Sakıp Sabancı Müzesi Rembrandt ve Çağdaşları Sergisi 3
REMBRANDT HARMENSZOON VAN RİJN
IŞIK VE GÖLGENİN SİHİRBAZI REMBRANDT
Birisine, ‘’Tüm zamanların en iyi ressamı kimdir?’’ diye sorsanız, Rembrandt yanıtını almanız en büyük olasılıktır. Konuyla yakından ilgilenenlerin yanıtı Rembrandt olacaktır. Yanıt Rembrandt’tır ama Kim’dir Rembrandt ? Sorusunun yanıtını en güzel veren doküman, SSM de gösterimde olan, Hollanda Dışişleri ve Turizm Bakanlığının ortaklaşa hazırladıkları belgesel nitelikli tanıtım filmidir. Bu tanıtım filmine göre, 17. yüzyıla dönmemiz gerekir. Rembrandt, Kuzey Hollanda’nın İspanyol hâkimiyetine karşı ayaklandığı hareketli ve karışık bir dönemde yaşadı.
Ayaklanmanın lideri Prens Willem van Oranje idi. 1580’de II. Filip, Prens Willem van Oranje’nin başına ödül koydu. Willem buna bir savunma yazısıyla, ayaklanan vilayetlerin Genel Meclisleri de Ayrılma Bildirgesi ile yanıt verdi. İki yazının da içeriği aynıydı. Özetle, direnmelerinde haklıydılar, çünkü kral despotça hareket ediyordu.
Temmuz 1584’te Katolik Balthasar Gerards, tabanca kurşunuyla Willem van Oranje’nin yaşamına son verdi. Yaşarken hiçbir sonuç elde edememiş gibi gözükse de, ölümünden sonra yerini alan oğlu Maurice’nin liderliğinde Hollanda Altın Çağı’na girdi. Daha önce görülmemiş bir kültürel ve ekonomik üretkenlik dönemi ortaya çıktı. Özellikle Rusya ile yapılan ticarette çok zenginleştiler ve Amsterdam’ da neredeyse herkes tüccar kimliği kazandı.
Zenginleşen ve refaha erişen tüccarlar, varlıklı kişiler ve devlet adamları ölümsüzleşmek için portrelerini yaptırmaya başladılar.Yetenekli bir desenci olarak Rembrandt; sanatının temeli olan siyah ve beyazın, ışık ve gölgenin zıtlığından yararlanarak özgün eserler verdi. 25 yaşındaki sanatçı, babasının ölümünden bir yıl sonra doğduğu kenti Leiden’i terk etti.
Canlılığı ile her göreni büyüleyen kente, Amsterdam’a gitti ve yerleşti. Sanat simsarı Hendrick van Uylenburg’un evinde kiracı olarak yaşamaya başladı.Rembrandt, kiracısı olduğu sanat simsarı van Uylenburg sayesinde, karlı anlaşmalarla Amsterdam’ın varlıklı burjuvalarının portrelerini yaptı.
‘’D0ktor Tulp’un Anatomi Dersi’’ tablosu, Rembrandt’ın Amsterdam’daki ilk işlerinden biri ve ilk grup portresiydi. O dönemde Hollanda’ da, halka açık anatomi dersleri popüler gösterilerdi. Rembrandt’ın bu tablosu, tıp tarihi açısından eşsiz bir hazine olarak tanımlanmıştır. Vincent Van Gogh, kardeşi Theo’ya yazdığı bir mektupta önce ‘’Rembrandt’ın Anatomi Dersi adlı eserini gördün mü?’’ diye sorar, arkasından da ‘’…Tenin tonlarını hatırlıyor musun? Toprak, çırılçıplak toprak, özellikle de ayaklar… Bir de yer yer-aslında bütünüyle-giysinin tonuyla yüzün tonu arasında bir kontrast var…’’ açıklamasını yapmıştır.
Bu eserdeki kontrast; ışık ve gölge, siyah ve beyaz uygulaması tabloya üç boyut kazandırmış ve adeta canlandırmıştır. Rembrandt, yine kiracısı olduğu van Uylenburgh’un evinde hayatının aşkıyla, Saskia van Uylenburgh ile tanıştı. Nişanlarından 3 yıl sonra Rembrandt, ince parşömen üzerine gümüş uçlu kalemle Saskia’nın resmini yaptı. Hem malzeme seçimi hem de çizimin atmosferi, Saskia’nın Rembrandt’ta uyandırdığı güçlü duyguları yansıtır. Saskia ve Rembrandt 22 Haziran 1634 te evlendi.
Saskia; Franeker Üniversitesi’nin kurucuları arasında yer alan ünlü bir avukatın ve kasabada belediye başkanlığı yapan Rombertus van Uylenburgh’un en küçük çocuğu olarak dünyaya geldi. 12 yaşında iken annesini, beş yıl sonra da babasını kaybederek öksüz kaldı. Rembrandt ile, ressam ve sanat simsarı olan kuzeni Hendrick van Uylenburgh aracılığıyla tanışmıştı.Evlendikten sonra, Rembrandt’ın birçok resminde modeli oldu. Yapıtların en ünlülerinden biri, 1635 yılında Saskia’nın ‘’Çiçek Tanrıçası Flora’’ olarak resmettiği portredir.
Rembrandt, hayatının aşkı olan Saskia’yı Roma Gençlik, Çiçekler ve Doğurganlık Kraliçesi Flora olarak 3 kez resmetti. Bu resimlerin ikincisinde Saskia hamiledir.Rembrandt ve Saskia evlendikten birkaç yıl sonra büyükçe bir ev satın aldılar. Satın alınan bu ev, günümüzde ‘’Rembrandt’ın Evi’’ olarak biliniyor. Sanatçı, evin satın alınmasıyla birlikte ünlü sanat eserlerini ve tablolarını yapabileceği ve birçok antik objeyi toplama olanağı bulmuştur. Böylelikle zengin bir koleksiyoncu olmanın yanı sıra, ünlü ve aranan bir ressam olmuştur.
Rembrandt’ın mesleki başarısının aksine, özel yaşamı üzüntülerle doluydu. Rembrandt’ın ve eşinin ilk üç çocuğu ancak birkaç ay yaşayabildi. Sadece en küçük çocukları, oğulları Titus erişkin yaşlara ulaşabildi. Ancak, Titus bile babasından önce hayata veda etti. Evliliklerinden 8 yıl sonra 1642 de eşi saskia’da, 30 yaşına ulaşamadan vefat etti. Saskia’nın vefatında oğulları Titus henüz bir yaşını doldurmamıştı ve bir sütanneye ihtiyacı vardı. Sütannelik görevini yerine getirmek üzere, vefat eden Saskia’nın yardımcısı Geertje eve taşındı ve zamanla Rembrandt’la aralarında bir ilişki başladı.
Aynı yıl Rembrandt, şöhretinin doruğunda ‘’Gece Nöbeti’’ adlı tablosunu tamamladı. Rembrandt; Saskia’ya ait bazı mücevher ve yüzükleri, Uylenburgh’un ailesinden kabul görmeyen Geertje hediye etti. Birkaç yıl sonra Geertje, Rembrandt’tan kendisiyle evlenmesini istedi. Ancak, Saskia’nın mirasından mahrum olmak istemeyen Rembrandt evlilik teklifini kabul etmedi. Bunun üzerine Rembrandt’tan ayrılan Geertje, kendisine hediye edilen Saskia’nın mücevher ve yüzüklerini satmaya kalktı. Olumlu başlayan bir ilişki, mücevher ve yüzüklerin satılmak istenmesiyle bozuldu.
Rembrandt’ın mahkemeye başvurması ve Geertje’yi tımarhaneye kapattırmasıyla son buldu.Sanatçının en ünlü eseri olan ‘’ Gece Nöbeti ‘’ Hollanda’nın Altın Çağı’nın simgesi haline gelmiş olup, 17. yüzyıl Hollanda’sında burjuvanın hâkimiyetini açıkça gösterir. 1715 yılında, Belediye Binası’na sığması için tüm kenarlarından kesilmiş olan Gece Nöbeti, oluşan kir ve vernik katmanlarından ötürü, olayın gece vaktinde geçtiği düşünülmüştür.
Ancak, tablonun yenilenme çalışmaları sonrasında olayın gündüz vaktinde geçtiği, Milis Kuvvetleri tarafından sipariş edilen bir tablo olduğu anlaşılmıştır. Gece Nöbeti’ni sıra dışı yapan özelliği; tabloda yer alan portrelerin birbirleriyle kaynaştırılma tarzıdır.
Kompozisyondaki her kişi, kendi yükümlü olduğu görevle betimlenmiştir. Rembrandt’ın kullandığı ışık ve gölge ile karmaşık bir mekânda, oluşturduğu değişik poz ve yüz ifadeleriyle, dinamik ve heyecan dolu bir atmosfer oluşturmayı başarmıştır. Böylelikle, ‘’ Işık ve Gölgenin Sihirbazı ‘’ olduğunu kanıtlamıştır. Işık ve gölge sanatındaki ustalığı benzersizdir. Bu benzersizlik Rembrandt’a ‘’Işık ve Gölgenin Sihirbazı’’ unvanını kazandırmıştır. Ancak, bu benzersiz ve olağanüstü yapıt anlaşılamamış, ‘’ Gece Nöbeti ‘’beğenilmemiş, yenisinin yapılması istenmiştir.
Rembrandt bu isteği geri çevirmiştir. Tablo siparişleri azalmış ve iflasının yolunu açan ekonomik sıkıntı başlamıştır.Geertje’nin tımarhaneye kapatılmasından 7 yıl sonra, yerini çok daha genç bir kadın alır.Rembrandt’ın evinde yardımcı olarak çalışan 23 yaşındaki Hendrickje Stoffels, Geertje’den daha çok tutku uyandırır ressamda. Yeni sevgilisi Hendrickje, Rembrandt’a Cornalia adlı bir kız evlat verdi ama sevgililer hiç evlenmedi. Rembrandt, yeni sevgilisini birçok kez Flora, Bathsheeba, Juno ve Lucretia olarak resmeder, tıpkı ölen karısı Saskia’yı resmettiği gibi.
1654 yılında resmedilen ve Paris’teki Louvre Müzesi’nde sergilenen Bathsheeba; petrol tuval üzerine yağlıboya olup, boyutları 142×142 cm dir. Banyo Sahabesi olarak resmedilen kadın, baştan çıkarıcı ve efsanevi olarak betimlenmiştir. Yine aynı yıl resmedilen Flora ise Bahar Tanrıça’sını simgelemektedir. Tuval üzerine yağlıboya olarak resmedilen Flora da Londra’da National Gallery’de sergilenmektedir. Jüpiter Tanrısı’nı betimlemek üzere yapılmış olan Juno da Los Angeles Kaliforniya Üniversitesi’nde bulunmaktadır.
Rembrandt, hiç seyahat etmese de egzotik objelere hayrandı ve hevesli bir koleksiyoncu oldu. Koleksiyonunda para, miğfer ve silahtan müzik aletlerine, kumaş ve porselene kadar değişik birçok obje vardı. Parasının önemli bir bölümünü koleksiyonundaki objeler için yatırmış ve yeterince sipariş de alamamıştı. Yeni sevgilisiyle evlenmemiş olması ve evlilik dışı bir kızlarının oluşu da hoş karşılanmamıştı.
Rembrandt, bu dönemde Ciddi maddi sıkıntı içindedir. Ama bu durum sanatsal gelişimini etkilemez. Aksine, ‘’ Titus Okurken ‘’ tablosunda olduğu gibi, eserleri hiç olmadığı kadar huzurlu ve dengelidir. İflas ettiği ve koleksiyonundaki objelerin açık arttırma ile satıldığı 1656 yılında bir başyapıt vermiştir.
‘’ Yakup, Yusuf’un Oğullarını Kutsarken ‘’ adlı eseri derin bir dinginlik yaratmaktadır. Hazreti Yakup, İbranice’de Din Büyüğü olarak, İslamiyette ise Peygamber olarak bilinir. Kendisine, tanrı tarafından İsrail ismi verilmiştir. Oniki oğlundan biri olan Yusuf’un oğullarını kutsayarak, onlara da kazandırır ve İsrail Oğullarının liderliğini verir.
Bu eserden de anlaşıldığı gibi, Rembrandt’ın tarih ve dini konularda derin bilgisi olduğu görülüyor.Rembrandt’ın iflasının ardından Hendrickje ve Titus, ailenin mali işlerini üstlenirler. Bu sayede Rembrandt resim çalışmalarına odaklanır. Resim tarzı kalınlaşır. İstediği modellemeyi ve etkiyi yaratabilmek için, geniş fırça darbeleri ya da ıspatula ile renk alanları yaratır.
Bu dönemde hala otoportreler ve tarihi resimler yapmaktadır ama berrak bir tarzda ve kalın fırça darbeleriyle. En güzel eserlerini bu dönemde vermiştir. ‘’ Esnaf Loncasından Memurlar ‘’ ve ‘’ Yahudi Gelin ‘’ bu dönemin en güzel örnekleridir. Rembrandt’ın, ölümünden 2 yıl önce, 1667 de tamamladığı ‘’ Yahudi Gelin ‘’ tablosu en gizemli olanlardan biridir.
İlk kez iki sevgili arasındaki aşk, fiziksel olarak da, bir tablo yardımıyla gözlerimiz önünde yer almıştır. Erkek, kadının omzunu koluyla sarmış, diğer eli kadının göğsünde, kadın ise onaylarcasına, erkeğin göğsündeki eline parmak uçlarıyla dokunmaktadır. Resimdekilerin kimliği tam olarak saptanabilmiş değil. Bir söylenceye göre, Rembrandt’tan bu çiftin İsaac ve Rebecca olarak resmedilmesi istenmiş.
Tarihi ve dini resimler konusunda da uzmanlaşmış olan Rembrand; resmedilmesi istenen kişilerin isimlerini; İsaac, yani İshak Peygamber, İbrahim peygamber’in mucize oğlu ve Yakup peygamber’in babası olarak yorumlarken, Rebecca’yı ise İsaac’ın eşi olarak düşünmüş. Bu nedenle bu resim, sonraki yıllarda ‘’ Yahudi Gelin ‘’ olarak anılmaya başlamış ve bu isim kalıcı hale gelmiş.
Bir kanıt olmamasına karşın, çıkış noktası sadece, Yahudi geleneğinde geline takılan kolyedir. Sanatçının çağdaşlarından biri olan Gerard De Lairesse, Rembrandt için, ‘’ Boyası kanvasta çamur gibi akan bir acemi ressam. ‘’ demiştir ama ‘’ Yahudi Gelin ‘’ de Rembrandt, resim tekniğindeki üstün kontrolünü sergiler. Rastgele gibi görünen her çizik, leke ya da damla arzulanan etkiye katkı sağlar.
Rembrandt, 63 yaşında 4 Ekim 1669 da öldü. Yaşamının son yıllarında yaptığı resimlerin adeta bitmemiş bir halleri vardır. En iyi belli bir uzaklıktan görülebilirler. Özel röntgenleme çalışmalarından elde edilen verilere göre Rembrandt, gerekli gördüğünde kompozisyonu değiştirmekte asla tereddüt etmemiştir. Hatta sıklıkla bir resmi tekrarlayarak yapmıştır. Öyle ki, kendisinin istediği unsurlar ortaya çıkıncaya kadar tekrarlar sürmüştür. Mükemmelliğinin ve sihirbazlığının özünde yatan biraz da bu tekrarlardır.
Kaynaklar:
1) Sakıp Sabancı Müzesi internet sitesi
2) Müzedeki bilgilendirme panoları
3) Müzedeki belgesel film
4) Vikipedi
Yorumlar kapalı.