20 Kasım 2011 Pazar…

Kayınbiraderim Lütfi ile Dünyanın en güzel koylarından birine, İstanbul İstinye Koyuna gidiyoruz. Eşi Cihan İzmir’de, benim eşim de Ankara’da. İkimiz de kış bekârıyız ve iyi bir sabah kahvaltısı yapmak istiyoruz. Havanın hafif yağmurlu ve sisli olduğu bu Pazar gününde, dolmuşla ulaştığımız İstinye Koyu, sisler arasından gizemli bir havaya bürünmüş. Yine de puslu bir cennet gibi kendini gösteriyor.

İstinye İstanbul

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin İstinye Sosyal Tesislerindeki sabah kahvaltıları hem göze, hem mideye hem de keseye uygun, diyen Lütfi’nin önerisi dedi kabul edildi ve tesise girildi. 1998 yılında İstinye Koyu’nda İstanbulluların hizmetine giren bu nadide mekânda, huzur bulabileceğiniz gibi, İstinye Koyu’nun gizemli görüntüsü eşliğinde kahvaltınızı yaparsınız. İki katlı olan tesisin giriş katı kafeterya, üst katı ise balık ağırlıklı restoran olarak hizmet veriyor. 
İstanbul Boğazının en büyük koylarından biri olan İstinye Koyu, kuzeyde Yeniköy, güneyde Emirgan semtleriyle sınırlı. Kuzey ve kuzey batı doğrultusundaki sahil şeridiyle, İstinye sırtlarında yoğun bir yerleşim olduğu görülüyor. İstinye Koyu için Evliya çelebi ünlü seyahatnamesinde şöyle yazar. “Bin parça gemi alır büyük limanı vardır. Han ve Medrese yoktur. Bağ ve bahçesi çoktur. Ahalisinin fukaraları bahçıvan ve balıkçıdır. Kasaba, körfez dâhilinde olduğundan havası o kadar iyi değildir. Liman burnunda bir misafirhanesi vardır. Limanı rüzgârdan emindir.”

İstanbul

Koy içinde İstinye Yat Limanı bulunmaktadır. Geçmiş dönemlerde koyda bulunan yüzer-batar İstinye Tersanesi 90′lı yılların başlarında kaldırılmıştır. Koydaki aşırı kirlilikle başa çıkmak için İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İSKİ devreye girmiş ve özel araçlarla koyda deniz tabanında biriken ve kalınlığı 5–6 metreyi bulan balçık katmanını temizlemiştir.

İSPARK, teknelerin düzensiz park edilmesine çözüm olarak Tekne Parkları bulmuş ve uygulamış.  2013 yılında hizmete giren İstinye Teknepark modern, çevreci ve estetik bir çözüm getirmiş.

İstanbul Sakıp Sabancı Müzesi

 

Gözümüz ve gönlümüzün de doyduğu mükemmel bir kahvaltıdan sonra, İstinye Caddesinden güneye, Emirgan Korusu’na doğru yürümeye başlıyoruz. Sakıp Sabancı Caddesini geçip, Sakıp Sabancı Müzesi ve Çınaraltı’na ulaşıyoruz. Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi, zengin bir hat ve zengin bir resim koleksiyonunu bünyesinde barındırıyor. Ayrıca dünyaca ünlü süreli sergiler de düzenliyor.

2009 yılında İstanbul’da Bir Sürrealist: Salvador sergisini, 2010 yılında Efsane İstanbul: Bizantion’dan İstanbul’a – Bir Başkentin 8000 Yılı adlı sergilerini gezme fırsatını bulduğum SSM si 2002 yılında kapılarını ziyaretçilerine açmıştır. İstanbul’un gözde müzelerinden biridir. Son yıllarda ‘’Picasso İstanbul’da’’ ve ‘’Heykelin Büyük Ustası Rodin İstanbul’da’’ sergileriyle Uluslar arası alanda dikkat çekmeyi başarmış bir müzemizdir.

Müzenin önüne geldiğimizde ‘’Son Kez, İlk Kez’’ adlı serginin izleyicilerin ziyaretine açıldığını öğreniyoruz. Ancak, bu kez müzeyi gezecek zamanımız yok. Sonraki günlerde gezmek üzere, bilgi almakla yetiniyoruz. Newsweek tarafından, günümüzün en önemli 10 çağdaş sanatçısı arasında gösterilen dünyaca ünlü Fransız sanatçı Sophie Calle’nin SSM ile gerçekleştirdiği bir özel projenin ürünleri sergileniyormuş.

Bu özel projede sanatçı merceğini milyonlarca İstanbullu arasından seçtiği bir grup insana çeviriyormuş. Sanatçı, Sony ve Teknosa’nın teknoloji desteğinde gerçekleştirilen sergide görme engelli kişilerin ‘’gördükleri son an’’ın yanı sıra ‘’İstanbul’da yaşayıp denizi görmemiş insanlar’’ konusunu özgün bakış açısıyla inceliyormuş. SSM Müzesi , Çınaraltı çayhane ve kafelerini geçiyoruz.

Sahil boyunda ana cadde üzerindeki Oba, Hisar, Çapa ve Karaca restaurantları ile Rumelihisarı Spor kulübü sosyal tesisleri, eski vapur iskelesi kiralanarak yapılan iskele restaurant, semtin ilgi gören mekânlarındandır. Halen Divanhane adı ile cafe olarak işletilen eski Avcı Restaurant da çok ünlü bir lokanta imiş. Bu restaurantlarda her mevsimde deniz ürünlerini bulmak ve en tazelerini yemek olasıdır. Kalenin yanında ki çay bahçeleri ile cafeler, Dua tepe parkı mesire yeri ve park içinde ki çay bahçeleri, Rumelihisarı’na canlılık katan yerler olarak biliniyor.

Rumelihisarı; Boğaziçi sahil şeridinde yer alan, Beşiktaş ilçesine bağlı; Baltalimanı, Fatih Sultan Mehmet ve Bebek Mahallesi ile sınırı olan çok eski bir yerleşim bölgesidir. Taksim’e 9, Eminönü’ne 10 km uzaklıktadır. Tarih kitaplarından öğrendiğimize göre; Rumelihisarı Boğaziçi’ndeki ilk Türk köyüdür. 1450 yılında ilk yerleşimin gerçekleştiği ve cami inşa edilip mezar yeri belirlenen bir köydür.

Okunan mezar taşlarından en eskisinin üzerinde 1451 tarihi vardır. İstanbul Boğazının en dar yerinde bulunmaktadır. Boğazın en dar yeri olması nedeniyle eski devirlerde Asya ile Avrupa yakası arasında bir geçit yeri olması bakımından çok önemli bir yer tutmaktaydı. Tarih kitaplarından edindiğimiz bilgilere göre; İstanbul Sarıyer’de bulunan Rumeli Hisarı, 30 dönümlük bir alanı kapsamaktadır. Anadolu Hisarı’nın karşısında İstanbul Boğazı’nın 600 metrelik en dar ve akıntılı kısmında inşa edilmiş bir hisardır. 90 gün gibi kısa bir sürede tamamlanan hisarın üç büyük kulesi, dünyanın en büyük kale burçlarına sahiptir.

Rumelihisarı’nı geçerek Bebek ve Bebek Koyu’na doğru yürümeye devam ediyoruz. Bebek; İstanbul’un Beşiktaş ilçesine bağlı, boğazın Rumeli yakasında bulunan en görkemli ve en pahalı semtlerinden biridir. Aynı adı taşıyan bir koya sahip olup, koyda yüzlerce yat ve tekne demirlemiş durumdadır. Doğusunda Sarıyer, batısında Beşiktaş, kuzeyinde Etiler polis merkeziyle çevrilmiş olup; kuzeyinde ”Küçük bebek” güneyinde de ”Büyük Bebek” olarak bilinir.

İstanbul Boğazına hâkim sırtlara dayanmış olan Bebek Semti, her insanın ve topluluğun, yaşamını sürdürmek istediği bir mekândır. Bebek sırtlarından İstanbul Boğazının seyrine doyum olmaz. Boğazın muhteşem manzarası, insanlara rüyada oldukları duygusunu tattırır.İki saate yakın yürüdüğümüz İstanbul Boğazı’nın güzelliklerine doyamadık. Ancak, zaman ilerlemişti ve ben de pazartesi günü Ankara’ya dönecektim. Kayınbiraderim Lütfi’ye teşekkür ederek Kabataş otobüsüne bindim. Kabataş’tan tramvaya binerek Topkapı Pazartekke’ye, oradan da Göktürk otobüsüne binerek evime ulaşacaktım. Lütfi de Beşiktaş otobüsüne binerek, Gayrettepe’deki evine gitti. Böylelikle güzel bir günü sonlandırdık

Share Button