10 Ağustos Pazar, Niğde Misli…
16 Temmuz’da evlerimizi yapacak ustalar bulundu. Yönlendirmeleriyle gerekli malzemeler satın alındı. Evin ön cephesi, genelde güneş alsın diye, kuzey-doğu olacak şekilde inşaata başlandı.
İmece usulüyle, yaklaşık bir ayda evlerin yapımı tamamlandı. İnşaat tamamlandığında iki odalı şirin bir evimiz olmuştu. Her iki odanın da ön cepheye bakan birer penceresi vardı. Ayrıca evin önünde sundurma da yapılmıştı.
Sağdaki giriş kapısından, aynı zamanda mutfak ve kiler olacak odaya giriliyordu. Gerektiğinde yatak odası olarak da kullanılacaktı.
Kışın soba bu odaya kurulacaktı. Bir kapı ile sol taraftaki odaya giriliyordu. Ön cepheye bakan tek pencereli bu oda kardeşim Mustafa ile benim yatak ve çalışma odamız olacaktı ilkokula başladığımızda.
Akıncı ve Kurtuldu Ailelerindeki sevinci ve mutluluğu görmeliydiniz.
Avlu girişinin sol tarafından inilen oldukça büyük ve derin bir mağaramız da vardı. Olması iyiydi, iyiydi çünkü edinmeyi düşündüğümüz hayvanların barınma yerlerini şimdiden sağlamıştık.
Elde edeceğimizi düşündüğümüz ürünler için de depo olarak kullanılacaktı. Patates deposu olarak kullananlar vardı mağaraları.
Köylerde ‘’kenef’’ adını verdiğimiz tuvaletler evin dışında, hiç olmazsa 10-15 metre uzakta, olurdu. Bu tür tuvaletlere boşaltım çukurları açılırdı. Babam mağaraya bir delik açarak bu sorunu çözmüştü.
Evin çatısından artan tahta parçalarıyla, üzerine şilte serilerek yatmaya ve oturmaya yarayan kerevetler yapılmıştı. Kerevetlerden bazıları yüklük görevini de görüyordu.
İçine saman doldurularak yapılan uzun yastıklar duvarlara dayanacak şekilde konulunca hem oturacak hem de yatacak yerlerimiz olmuştu. Kerevetler ve özellikle yer minderleri mutlaka olurdu.
Ancak Göçebe ailelerin yemek ve çalışma masaları olmazdı. Olamazdı çünkü bir başka yere göçerken büyük sorunlara yol açardı.
Masa yerine sini adı verilen, yüksekliği de 15-20 cm olan yuvarlak yer sofraları olurdu. Genellikle tahta siniler kullanılırdı.
Gecelerimizi aydınlatmak için gaz lambaları kullanılırdı.
Yeni kuşakların pek bilemeyeceği gaz lambaları beş parçadan oluşurdu. En altta küçük bir gaz tankı, hemen üzerine eklenmiş bir gaz ayar çarkı, çarkı da içine alan gaz deposu, çarkın içinden geçerek şişenin içine giren yassı bir fitil ve en üstte, alevi koruyacak ince ve kırılgan gaz lambası şişesi bulunmaktaydı.
Türkiye’ye geldikten yaklaşık bir buçuk yıl sonra başımızı sokacağımız bir eve sahip olmuştuk.
Sıra tarlalarımızı sürüp, ekip biçmeyi sağlayacak iki öküze, ziraat aletlerine ve bir öküz arabası edinmeye gelmişti. O da olur du inşallah…