri kullanılmıştır. Oda ve salonlar değerli sanat eserleriyle döşenmiş, Avrupa’dan sipariş edilen mobilyalara yer verilmiştir. Alçı kabartma ve kalemişi süslemeli tavanları, bir şömine müzesini andıran birbirinden farklı renk ve biçimde İtalyan mermerleriyle yapılmış şömineleri, her bir odada ayrı süslemeli ve ince işçilikli parkeleri, Avrupa üsluplarındaki mobilyaları, halı ve tablolarıyla zengin bir sanat müzesi niteliğindeki Küçüksu Kasrı’nın, Cumhuriyet döneminde bir süre devlet konukevi olarak kullanılmış olduğu bilinmektedir.

Göksu Nehri Anadoluhisarı İstanbul

Göksu Nehri Anadoluhisarı İstanbul

Küçüksu Kasrı gezildikten sonra dillere destan Göksu Deresi’ni görmek üzere harekete geçiyoruz. Göksu deresinin boğazla birleştiği noktadan başlayarak, Öğretmen evi, Kıyı Emniyeti ve dere içinde açılan, Göksu Marina’ya doğru yürüyoruz. Aman Allah’ım! O ne muhteşem görüntü.Kendimi bir an için Hayaller ve Âşıklar Kenti Venedik ile gondolların dolaştığı kanallarda bulduğumu sandım. Venedik’in gondol keyfi varsa, Göksu Deresinde de fasıllı sandal sefası varmış. Dere kenarında sıralanmış sandallar ve kotraları fotoğraf karelerimize alıyoruz.Türk edebiyatında da önemli yer tutan Göksu; başlangıçta şiir ve şarkılarda, sonraları ise roman ve öykülerde yer aldığını biliyoruz. Göksu’da bugün de ayakta kalan başlıca eserler: III. Selim tarafından annesi Mihrişah Sultan için yaptırılan Göksu Çeşmesi ile 1751’de ahşap, 1856’da ise bugünkü görünümüyle Abdülmecit tarafından yaptırılan Göksu Kasrı olarak bilinen Küçüksu Kasrı’dır.

Sabancı Öğretmenevi Anadoluhisarı İstanbul

Sabancı Öğretmenevi Anadoluhisarı İstanbul

Göksu Deresi görülüp, fotoğraflandıktan sonra Sakıp Sabancı Öğretmenevi’nde mola veriyoruz. Sabancı Öğretmenevi bahçesi, panoramik fotoğraf çekebileceğiniz eşsiz bir manzaraya sahip.Kuzey batısında Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, Boğaziçi’nin nadide incilerinden biri olarak alır götürür sizleri. Batıda, Boğaziçi’nin Rumeli yakasında Rumelihisarı Kalesi ve Aşiyan kendini gösterir. Rumelihisarı’ndan biraz güneye kayarsanız Bebek Koyu ile arkasındaki Bebek sırtları görüş alanınıza girer. 360 derecelik bir görüş alanı ile bir şölene dönüşür Boğaziçi. Eşiniz, çocuklarınız ve sevgilinizle gidebileceğiniz romantik köşelerden biridir. Üstelik oldukça da hesaplıdır.

Share Button