2016-09-07_12-26-38Modern dünyanın önemli bir salgın hastalığı olarak kabul edilen ve yıldan yıla büyük bir artış gösteren depresyon, genlerimize işlemiş bir gerçek olup, bir zamanlar insan yaşamının doğal ve normal bir parçasıydı. Hayatta kalabilmek için, son çare olarak, depresyona başvuruyorduk. Günümüzde de bedenimiz, kendince ölümcül bir tehlike sinyali aldığında aynı yola başvurmakta ve klinik olmayan doğal depresyona girmektedir.

Biz, daha doğrusu Paleolitik Çağ ve öncesinde yaşayan atalarımız, hayatta kalma depresyonuna her kara kışta, kıtlık ve kuraklıkta başvurduk. Çünkü, depresyona başvurarak hayatta kaldık. Klinik depresyondan söz etmiyoruz. ‘’Hadi metabolizmayı yavaşlatalım, yağları depolayalım, içe dönelim, inzivaya çekilelim, kış uykusuna yatalım, yaşamsal olmayan bütün organların çalışmasını asgariye indirelim ya da kapatalım’’ diyen hayatta kalma depresyonundan söz ediyoruz.

2016-09-07_12-56-07Yaşamsal olmayan bütün organ ve sistemlerin kapatılmasına, körelip bozulmasına izin veren hayatta kalma depresyonunu bilmemiz ve anlamamız gerekiyor. Anlamamız gerekiyor, çünkü her tür süreğen baskı da aynı etkiye neden oluyor. Savanada avlanmak için dolaşırken, çalılıklar arasından aniden karşımıza kaplan çıktığında, bedenimizde ‘’kaç ya da savaş’’ kimyasallarının akışı tetiklenir.

Kaç ya da Savaş durumunda kanımıza adrenalin denen madde karışır ve bedenimizin her köşesine ulaşır. Adrenalin diğer yüzlerce kimyasalı tetikleyip, bedenimizdeki hemen her organın ve kasın biyolojik etkinliğini değiştiren dalgalara neden olur. Sonuçta, bedenimizde iki önemli etkinlik gerçekleşir.

2016-09-07_15-19-35birincisi acil durum güçlerimizin devreye sokulmasıdır. Böylelikle fiziksel güç, görüş keskinliği ve zihinsel odaklanma maksimum düzeye ulaşır ki savaşalım ve hayatta kalalım. Kaç ya da Savaş durumlarında kanımıza karışan adrenalinle bedenimizde gerçekleşen etkinliklerden ikincisi ve daha ilginci ise savaşmak için gereksiz güçlerin tümünün devre dışı kalmasıdır.

Bedenimiz ve beynimiz yalnız tehlikeye odaklanır. Midemiz, bağırsaklarımız ve böbreklerimiz çalışmalarını durdurur. Karaciğerimiz kanımızı temizlemeyi durdurarak, savaş için gereken ekstra enerjinin karşılanması için şeker stoklarını doğrudan kan dolaşımına boşaltır. Bağışıklık sistemimiz, kanser hücreleri de dâhil olmak üzere, arka plandaki bütün denetlemelerini bırakır. Karşılaştığı yoğun savaş travmasıyla başa çıkmaya çalışır. Beynimiz, o ana odaklandığı için, uzun vadeli düşünmeyi, hafıza geliştirmeyi ve diğer düşünsel faaliyetleri bir tarafa bırakır.

Kaç ya da Savaş durumlarında bedenimizdeki kas yapımı, kemik yapımı, kan damarı yapımı ve kan damarı onarımı gibi bütün faaliyetler sona erer. Kısacası, ölüm kalım durumlarında her bir enerji ve güç kırıntısı, uzun vadeli olandan acil olana ve alt yapıdan hayatta kalma çabasına doğru yön değiştirir.

ozpamir-30Kıtlık, kuraklık ve kara kış dönemlerindeki hayatta kalma depresyonu ile ‘’Kaç’’ ya da ‘’Savaş’’ durumlarındaki hayatta kalma depresyonu aynıdır. Buna bir ekleme daha yapalım. Çocuklarımıza sürekli olarak ‘’Ders çalış, ona dokunma, bunu yapma’’ gibi uyarılar da O’nu Kaç ya da Savaş durumuna sokar.  Eşiniz ya da çalıştığınız işyerindeki yöneticiniz ile olan anlaşmazlıklarınız da ‘’Kaç ya da Savaş’’ durumundaki depresyona girmenizi sağlar.

Açıkçası, her türlü uyumsuzluktan kaynaklanan gerginlik ya da stres, bedenimiz ve fiziksel beynimiz tarafından ‘’Kaç ya da Savaş’’ biçiminde algılanmaktadır. Bunun sürekliliği ise bağışıklık sisteminin bütünüyle çökmesine neden olduğu gibi; karaciğerinizin, böbreklerinizin, midenizin, bağırsaklarınızın ve daha nice organlarınızın iflas etmesine neden olur.

2016-09-08_17-41-57Antidepresan ilaçlara ve doktorlara başvurmadan önce, Paleolitik ve önceki dönemlerdeki atalarımızın yaşam biçimlerini öğrenmekte yarar var diye düşünüyorum. Hayatı felce uğratan kıtlık ve soğuk olmadığına, avlanmak için bir aslan ya da kaplanla karşılaşmadığımıza göre bedenimizin doğal depresyondan vazgeçmesini düşünebilirsiniz.

Ancak, unutmayalım ki doğal depresyona neden olan olumsuz koşullardan yüz yıl önce kurtulduk. Bu değişim insan gelişiminde büyük bir olay olmasına karşın, evrimsel zamana göre değerlendirildiğinde henüz hiçbir etkisi yoktur. Bedenimiz ve fiziksel beynimiz hala kıtlık, kuraklık ve kaç ya da savaş dönemlerinde yaşadığımızı sanmaktadır. Bu sanıdan kurtulabilmesi için de yüzlerce yıl yeniden evrimleşmesi gerekecek.

Sürekli bir depresyon olarak nitelendirdiğimiz Kaç ya da Savaş durumundan kurtulmanın yolu, bedenimize ve fiziksel beynimize şifreli mesajlar göndermektir. Hafif aerobik ve sabah yürüyüşleri bunlardan biridir. Bu tür etkinlikler bedenimiz tarafından baharın geldiği, Kaç ya da Savaş koşularının ortadan kalktığı biçiminde algılan

Share Button