Fatih Kanunnamesi ve kardeş katli

Osmanlı’da Fetret Devri’ni yazarken 2015 yılında Kanal e2’de, yayınlanan The White Queen dizisi aklıma geldi.  İngiltere tarihinde 30 yıl sürmüş olan War of The Roses olarak bilinen ve 1455-1485 yılları arasında yaşamış Kral Edward IV’ün, halkın içinden sıradan bir kadın ve gelecekteki karısı olan Elizabeth Woodville’le tanışmasından itibaren hayatını konu ediliyordu. Her ne kadar sıradan bir kadının İngiltere Kraliçesi oluncaya kadar geçen bir yaşamı anlatılıyor görünse de, aslında İngiltere ‘deki Fetret Dönemi anlatılmaktaydı.  

İngiltere’de Fetret Devrini başlatan Lancaster ve York ailelerinin babası olan III. Edward of Windsor, İngiltere kralıydı. Çocukları arasındaki taht mücadelesi kuşaklar boyunca sürmüş ve Güller Savaşı ile doruğuna ulaşmıştı. Kral III. Edward’ın dördüncü oğlu olan Lancaster Dükü tarafından kurulan Lancaster ailesi kırmızı, Edward’ın beşinci oğlu olan York Dükü tarafından kurulan York Ailesi beyaz gül figürünü kullanıyordu. Bu nedenle aralarındaki taht savaşı ‘’Güller Savaşı’’ olarak geçmişti tarihe.

Osmanlıdaki Fetret Devrinde olduğu gibi Güller Savaşı’nda da on binlerce masum ölmüş, binlerce aile perişan edilmişti. İktidarı eline geçirenler iktidarı paylaşmamak için, kardeşleri ve yakınlarıyla çocuklarını yok etme yolunu seçmişlerdi. Ülkemizde konu ‘’Muhteşem Yüzyıl’’ dizisinde Kanuni Sultan Süleyman’ın Şehzade Mustafa’yı boğdurmasıyla gündeme gelmişti.

Tarihte birçok iktidar sahibinin kardeşleri ve yakınlarını öldürtmesine referans verilir ve eleştirilirken Osmanlı Hanedanı öne çıkarılır.  Oysa kardeş katli sadece Osmanlı Hanedanına has bir uygulama değildi. Başta İngiltere olmak üzere Avrupa krallıklarının büyük bir bölümünde uygulanıyordu. Mutlak güç sahibi olabilmek  ve kalabilmek için her yola başvurulduğu dönemler olmuştu.

Kardeş katlini kınayanlar olduğu gibi olması zorunluydu diyenler de oldu her zaman. Gerekçeleri ne olursa olsun, asıl sorulması gereken soru şu olmalıydı diye düşünüyorum.

Kardeş katli olmadan sorun çözülebilir miydi?

Fatih Sultan Mehmed tarafından başlatıldığı kabul edilen bu uygulamanın, Osmanlı’da iç savaşları engelleyebilen önemli bir mekanizma olduğu ve dönemin koşullarına göre normal bir davranış olduğu da söylenegelmiştir. Oysa Fatih’in dedeleri de başkaldıran kardeşleri için aynı yolu seçmişlerdi. Güller Savaşı ile aynı dönemde tahta geçen Fatih Sultan Mehmed’in ilk icraatı 8 aylık üvey kardeşi Şehzade Ahmed’i boğdurarak Kardeş Katli uygulamasını başlatmıştı. Her taht değişikliğinde isyan çıkması, hele büyük dedesi Yıldırım’ın Timur tarafından esir edilip devletin dağılmasından sonra oğulları arasında çıkan kanlı taht kavgalarının, babası II. Murad’ın amcası ve kardeşi Mustafa çelebilerle yaptığı savaşların binlerce cana mal olduğunu görünce meseleyi hanedan içine çekmişti. Taht kavgalarını savaşsız olarak, sadece hanedan üyesini öldürterek çözmeyi yeğlemiş ve Fatih Kanunnamesi ile de yasal hale getirmişti.

1481’e kadar tahtta olduğu dönemde İngiltere’de York hanedanından IV. Edward 1483’e kadar tahtta kalmış. O da 1478’de isyan eden kardeşi George’u öldürtmüştü. Edward’ın ölümünden sonra oğlu V. Edward olarak tahta geçmiş ama üç ay kadar sonra kardeşi Richard’la birlikte onların tahta olan haklarını yasadışı ilan eden amcaları Richard tarafından öldürtülmüşlerdi. Anlaşılan o ki Osmanlıda sadece kardeşler, eşleri, cariyeleri ve çocukları öldürülürken İngiltere’de her türlü akraba öldürülebiliyordu.

1481’e tahta geçen II. Bayezid kardeşi Cem ile taht kavgasına girişmişti. Başarılı olamayan Cem Sultan Avrupa’ya kaçıp bütün ömrünü Avrupalı kral ve prenslerin tutsağı olarak geçirmişti. Sonunda da Papa onu Fransa Kralı’na teslim ederken bir rivayete göre zehirleyerek öldürtmüştü.

1509 yılından itibaren II. Bayezid’in oğulları arasında da taht kavgası başlamıştı. Yavuz Sultan Selim 1511 yılında doğrudan babasıyla savaşarak onu tahttan indirmiş ve 1512 yılında başa geçmişti. Hemen arkasından da iki kardeşi Korkut ve Ahmed’i çeşitli suçlamalarla mahkûm edip boğdurmuştu.


1520 yılında tahta çıkıp 46 sene padişahlık yapan Kanuni Sultan Süleyman, tahtta hak iddia edecek kimse olmadığı için kardeş katline girmemiş ama o da çocuklarıyla giriştiği mücadeleler sonucu önce Şehzade Mustafa’yı sonra da Şehzade Bayezid’i boğdurmuştu. Görüldüğü gibi gerek İngiltere gerekse Osmanlı tarihinde mutlak güç sahibi hükümdarların bazen haklı bazen de keyfi uygulamalarla akrabalarını ya da rakiplerini öldürdükleri görülüyor. 
Bir farkla, İngiltere’de isyan edenler öldürülürken Osmanlıda Fatih’ten sonra tahtta iddia olabilecekleri düşünülenlerle birlikte tüm ailesi de, suçsuzlukları-na bakılmadan, öldürülüyordu. Sultan I. Ahmed döneminde, yasal olmaktan çıkarılarak, sona erdirildiği düşünülüyor.

Bazı tarihçilere ve bu konuda otorite olanlara göre kardeş katli sorunun nedeni mutlak güç olduğuna göre, çözümü gücü ve iktidarı paylaşmaktan geçiyordu. Hangi toplumun mutlak hükümdarları gücün bir kısmını sivil toplumla paylaşmayı kabul etmişlerse, zaman içinde toplumsal bir uzlaşmaya ve dengeye ulaşmışlardı.

Büyük Britanya’da 1689 yılında imzalanan Haklar Kanunu sonunda hükümdarla parlamento ilişkisi kurallara bağlanmıştı. Kralın mahkemelere müdahale etmesi, parlamentoya sormadan vergileri arttırması, seçimlere müdahale etmesi yasaklanmıştı.  Günümüzde de, gerek Birleşik Krallık ‘ta gerekse parlamenter monarşiyle yönetilen birçok ülkede Kral ya da Kraliçe sembolik bir güce sahip olup, genellikle ülkeyi temsil eden bir görevi üstlenmektedir.

Ülkemizdeki duruma gelince, Parlamento serüvenimiz Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde meclis kurulmasıyla başlanmış ama bu meclis bir açılmış bir kapanmış, ta ki Cumhuriyet’le birlikte gerçek bir parlamento kurulana dek. 2019 yılına yaklaştığımız şu günlerde parlamentomuz yetkilerinin büyük bir bölümünü seçimle işbaşına gelen ve gelecek olanlara devretmiştir. Giderek mutlak güç kazanacak olan Cumhurbaşkanları ülkemizde yeni Fetret Devri olgularına kapı açabilir mi? Üzerinde düşünmemiz gereken sorulardan biri de bu olmalıdır.

Diğer taraftan Prof. Dr. İlber Ortaylı, Edirne’de katıldığı bir etkinlikte “Osmanlı tarih yazıcılığına musallat olan bazı ön yargıları değiştirmek zorundasınız. Kardeş katli hükümdarların keyfine ve karakterine bağlı bir olay değildir. Yapılması gereken bir müessesedir. Osmanlı hükümdarının kardeşi sizin kardeşiniz değildir. Kardeşinizle miras kavgasına tutuşmanız ayıp olabilir, kardeşinizi haksız yere dövmeniz gaddarlık olabilir ama Osmanlı hükümdarının kardeş sevgisi ve toleransının sınırlı olması gerekir. Çünkü memleketin veraset kurumları ve iktidar anlayışı bugünkü gibi oturmamıştır. Hatta Cengizhan’ın bile veraset anlayışında bizimkine göre çok yumuşak olduğu görülmektedir ama bu Osmanlı için mümkün olmayan bir şeydir.” Demiştir.

Share Button