Mersin’de yaşamakta olan annemi, her ay ziyaret eder ve ortalama bir hafta on gün yanında kalırım. Bu süre içerisinde, annemle hem hasret giderir, hem de annemin sağlık yönünden biraz toparlanmasını sağlamış olurum.

Bu kez, 12 temmuz salı günü, Ankara’dan saat 13.00 de hareket eden otobüsle, saat 20.00 de Mersin’de oldum. Otobüsten iner inmez, sanki saunaya girmiş gibi oldum. Otogardan çıkarak bir dolmuşa atladım ve 10 dakika sonra da annemin evinde oldum. Kamburu biraz daha çıkmış, zayıflamış ama canlı buldum kendisini.Ertesi sabah, 13 Temmuz Çarşamba günü, sabah kahvaltısından sonra, ilk işim, Atatürk Parkının bir ucunda bulunan Amatör Balıkçılar Derneğinin Marina karşısındaki açık alan çayhanesinde yer almak. Burasını çok seviyorum. Mersin’de bulunduğum günlerde, Amatör Balıkçılar Derneğinin lokaline mutlaka uğrar ve Marina karşısında demli çayımı yudumlarım.

Bu gün, 14 Temmuz 2011 Perşembe günü; İstasyon Caddesinden Atatürk Parkına girerek Amatör Balıkçılar derneğine ulaşmak istedim. Amaçlarımdan biri de, Hüseyin Gezer Uluslararası Taş Heykel Sempozyumu nedeniyle Atatürk Parkında sergilenen ve parkı açık hava müzesine dönüştüren taş heykelleri tekrar görmekti.Mersin Atatürk Parkı ve yakın çevresi adlı blog yazımda da belirttiğim gibi, taş heykeller ilan panolarına ve karalama tahtalarına benzemiş. Üzüldüm, kahroldum. Yalnız taş heykeller değil zarar gören. Çimler de zarar gördüğü gibi, her taraf kabak ve ayçekirdeği kabuklarıyla doluydu.

Mersin Büyükşehir Belediyesi yetkililerinin daha duyarlı olmaları ve parktaki taş heykellere sahip çıkmaları dileğiyle, Mersin’de yaza merhaba diyorum.

Share Button