İstanbul Sirkeci Garı ve Orient Ekspresi
Sirkeci Garı ve Oryantalizm
İstanbul’un Avrupa’ya açılan kapısı Sirkeci Gar’ını gezerken bir kapıda ‘’Orient Express’’ yazısını görünce aklıma S.Ü. Sakıp Sabancı Müzesi’nin yeni sergisi Oryantalizmin 1001 Yüzü geldi. Orient Express yazısının bulunduğu kapının sağ tarafında da ‘’Restaurant 1890’’ göze çarpıyordu. Sirkeci Garı ve Orient Ekspresini anlamanın yolu biraz da ‘’Oryantalizm’’ kavramını tanımaktan geçiyor. Bu nedenle, müzedeki sergiden söz etmenin yararlı olacağını düşündüm.
Oryantalizm ya da diğer adlarıyla Şarkiyatçılık, Şarkiyat; Yakın ve Uzak Doğu toplum ve kültürleri, dilleri ve halklarının incelendiği batı kökenli ve batı merkezli araştırma alanlarının tümüne verilen ortak ad olarak tanımlanıyor. Kelimenin Latince tabanlı diğer dillerde karşılığı “orientalism”dir. Kökeni ise güneşin doğuşunu ifade eden Latince oriens sözcüğüne dayanmaktadır. Coğrafi anlamda doğuyu göstermekte kullanılmıştır. Sakıp Sabancı Müzesi’nde sanatseverlerin ziyaretine açılan sergi, 19. yüzyıl Oryantalizmine odaklanıyor. “Oryantalizm” teriminin kaynağına iniyor.
Bilim dünyasından arkeolojiye, mimariden dünya sergilerine, fotoğraftan modaya uzanan pek çok konudaki etkilerine ışık tutuyor. Sergide, 19. yüzyıl başında gerçekleşen arkeolojik kazıların görüntüleri yer alıyor. Dünya sergileri görüntüleri, değerli kitaplar, Avrupa’daki Oryantalist Mimarinin Osmanlı İmparatorluğu’ndaki uygulamaları, Oryantalist tarzda iç mekân tasarımları, sahne dekoru ve moda, stüdyo fotoğrafları ve 19. yüzyıl ile başlayan Doğu’ya seyahatin değişik aşamaları, obje ve örneklerle sunuluyor.
Oryantalizm, Napolyon Bonapart’ın 1798’deki Mısır seferi sonrasında Avrupa’da Doğu’ya ilgi ve merakın arttığı bir dönem çerçevesinde çok yönlü bir bakış açısıyla sunulmuş. “Oryantalizmin 1001 Yüzü” sergisi, aynı zamanda Batı ile Doğu arasındaki etkileşimleri ve Edward Said’in 1978’de yayınladığı Orientalism kitabı ile başlayan yoğun tartışmaları da dikkate alıyor. Akademik bir kadro ile konularının önde gelen uzmanlarının oluşturduğu bilimsel danışma komitesinin desteğiyle hazırlanmış sergi.
Bu sayede Oryantalizm kavramını, sadece Batılı merkez tarafından kontrol edilen tek taraflı bir söylem olmaktan çıkarıp, farklı alanlara yansımaları ve etkileri ile geniş bir yelpazede ele alıyor. Edward Said’in 1978 yılında neşrettiği Oryantalizm adlı eseri Sosyal Bilimlerde etkisi bugün de devam eden tartışmalara yol açmış. Said, Batı’da yapılan şarkiyat çalışmalarının masum bir bilgiden ziyade Batı’nın Doğu üzerindeki hegemonya arzularına hizmet ettiği düşüncesindedir. Bu amacın gerçekleştirilmesi için tarih boyunca olumsuz bir Doğu imajı ortaya konmuş. İlahiyattan filolojiye, resimden güzel sanatlara kadar bu olumsuz imaj tutarlı ve birbirini tamamlayacak şekilde işlenmiştir.
Bu tarihi bilgileri anımsadıktan sonra, tekrar Sirkeci Garı’na odaklanalım. İstanbul’un Avrupa’ya açılan kapısı olan Sirkeci Gar’ının temeli 11 Şubat 1888 günü büyük bir törenle atılmış. 03 Kasım 1890’da da hizmete açılmış. Görkemli gar binasının mimarı Alman mimar ve mühendis A.Jasmund’dur. Berlin Üniversitesi mezunu olan Jasmund şark mimarisi konusunda incelemeler yapmak üzere İstanbul’a gelmiş, Sultan II. Abdülhamit’in güvenini kazanarak sarayın danışman mimarı olmuştu. Jasmund gar binasının projesi hazırlanırken özellikle bir nokta üzerinde durmuştu.
İstanbul, batının bitip Doğu’nun başladığı yerdi. Bir başka deyişle Doğu ile Batı’nın birleştiği noktaydı. Bu nedenle bina oryantalist bir üslupla hayata geçirilmeli, bölgesel ve ulusal biçim kalıplarına yer verilmeliydi. Bu üslubu yansıtmak için cephelerde tuğla bantlar kullanıldı. Yapıya sivri kemerli pencereler, ortasına ise Selçuklu dönemi taş kapılarını anımsatan geniş bir giriş kapısı yapıldı. Kapı ve pencerelerin üzerindeki gül pencerelerin vitraylar da bu üslubu tamamlıyordu.
Binanın kaidesi granit, cephesi mermer ve Marsilya Arden’den getirilmiş taşlarla yapıldı. Bekleme salonlarına, Avusturya’dan getirilmiş büyük çini sobalar konuldu. Binanın aydınlatılması ise çeşitli yerlere konulan 300 havagazı feneriyle sağlandı. Orta girişin iki yanında saat kulesi, üç büyük lokanta, ayrıca binanın arkasında geniş bir bira bahçesi ve açık hava lokantası bulunmaktaydı. Gar’daki büyük lokanta ise binanın saat kulesi cephesindeydi. Lokantaya uzun mermer merdivenlerle çıkılıyordu.
Yedikule’de yapımına başlanan demiryolu Yenikapı’ya geldiği zaman hattın, Sarayburnu’na kadar uzanan Topkapı Sarayı bahçesinden geçirilmesi konusu uzun tartışmalara yol açmış, Abdülaziz’in izniyle hat Sirkeci’ye ulaşmıştır. Ancak, Sirkeci’ye ulaşan demiryollarının yapımında istimlâk amacıyla tarihi değerine paha biçilemeyen Bizans ve Osmanlı saray ve köşkleri yıkılmış, sahil özeliğini yitirmiştir. 1869 yılında yapım imtiyazı verilen 2000 km.lik Şark demiryollarının milli sınırlar içinde kalan 337 km.lik İstanbul-Edirne ve Kırklareli-Alpulu kesiminin 1888 de bitirilerek işletmeye açılmasıyla İstanbul, Avrupa demiryollarına bağlanmıştır. Tarihi Haydarpaşa Garı’nın ardından 123 yıllık tarihi olan Sirkeci Gar’ı da Marmaray projesi kapsamında seferlere kapatılıyor. Trenler 19 Mart’tan itibaren Sirkeci’den kalkmayacak.
Orient Ekspresi
Yataklı ve yemekli vagonları bulunan Fransız demiryolu işletmesi Vagon-Li (Wagons-Lits) Şirketi’ne ait olan Şark Ekspresi, Orient-Express orijinal ismi ile 1883 yılında Paris’ten ilk seferine başladı. Şark Ekspresinin bu ilk seferine Fransız, Alman, Avusturyalı ve Osmanlı asıllı memur ve diplomatlar da katıldı. Ayrıca katılanlar arasında The Times gazetesi muhabiri ile romancı ve seyyah Edmond About da bulunuyordu. Edmond About bu gezi ile ilgili hatıralarını 1884 yılında De Ponteise à Stamboul isimli kitabında yayınladı.
The Times muhabiri de II. Abdülhamit ile görüşmek amacıyla bir süre İstanbul’da kaldı. Şark Ekspresinin seferlerinin başlamasından sonra İstanbul’a gelenler şehirdeki çeşitli otellerde kalıyordu. 1895 yılından itibaren ise İstanbul’a gelen yolcular treni işleten Vagon-Li Şirketi’nin satın aldığı Pera Palas’ta kalmaya başladılar. 4 yıl süren (1914-1918) I. Dünya Savaşı sırasında Şark Ekspresi seferleri yapılamadı. Tren savaş sırasında istasyonda kaldı. I. Dünya Savaşını sona erdiren mütareke İtilaf Devletleri ile Almanya arasında Paris yakınlarında Şark Ekspresinin 2419 numaralı vagonunda imzalandı.
Daha sonra bu vagon tarihi öneminden dolayı Fransızlar tarafından müzeye kondu. 1919’da yeniden seferlerine başlayan Şark Ekspresi 1905 yılında açılan Simplon tünelinin ismiyle ‘Simplon Orient Express’ olarak anılmaya başlandı. Şark Ekspresinin yeni sefer güzergâhından I. Dünya Savaşının mağlupları olan Almanya ve Avusturya’nın istasyonları çıkarıldı. Böylece Şark Ekspresi, Paris, Lozan, Milano ve Venedik üzerinden 58 saatte İstanbul’a ulaşmaya başladı. 1929’daki büyük ekonomik bunalım trenin yolcularının azalmasına yol açtı. Şark Ekspresi çeşitli roman ve filmlere konu oldu.
Ünlü İngiliz polisiye roman yazarı Agatha Christie ‘Şark Ekspresinde Cinayet’ isimli romanını 1934 yılında yayınladı. II. Dünya Savaşı sırasında Şark Ekspresinin seferleri tekrar kesintiye uğradı. II. Dünya Savaşından sonra Trenin güzergâhı üzerindeki ülkelerin bir kısmında sosyalist rejimler kuruldu. Soğuk savaş sebebiyle çeşitli kısıtlamalarla karşı karşıya kalan ve gittikçe önemini kaybeden Şark Ekspresi son seferini 27 Mayıs 1977 tarihinde gerçekleştirdi. Trenin vagonları Montecarlo’da satıldı. Agatha Christie’nin ‘Şark Ekspresinde Cinayet’ isimli romanına konu olan trenin iki vagonu bir İngiliz tarafından satın alındı. Vagonlardan bazıları Fas Kraliyet Sarayı Müzesi tarafından satın alındı. Society Expeditions isminde bir kuruluş tarafından düzenlenen ve sembolik bir anlam taşıyan, Şark Ekspresinin 100. yıl seferine, 1983 yılında, dünyanın değişik ülkelerinden gelen 100 kadar ünlü katıldı. 1983 yılından itibaren senede bir kez eylül ayında olmak üzere seferlerine devam etmektedir.
Kaynaklar:
1) tr.wikipedia.org/wiki/Sirkeci_Garı
2) www.kulturvarliklari.gov.tr/…/istanbul-tcdd-istanbul-sirkeci-gari
3) tr.wikipedia.org/wiki/Şark_Ekspres