2012 İlkbaharı-Mersin
8 Nisan 2012 Cumartesi, Mersin…
İstanbul Alibeyköy’den 7 Nisan günü saat 05,30’de bindiğim otobüsle 14 saatlik bir yolculuktan sonra, saat 19.30 civarında Mersin Otogarına inmiştim. Gazi Mustafa Kemal Bulvarında bindiğim bir dolmuştan Çakmak Caddesi başlangıcında inmiş, 15 dakika sonra da 5017 sokaktaki rahmetli annemin evine ulaşmıştım. 89 yaşına girmiş olan annemin kulakları çok zor işittiğinden, kapıda uzun süre zili çalarak beni duymasını istedim. Yaklaşık 15 dakikalık bir uğraştan sonra beni duyabildi ve pencereden, kim olduğumu kontrol ettikten sonra kapıyı açtı. Elini öptüm, birbirimize sarılarak hasret giderdik. Sonra da, başta sağlığı olmak üzere, şikayet ve önerilerini annemi dinledim.
9 Nisan Pazar günü… Bahar gelmiş ve havalar ısınmış. Annemin odasındaki odun ve kömür sobasını sökmemiz gerekiyor. İşe başladık. Soba borularının yanı sıra baca temizliği de yapıp, sobayı kaldırdık. Sobanın kaldırılması ve temizlik işlemlerinden sonra da, Mersin’e her gelişimde yaptığım gibi, Şehir Mezarlığındaki babamın mezarını ziyarete gittim. Kendimce dua ettim. Mezarlığa da bahar gelmişti. Her taraf yemyeşil olmuş, ortalığı çiçekler kaplamıştı.Mersin Şehir Mezarlığı çocukluğumdan beri ilgimi çeken bir mekândır. Türkü, kürdü, Rum’u, Müslüman’ı, Hristiyan’ı, velhasıl her dinden ve her mezhepten insanların defnedildiği bir mekândır Mersin Şehir Mezarlığı. Kültür Bakanlığı tarafından “Taşınmaz Kültür Varlığı” olarak tescil edilmiş ve korumaya alınmış. Mezarlıktaki ilkbaharı gördükten sonra, kent içerisindeki ilkbahara da merhaba demek istedim. İstedim ama önce otogara uğrayıp 10 Nisan 2012 Pazartesi günü için İstanbul’a dönüş bileti almalıyım.
Mersin Otogarında biletimi aldıktan sonra, Mersinli Ahmet caddesinden Atatürk Parkı’na gitmek üzere rota belirledim. 107. Cadde üzerinde, Akdeniz belediyesinin oluşturduğu Ümit Yaşar Oğuzcan Parkı’na rastladım. Park, anılarımın canlanmasına ve 1961 li yıllara gitmeme neden oldu. 1961-63 yıllarında, İstanbul Çapa İlköğretmen Okulu’nda okurken tanımıştım Ümit Yaşar Oğuzcan’ı. İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu ve Eğitim Enstitüsü aynı asırlık binada bir arada kalıyorduk. Sıkça düzenlenen şiir etkinliklerinden birinde dinleme fırsatını yakalamıştım.
Yedigün, Varlık, Büyük Doğu gibi dergiler de yayınlanan şiirleriyle tanındı. İlk şiir kitabı “İnsanoğlu” 1947’de basıldı. Zamanla geniş kitlelerin okuyup hayranlık duyduğu bir aşk ve ölüm şairi olarak tanındı. Şiirlerinde Faruk Nafiz Çamlıbel duyarlılığı görülür. Bazı şiirleri çağdaş sanat müziğinin popüler bestecileri tarafından bestelendi. En duyarlı ve yoğun aşk şiirlerinin yazarıdır. Ümit Yaşar Oğuzcan Parkından ayrılıyor ve Mersin liman bölgesine giriyorum.
Liman bölgesindeki İl Kültür Ve Turizm Müdürlüğünden tanıtım broşürleri alarak Mersin Büyükşehir Belediyesi Kongre Ve Sergi Sarayına doğru yürüyorum. Atatürk Parkının Liman bölgesinde, Valilik binasının karşısında 60 dönümlük bir arazi üzerinde kurulmuş olan Kongre ve Sergi Sarayını tekrar geziyorum. Suni bir göl üzerine inşa edilen Kongre ve Sergi Sarayının bünyesinde 1.000 kişilik büyük salon, 70 ve 80 kişilik 2 adet küçük salon, 1 adet sergi ve dinlenmelik salonu ile nikâh salonu bulunmaktadır. 3 adet iskele ile suni göl üzerinden, deniz kenarındaki yürüme yoluna bağlanan Kongre ve Sergi Sarayı, ayrıca geniş bir otoparka ve çay bahçesine sahiptir. Kongre ve Sergi Sarayından Mersin’deki tüm kurum, kuruluş ve sivil toplum örgütlerinin yanı sıra, İl dışı ve yurt dışından kentimize gelen konuklar da rahatlıkla yararlanabilecektir.
Mersin Atatürk Parkı ile Kültür Parkını çok severim. Mersinlilerin hava koridorlarından biridir. Her yaştan ve her kesimden Mersinlilerin en önemli uğrak yerlerinden biridir. Parkın bakımı konusunda çok eleştirim olmuştu geçmiş aylarda. Bu kez bakımlı buldum, ama yine de çekirdek kabukları her yerdeydi. Çevre bilincini ilköğretimden itibaren yerleştirmenin önemi burada ortaya çıkıyor. Sahil Yolu Caddesi üzerinden, yaklaşık 1 km güney-batıda bulunan Amatör Balıkçılar Derneği Marinasına gitmek istiyorum.
Mersin Atatürk Parkının bir ucuna yerleşmiş olan Mersin Amatör Balıkçılar Derneğinin sahip olduğu balıkçı barınağı ve çevresi en çok sevdiğim ve ziyaret ettiğim mekânlardan biridir. Tavşankanı rengindeki demli çaylarının eşliğinde çıtır simidinizi yerken denizi ve kentin hayalini seyretmek bir ayrıcalıktır gibi gelir bana. Derneğin oturma mekanına girmeden önce bir simit alıyor ve tavşan kanı bir çay söylüyorum. Marina, marinadaki tekne ve kotralar ile karşıda Luna park harika bir manzara oluşturuyor. Çayımı çıtır simitle birlikte içtikten sonra liman bölgesine, oradan da otogara gidiyorum.
Yorumlar kapalı.