2009 yılının Ağustos ayında; Eyüp’teki teleferik durağında inerek, önce Piyer Loti tepesine çıkmış, bir süre dinlenip, panoramik fotoğraflar çektikten sonra Eminönü’ne doğru yola koyulmuştum. Bir kenti öğrenmenin en iyi yolu, yürümek ve fotoğraflarını çekmektir.

Yolum üzerinde bulunan Ayvansaray’a uğramıştım.Surların dışında mükemmel bir çevre düzenlemesi vardı, içim açılmıştı. Surların içine girdiğimde ise içim kararmıştı. Neredeyse yıkılmakta olan ahşap binalar ve tam bir gece kondulaşma vardı.

SURLARIN İÇİ

Ayvansaray, Tekfur Sarayı’ndan Haliç’e doğru inen ve İstanbul’un kara tarafı surlarının, deniz tarafı surlarıyla birleştiği bölgededir. Surların bu bölümü Heraklikus ve Leon Surları olarak anılır.Mahallenin adının kökenine ilişkin söylencelerden biri şöyledir.

Osmanlı döneminde saraya ait bazı egzotik hayvanların özellikle de fillerin, buradaki Blaherne Sarayı’nda (günümüzde Tekfur Sarayı) barındırılmasından ötürü bu semte “hayvan sarayı” dendiği; bunun da zamanla değişerek Ayvansaray’a dönüştüğü yönündedir.

 

AYVANSARAY TÜRK MAHALLESİ 4

Bu gün, 5 Haziran 2011 Pazar günü, Ayvansaray’a tekrar uğradım. Olumlu yönde değişen bir şeyler görmedim. Aksine, ahşap ve tarihi binaların bir çoğu daha da kötü bir durumda idi, üzüldüm.

Ayvansaray’ın arka sokaklarına daldığımda ise karşıma Meryem Ana Ayazması çıktı.Geniş ve bakımlı bir bahçede yer alan ayazma yalnız Hristiyanlar’ın değil birçok Türk’ün de şifa bulmak için ziyaret ettiği bir yer olarak biliniyor.

 

Yüksek duvarlarla çevrili bu ayazmaya girdiğimde, büyük sayılabilecek bakımlı bir bahçe ile karşılaştım.Bahçenin sonunda ayazmaya ulaşmıştım.Kutsal Su pınarları olarak tanımlayabileceğimiz Ayazma’lar, aynı zamanda şifalı su kaynakları olup, Anadolu’nun bir çok yöresinde bulunmaktadır.

Bizans döneminde Blaherna Sarayı’nın ayazmasıydı. Ayazmanın üstünde imparatoriçe Pulcheria bir kilise yaptırmış. Birkaç yıl sonra Kudüs’ten gelen iki Bizanslının Meryem Ana’ya ait elbiseler olduğu iddiasıyla yanlarında getirdikleri giysileri kilisede sakladılar ve etrafa da yaydılar. Böylece kilisenin önemi arttı. Bu kilise, Fetihten 20 yıl kadar önce , içinde Meryem’in elbiseleriyle yanıp yok olmuş. Şimdi, ayazmanın da içinde olduğu, 1900’lerde yapılmış küçük, şirin bir kilise var.

Ayazmadan ayrılarak, Balat semtindeki gezimi sürdürdüm.

Share Button