31 Ocak 1971 Pazar, Isparta…

Isparta Sanat Enstitüsü ve Teknisyen Okulu  Müdürü Sezai Yalınes ile dün ikinci yarıyıl ders  programlarını gözden geçirdikten sonra döndüğüm odamın penceresinden İstasyon Caddesi’ne baktım.

Gözlerim cadde üzerinde Tren Garı’na doğru kayarken Büyük Isparta Parkı’na takıldı kaldı. Zihnimle bağlantı kurarak 3 Kasım 1969 Pazartesi gününe götürdü beni.

Isparta’ya ilk geldiğim günü anımsadım…

Sabahın erken saatleriydi. Zaman geçirmek için İstasyon Caddesi’nde dolaşmış, parktaki kafelerden birinde çay içmiş, tren garına kadar gitmiş ve tam zamanında geri dönmüş ve okul müdürüyle tanışmıştım.

Gözlerimi ovuşturarak odama geri döndüm…

Isparta’da göreve başlayalı iki yıldan biraz fazla olmuştu. Fırsat buldukça Ankara’daki tiyatro, opera ve diğer etkinlikler için gittiysem de Demirel yönetimindeki iktidarın her gün biraz daha ülkeyi kargaşaya götürdüğüne Isparta’da tanık oluyordum.

1971 yılının Ocak ayının sona erdiği bu günlerde, ülkemizdeki terör ve şiddet eylemlerinin sayısı oldukça artmıştı.

Üniversite kampüslerinde öğrenciler arasında ortaya çıkan kutuplaşma giderek sokaklara ve şehirlere yansımıştı.

Şehirlerde bombalar patlıyor, bankalar soyuluyor, kurtarılmış bölgeler oluşturuluyor ve özellikle büyük şehirlerde okullara ve işyerlerine gitmek cesaret istiyordu.

Tam bunları düşünürken kapımın tıklatıldığını duydum. Tıklatılan kapıya baktığımda Eğitim Enstitüsü öğrencisi Mustafa birkaç arkadaşıyla bana bakıyordu.

-Hoş geldin Mustafa…Çoktandır görüşememiştik. Geçin oturun, size çay yaptırayım. Hem içer hem de sohbet ederiz.

-Umarım zamansız gelmedik Akıncı öğretmenim. Aklımızı kurcalayan bazı kavramların altından kalkamadık. Yardımcı olabileceğinizi düşündük.

-Ben de önümüzdeki haftanın bütün hazırlıklarını tamamlamış, zihnimde 1969 yılına kadar geri gittikten sonra günümüze, ülkemizi kaosa sürükleyen olaylara odaklanmıştım. İçimi dökecek biri olsa diye düşündüğüm bir zamanda sizler geldiniz.

-İyi ki gelmişiz o zaman…

Zile basarak koridorda dolaşmakta olan gece bekçisine çay demlemesini rica ettikten sonra Mustafa’ya dönerek,

-Söyle bakalım Mustafa, bu kaos ortamında altından kalkamadığınız kavramlar nedir?

-Dediğiniz gibi Akıncı öğretmenim…Ortam tam anlamıyla kaos… Devrimci kesimde de böyle bir ortam var. Türkiye İşçi Partisi gibi yasal bir parti varken yasal olmayan Türk halk kurtuluş Ordusu, Türk Halk Komünist Partisi-Cephesi oluşumlarının yanı sıra Beyaz ve Kırmızı Aydınlık dergileri ve içerikleri kafamızı karıştırdı.

Mihri Belli ve arkadaşlarının çıkardıkları Kırmızı Aydınlık içeriklerinde sözü edilen Milli Demokratik Devrim kavramların üzerine üzerine tuz biber ekti.

Milli Demokratik Devrim’in Kemalist bir yol mu, sosyalist bir yol mu önerdiğini pek anlayamadık. Siz 5 yıl Ankara’da öğrenci olayları içinde kaldınız. Bunlarla haşır neşir olduğunuzu biliyoruz. Açıklar mısınız lütfen.

-Haklısın Mustafa…Kasım 1968’de ”Aydınlık Sosyalist Dergi” adıyla yayına başlayan AYDINLIK, 15. sayıdan itibaren, Devrime giden yöntem konusunda anlaşamayan yazarlar ve taraftarları tarafından, 1970 yılında ikiye ayrıldı.

Mihri Belli ve arkadaşlarının kırmızı kapaklı Aydınlık Dergisi Milli Demokratik Devrim  içerikli yazılar yazarken, Doğu Perincek’in başını çektiği ”Proleter Aydınlık Dergi” beyaz kapaklı olarak çıktı.

Beyaz Aydınlık İşçi sınıfının önderliğinde sosyalizmi kurmak isterken Kırmızı Aydınlık taraftarları, Milli demokratik devrim adı altında, Sosyalist Devrimi iki aşamalı olarak düşünüyorlar.

Millî Demokratik Devrim, önce “askeri darbe” şeklinde “genç subayların” önderliğinde gerçekleşecek sonra da ”Proleter Devrim” şiddete dayanmadan kesintisiz bir şekilde işçi sınıfının hakimiyeti kurulacaktı.

-Konuyu biraz daha açar mısınız Akıncı öğretmenim…

Diyen Mustafa ve arkadaşlarına aşağıdaki açıklamaları yaptım. Beni sabırla dinlediler, arada bazı sorular sordular ve teşekkür ederek ayrıldılar.

*****

Millî Demokratik Devrim, 1960’ların ikinci yarısında Türkiye İşçi Partisi içindeki bölünmenin temel nedenlerinden biriydi.

Özellikle Mehmet Ali Aybar’ın liderliğindeki Türkiye İşçi Partisi çevresi, “Millî Demokratik Devrim” ile “Sosyalist Devrim” i birbirinden bağımsız olduğunu savunup doğrudan bir sosyalist devrimi tercih ediyorlardı.

Mihri Belli’nin kavramlaştırdığı Millî Demokratik Devrim ise ikinci bir grup tarafından Türkiye’ye daha uygun bir devrim olarak tercih edilmişti.

Bu gruptakilere göre devrim, aynen Sovyetler Birliği’nde 1917 yılında olduğu gibi iki aşamalı olmalıydı.

Önce Millî Demokratik Devrim “askeri darbe” şeklinde “genç subayların” önderliğinde gerçekleşecek sonra da ”Proleter Devrim” şiddete dayanmadan kesintisiz bir şekilde işçi sınıfının hakimiyeti kurulacaktı.

Milli Demokratik Devrim hareketi, 1960’lı yıllarda dinamizmini artıran sosyalist gruplar içinde gerek teorik gerekse pratik bakımdan Türk solunu en çok etkileyen akımlardan biriydi.

Türkiye Komünist Partisi’nin aşamalı devrim geleneğini 1960’lara taşıyan ve sosyalist devrimden önce mutlaka bir “Demokratik Devrim” yapılmasının zorunlu olduğunu savunan bu akım, “Bilimsel Sosyalizm” in gereklilik bakış açısını sahipleniyordu.

Türkiye’nin yarı feodal bir tarihsel aşamada bulunduğuna hükmediyor ve Kemalist devrimin tamamlanması gerektiğine inanıyordu.

(MDD)’nin devrim stratejisinin en önemli unsurlarından biri ”asker-sivil aydın” topluluktu.

Bu arada (MDD) düşüncesini savunanlar 1968’de Fikir Kulüpleri Federasyonu’nun (FKF) yönetimine hâkim olmuşlardı. Bütün büyük üniversitelere yayılmış olan (FKF) zamanla DEV-GENÇ adıyla bilinen, ‘’Devrimci Gençlik’’ örgütüne dönüştürülmüştü.

Milli Demokratik devrimcilere göre Kemalizm’in mirasçısı olan ”Asker-Sivil-Aydın” topluluğu, işçi sınıfının yeterli bilinç düzeyine ulaşamadığı ve milli burjuvazinin gelişmediği Türkiye’de, çıkarı emperyalizme karşı olan sınıflarla ittifak kurarak ülkeyi emperyalist sistemden koparacak bir devrimi gerçekleştirebilirdi.

Bu işbirliği isteğidir ki, Türk solunun sınıf mücadelesi dayanan yöntem, sosyalizmden daha çok “cuntacı ve baskıcı” resmi ideolojiyi benimsediği algısı yaratmıştır. Sırtını işçi ya da köylü sınıfına değil, militarist bir “devlet zorbalığına” dayadığı iddia edilmiştir, edilmektedir.

Share Button