20 Haziran 1955 Pazartesi, Mersin…

Saat 14:30…Osmaniye’den geldik yarım saat önce.

Mersin Tren Garında babamı bekliyoruz kardeşim Mustafa ile. Yük vagonundan indirdiğimiz eşyalarımızı Göçmen Barakalarına götürmek için araba bulmaya gitmişti.

Babam, Mersin Devlet hastanesinde yatmakta olan anamı her ziyarete geldiğinde, öncelikle barakalarda sazdan yaptığı eve uğradığı için, kuzeydeki Toros eteklerine doğru uzanmakta olan Çakmak Caddesi ve Göçmen Barakaları hakkında bilgi vermişti.

İstasyondan hareketle, Cadde üzerinden kuzeye, Toros Dağları eteklerine doğru, yaklaşık 800 metre yürünürse Çakmak Caddesi 4 ana bir yan sokak ile beşli bir kavşak oluşturuyordu.

Bu kavşağa giren ve çıkan 5 adet yol olduğundan, doğu ve kuzeye yönelen yolların köşesinde bulunan kahvehaneye, 1955’te ”Beşyol Kahvesi” denmişti.

Beşyol Kahvesi bilinen bir nirengi noktasıydı. Adreslerde dikkate alınan bir yerdi.

Beşyol Kahvesinin yaklaşık 7oo metre kuzeydoğusuna konuşlanmış olan gecekonduları muhacirler-göçmenler kurduğundan, Göçmen Barakaları olarak biliniyordu.

Mersin’in ilk gecekondu bölgelerinden biriydi Göçmen Barakaları.

Çakmak Caddesi üzerinde, Beşyol kavşağının hemen ilerisinde ve caddenin batısında, 1890’lı yıllarda Katolik Cemaatine ait bir mezarlık vardı. Aynı cemaatin, Mersin Garının yaklaşık 300 güneyindeki kiliseleri Aziz Antuan bulunmaktaydı.

Mersin Latin Katolik Kilisesi…

1874 yılında Katolikler tarafından satın alınan yüzlerce dönüm arazinin  2471 metrekaresi Katolik Mezarlığı olarak kullanılmıştı. Bu mezarlıkla Katolik Kilisesi arasındaki yol, ki Çakmak Caddesi’dir, o dönemde açılmış olup, Kapusien adı verilmişti.

Yaklaşık 60 yıl kullanılan Katolik Mezarlığı, Belediye Meclisinin kararıyla, 1936 yılında Mersin Şehir Mezarlığına taşınmıştı.

Beşyol kahvesinin kuzeydoğusunda, Çakmak Caddesi ile sağındaki 112. Cadde arasında kalan ve günümüzdeki Gazi Mustafa Kemal Bulvarı’na kadar uzanan bölge 1955’lerde hazine arazisiydi.

Gazi Mustafa Kemal Bulvarı’nın günümüzdeki yerinde küçük bir derenin de bulunduğu bu hazine arazisi, İş bulmak ümidiyle Mersin’e gelen göçmenlerin çadır kurduğu, sazlar ve tenekelerden kulübeler ve barakalar yaptığı uygun bir yerleşim alanı olmuştu.

Günümüzde Mersin Atatürk Anadolu Lisesi ve çevresinin yer aldığı bu hazine arazisinde portakal ağaçları bulunuyordu.

Mersin’in en bakir ve en çok fabrika işçisine ihtiyaç duyduğu zamanlarda gelmişti göçmenler buralara. Akıncı Ailesi de bunlardan biriydi. Bu yüzden gecekondulaşmaya ve göçmen barakalarına fazla ses çıkaran olmamıştı. Ne de olsa fabrikaların işçilere ihtiyacı vardı. Üstelik Mersin henüz bir köy havasından da kurtulamamıştı. 

Bir hafta önce Osmaniye’den Mersin Devlet Hastanesi’ndeki anamı ziyarete gelen babam konaklayacağımız yer konusunu, dayılarımın da yardımıyla, burada çözüme ulaştırmıştı.

Eski Mersin Devlet Hastanesinin yaklaşık 600 metre doğusunda, tren garının da yaklaşık 1500 metre kuzeyinde bulunan göçmen barakalarında, dayımlara komşu olmuştuk. İyi de olmuştu. Babam, sazlardan bir baraka yaptığı gibi yaklaşık 200 metrekarelik bir alanı da sazlardan çitle çevirerek bir avlu oluşturmuştu.

Babam araba bulmaya gitmeden bu oluşumları anlatarak rahatlatmıştı Mustafa ile beni. Gittikten 20 dakika sonra bir atlı araba ile geldi. Çabucak eşyalar yüklendi.

Göçmen barakalarındaki yeni konaklama yerine ulaştığımızda anneannem ve dayılarım karşıladı bizleri.

Kardeşimle bendeki sevinci ve coşkuyu görmeliydiniz. Anneanneme sarılıp, hasret giderdikten sonra ellerini öptük. Dayılarımızla da sarılıp, öpüştükten sonra eşyalarımız avlumuza indirildi. Kısa sürede barakamıza yerleştik.

Yerleşip nenem ve dayılarımla hasret giderdikten bir süre sonra , meraklı bir çocuk olarak çevreyi tanımak istedim.

Barakalarla birlikte portakal ağaçlarının da bulunduğu bu hazine arazisinin kuzeyinde, günümüzdeki Gazi Mustafa Kemal Bulvarı’nın yerinde, küçük bir dere vardı. Dereden, az da olsa, su akmaktaydı. Bu iyiydi. Su ile ilgili sorunlarımızın bir bölümü çözülmüş olacaktı. En azından bulaşık ve çamaşır için suyu buradan temin edebilecektik. Diye düşündüm.

Güneye, tren garı tarafına baktığımda birkaç konut dışında hiçbir yapılanma göremedim. Mersin Tren Garı kolaylıkla görülüyordu.

Kuzeye, Toros Dağları eteklerine doğru baktığımda ise, şimdilerde Toroslar Belediyesinin bulunduğu bu bölgede, kent mezarlığı ile birkaç yapı bulunuyordu.

Kuzeydeki bu yapılardan birinin Kuvayi Milliye İlkokulu olduğunu öğrenecektim birkaç hafta sonra.  Sol tarafımızda, batı yönümüzde ise anamın yatmakta olduğu hastane vardı.

Birden anamı çok özlediğimi hissettim. Gözlerim doldu, hıçkırmamak için zor tuttum kendimi. Yarın ilk fırsatta anamı ziyaret etmeliydik…

                           

Share Button